İçinde tm olan 6 harfli 69 kelime var. İçerisinde TM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında tm olan kelimeler listesine ya da Sonu tm ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YİTMEK
-
-
[nsz]
Yok olmak, ortadan kalkmak, kaybolmak
-
Görünmez olmak
-
Sahip olunan bir şey elden çıkmak
-
[nsz]
Yok olmak, ortadan kalkmak, kaybolmak
- BÖRTME
-
-
[isim]
Börtmek işi
-
[isim]
Börtmek işi
- VATMAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tramvay sürücüsü
- "Yolda giderken / Vatman çan çalar, şoför korna." (Behçet Necatigil)
-
[isim]
Tramvay sürücüsü
- YONTMA
-
-
[isim]
Yontmak işi
- "Ucu sipsivri bir kurşun kalemi tekrar yontmaya kalktım, ucunu kırdım." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Yontulmuş veya yontularak yapılmış
- "Yontma taş. Yontma su yolu."
-
[isim]
Yontmak işi
- İLETME
-
-
[isim]
İletmek işi
-
[isim]
İletmek işi
- UYUTMA
-
-
[isim]
Uyutmak işi
-
[isim]
Uyutmak işi
- BERTME
-
-
[isim]
Bertmek işi
-
[isim]
Bertmek işi
- EĞİTME
-
-
[isim]
Eğitmek işi, terbiye etme
-
[isim]
Eğitmek işi, terbiye etme
- TARTMA
-
-
[isim]
Tartmak işi
-
Güreşte rakibi kucağa alıp ayağını yerden kesme
-
[isim]
Tartmak işi
- TATMİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İstenen bir şeyin gerçekleşmesini sağlama, gönül doygunluğuna erme, doyum
-
Cinsel isteklerini giderme
-
Doygunluk
- "Yalan söyleme ihtiyacını tatmin etmiş hâlde sustu." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
İstenen bir şeyin gerçekleşmesini sağlama, gönül doygunluğuna erme, doyum
- ÖDETME
-
-
[isim]
Ödetmek işi
-
[isim]
Ödetmek işi
- İŞİTME
-
-
[isim]
İşitmek işi
-
Duyma, sema (II)
- "İnsanoğlunun işitme gücü saniyede üç bin titreşimden öteye eremez." (Haldun Taner)
-
[isim]
İşitmek işi
- ACITMA
-
-
[isim]
Acıtmak işi
-
[isim]
Acıtmak işi
- YIRTMA
-
-
[isim]
Yırtmak işi
-
[isim]
Yırtmak işi
- YUTMAK
-
-
[-i]
Ağızda bulunan bir şeyi yutağa geçirmek
-
Tam ve doğru söylememek
- "Bazı heceleri yutuyor."
-
İnanmak, aldanmak, kanmak
- "Bize numara yapma, yutacak enayi değiliz." (Sermet Muhtar Alus)
-
Söylemek istediği bir sözü kendini tutarak söylememek
-
İyice, eksiksiz olarak öğrenmek
- "Bazen üçer yüz sayfalık iki kitabı birden, yirmi dört saat zarfında hatmedip yuttuğu olurdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Işık, ses gücünü, parlaklığını azaltmak
- "Duvarlar bütün ışıkları yutuyor, halkın üstüne bir toprak rengi dökülüyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Dayanıp sesini çıkarmamak, katlanmak
- "Ben bu ağır sözleri yutmam."
-
[-i]
Ağızda bulunan bir şeyi yutağa geçirmek
- IŞITMA
-
-
[isim]
Işıtmak işi
-
[isim]
Işıtmak işi
- TUTMAÇ
-
-
[isim]
Dört köşe kesilmiş küçük hamur parçalarından yapılan yoğurtlu çorba
-
[isim]
Dört köşe kesilmiş küçük hamur parçalarından yapılan yoğurtlu çorba
- BATMAK
-
-
[nsz]
Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek
- "Sonra hani bir gemimiz batmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Belki de battı balık yan gider diye eşinizle birlikte lüks bir gece kulübünü göze aldınız." (Haldun Taner)
-
Dünyanın dönüşü dolayısıyla güneş, ay ve yıldız ufkun altına inmek
- "Güneş renksiz bulutlar altında batıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
İflas etmek
-
Kirlenmek
- "Üstüm başım battı."
-
[-e]
Saplanmak
- "Ayağına yolda diken batmıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-e]
Tedirgin etmemesi gereken şeyler tedirgin etmek
- "Bazı kimselere para batar, sarf edecek yer ararlar."
-
[-e]
Hoşa gitmeyen bir duruma uğramak
- "Abdi Bey'in sabırsız, çabuk parlamaya yatkın mizacına karısının tevekküllü ve sakinliği fena hâlde batıyor." (Atilla İlhan)
-
Yok olmak
-
[-e]
Çökmek
- "İçeriye batmış gözleri kadına dikilmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Daha kötü bir duruma uğramak
-
Yıkılmak, egemenliği sona ermek
- "Bizans kurulduğundan battığı tarihe kadar 1125 sene geçmişti." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[-e]
Dokunmak, incitmek
- "Onun her sözü bana batar."
-
[nsz]
Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek
- ATMACA
-
-
[isim]
Kartalgillerden, ava alıştırılabilen küçük bir yırtıcı kuş, akkuş (Accipiter nisus)
-
Sapan
-
[isim]
Kartalgillerden, ava alıştırılabilen küçük bir yırtıcı kuş, akkuş (Accipiter nisus)
- TATMAK
-
-
[-i]
Dil yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak
- "Ben de tadabilir miyim? Çok merak ediyorum." (Tarık Buğra)
-
Bir şeyden az miktarda yemek veya içmek
- "O meşhur beyaz şaraplarını tattık." (Haldun Taner)
-
Bir duruma uğramış olmak
- "Yaşamın her acısını tatmış."
-
Duymak, hissetmek
-
[-i]
Dil yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak