İçinde san olan 6 harfli 26 kelime var. İçerisinde SAN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında san olan kelimeler listesine ya da Sonu san ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A N S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
NAS, SAN
2 Harfli Kelimeler
AN, AS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SANSÜR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, yayın ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim
-
Denetleme işini yapan kurul
-
[isim]
Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, yayın ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim
- SANÇMA
-
-
[isim]
Sançmak işi
-
[isim]
Sançmak işi
- LİSANİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Dille ilgili
-
[sıfat]
Dille ilgili
- SANKİM
- ...
- MESANE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İdrar torbası
-
[isim]
İdrar torbası
- USANMA
-
-
[isim]
Usanmak durumu
-
[isim]
Usanmak durumu
- NOKSAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Eksik
- "Eniştem zaten bizim terbiye ve tahsilimizi birçok bakımdan noksan bulurdu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Eksiklik, kusur
- "O, noksanını bilgi ve akıl ile gidermesini bilir." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Eksik
- SANMAK
-
-
[nsz]
Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek
- "Sahiden hasta sanıyorlar, tebdilihava tavsiye ediyorlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Gibi gelmek, farz etmek
- "Bu hareketimi tamamıyla histen gelen bir şey sandı." (Peyami Safa)
-
Bir şey veya kimsenin ... olduğunu düşünmek
- "Doktor Sevim, hastayı ilk gördüğü an kendinde değil sanmıştı." (Atilla İlhan)
-
[nsz]
Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek
- SANTUR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kanuna benzeyen, tokmaklarla çalınan bir tür telli çalgı
-
[isim]
Kanuna benzeyen, tokmaklarla çalınan bir tür telli çalgı
- SANSIZ
-
-
[sıfat]
Sanı, ünü olmayan
-
[sıfat]
Sanı, ünü olmayan
- DOKSAN
-
-
[isim]
Seksen dokuzdan sonra gelen sayının adı
-
Bu sayıyı gösteren 90, XC rakamlarının adı
-
[sıfat]
Dokuz kere on, seksen dokuzdan bir artık
-
[isim]
Seksen dokuzdan sonra gelen sayının adı
- SANTİM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bazı ülkelerde kullanılan para biriminin yüzde birine eşit olan küçük para birimi
-
Santimetre
-
[isim]
Bazı ülkelerde kullanılan para biriminin yüzde birine eşit olan küçük para birimi
- SANCAK
-
-
[isim]
Bayrak, liva
-
Çoğunlukla askerî birliklere verilen yazı işlemeli, kenarları saçaklı ve gönderli bayrak
-
Gemilerin sağ yanı
-
Osmanlı yönetim teşkilatında illerle ilçeler arasında yer alan yönetim bölümü, mutasarrıflık
-
[isim]
Bayrak, liva
- USANIŞ
- ...
- KORSAN
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Düşman veya kendi ulusunun gemilerine saldıran deniz haydudu, deniz hırsızı
- "Bu adayı ilk defa Portekizli korsanlar bulmuşlar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Başkalarının hakkını zor kullanarak alan kimse
-
[sıfat]
İzinsiz olarak çoğaltılan (kitap, kaset vb.)
-
[sıfat]
Bir hakkı izinsiz olarak kullanan
- "Korsan kasetçilik. Korsan yayın."
-
[isim]
Düşman veya kendi ulusunun gemilerine saldıran deniz haydudu, deniz hırsızı
- İNSANİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İnsanca
- "Öteden beriden konuşabilirler hatta birbirlerinin hâline insani bir alaka gösterebilirlerdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
İnsanca
- YEKSAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Düz
-
Bir, aynı düzeyde, eşit
-
[sıfat]
Düz
- SANTRA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Orta, orta alan, merkez
-
Santra noktası
-
Hücum oyuncularının ortasında oynayan futbolcu
-
[isim]
Orta, orta alan, merkez
- LİSANS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle dört yıl süren üniversite veya yüksekokul öğrenimi
- "Doktora veya lisanslarını hazırladıkları sırada maişet parasını büro ve otel garsonluğu yapmakla çıkarıyorlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bu öğrenim sonunda elde edilen ve diploma ile belgelendirilen akademik derece
-
Bir malı yabancı firma adına üretme izni
-
Bir sporcunun resmî yarışmalara katılabilmesi için spor federasyonunun kendisine verdiği kayıt fişi veya kimlik kartı
-
Yurda mal sokma veya yurttan mal çıkarma izni
- "İthal lisansı. İhraç lisansı."
-
[isim]
Genellikle dört yıl süren üniversite veya yüksekokul öğrenimi
- SANDIK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçine çeşitli şeyler konulan, tahtadan yapılmış, kapaklı ev eşyası
- "Köhne kitap sandıklarının başında kendi sahiplerinden başka kimseler görünmüyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "İleride yine ona gönderilmek üzere bir de sandık düzmesine ne mâni vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Meyve, sebze koymaya yarayan, tahta veya plastikten yapılmış, dört köşe kap
-
Bir kurumda para alınıp verilen yer
- "Mal sandığı. Sandık emini."
-
Kamu kesiminde çalışan personelin sosyal güvenlik işlerini yürüten kuruluş
- "Emekli Sandığı."
-
Yapılarda kum, çakıl vb. şeyleri ölçmek için kullanılan, üstü ve altı açık, dört köşeli tahtadan ölçü aleti
-
Kamu kesiminde çalışan personelin kendi durumunda düşük faiz ve taksitler hâlinde geri ödemek üzere borç para aldığı birim
-
Seçimlerde oy pusulalarının atıldığı kutu
-
Mahalle tulumbacılarının omuzda taşıdıkları sandık biçimi tulumba
-
[isim]
İçine çeşitli şeyler konulan, tahtadan yapılmış, kapaklı ev eşyası