İçinde s olan 4 harfli 332 kelime var. İçerisinde S harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında s harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BESİ
-
-
[isim]
Yaşatmak ve geliştirmek için gereken besinleri yedirip içirme işi
-
Bir şeyi istenilen durumda tutmak veya oturtmak için kullanılan takoz vb. şeyler
-
[isim]
Yaşatmak ve geliştirmek için gereken besinleri yedirip içirme işi
- RİSK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Zarara uğrama tehlikesi, riziko
-
[isim]
Zarara uğrama tehlikesi, riziko
- SEMA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gök, gökyüzü, felek
- "Burası ufukları geniş, seması bulutsuz, güneşi berrak bir yeşil saha idi." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Gök, gökyüzü, felek
- ISKA
-
-
[isim]
Üzerinde durmama, önem vermeme
- "Bu kadar güzel, bu kadar büyük bir şehir nasıl ıska geçilir diye içerliyordum." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Boşa çıkarma, rast getirememe
- "Güzel bir orta ile gole mal olan bir ıskayı ayırt edemez." (Haldun Taner)
- "Bedenleriyle ilgili gerçekleri ıska geçerler." (Salâh Birsel)
-
Hedefi tutturamama, amaca ulaşamama
-
[isim]
Üzerinde durmama, önem vermeme
- KESE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba
- "Boynundan bir kese çıkardı fakat içine bakmadan ani bir fikirle yüzü kızardı." (Halide Edip Adıvar)
- "Balo ve kokteyl partisine bir davetiye alabilmek için keselerinin ağzını açmak kifayet etmezse avuçlarını açarlar." (Halide Edip Adıvar)
- "Bunda benim keseme bir girecek yok ki sana yalan söyleyeyim." (Memduh Şevket Esendal)
- "Böylece Tecirlilerin yanına varan bir hoca, kesesini pek çok doldururmuş." (Salâh Birsel)
-
[sıfat]
Bu küçük torba miktarında olan
- "Üç kese tütün."
-
Bazı şeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap
- "Kur'an kesesi."
-
Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, vücudu ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez
-
Bir kimsenin mal varlığı
- "Bu sadeleşme vücut ve keseye daha elverişli idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Organizmanın bazı boşlukları
-
Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasını sağlayan şişkinlik
-
Beş yüz kuruşluk para birimi
-
[isim]
Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba
- SAÇI
-
-
[isim]
Gelinin başından aşağı saçılan çiçek, şeker, arpa, para vb. şeyler
-
Düğün armağanı
-
[isim]
Gelinin başından aşağı saçılan çiçek, şeker, arpa, para vb. şeyler
- SÜİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Aynı tonda yazılmış şarkı biçimindeki dans müziği
-
Otellerde değişik amaçlar için kullanılmak üzere donatılmış ve birden çok odaya sahip olan özel bölüm
-
[isim]
Aynı tonda yazılmış şarkı biçimindeki dans müziği
- SELA
- ...
- BÜST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü
- "Vücudundaki oransızlık, nereden geliyor; büstü, bacaklarından daha mı uzun?" (Atilla İlhan)
-
Heykelcilikte başı, göğsü, bazen de omuzları içine alan sanat ürünü
- "Atatürk büstü."
-
[isim]
Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü
- NİSA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kadın
-
[isim]
Kadın
- SIRT
-
-
[isim]
Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm
- "Arabacı katırın sırtına binmiş." (Falih Rıfkı Atay)
- "Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe'nin sırtı yere gelmişti." (Halide Edip Adıvar)
- "Pardösüyü sırtıma geçirdim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Çelişki içinde konuşur ve sırtında yumurta küfesi olmadığından dün ak dediğine bugün rahatlıkla kara diyebilir." (Haldun Taner)
-
İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı
- "Batı âlemi Türkiye'den vazgeçemez, bizi yalnız bırakamaz, askerî ihtiyaçlarımıza sırt çeviremez..." (Talât Halman)
- "Sırtına bir şey almadan sokağa fırladı."
-
Kesici araçların kesmeyen kenarı
- "Bıçağın sırtı."
-
Dağların veya tepelerin üst bölümü
- "Beşiktaş sırtları pırıl pırıl, aradaki boğaz parçası masmaviydi." (Orhan Veli Kanık)
-
İnsanın üstü
- "Ona ikinci rastlayışımda sırtında bir pardösü vardı." (Haldun Taner)
-
Bir şeyin üstü, üst bölümü
-
Dikilmiş veya ciltlenmiş kitaplarda dikişin bulunduğu bölüm
-
[isim]
Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm
- SPOT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Herhangi bir aynalı alet ile ekran üzerinde oluşturulan görüntü
-
Toptancıdan bir malı çok miktarda veresiye aldıktan sonra piyasada değerinden daha aşağıya peşin olarak satma
-
Dar bir alana çok güçlü ışık yöneltebilen stüdyo lambası, ışıntı lambası, reklam ışıntısı
- "İkinci bir spot yanmıştı şimdi, sahneyi şöyle bir tarayıp üst kısımları aydınlattı." (Nazlı Eray)
-
[isim]
Herhangi bir aynalı alet ile ekran üzerinde oluşturulan görüntü
- TEST
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bir kimsenin, bir topluluğun doğal veya sonradan kazanılmış yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ölçmeye ve anlamaya yarayan sınama
-
Doğru cevabın seçenekler arasından bulunmasına dayanan bir sınav türü
- "O gün üniversite test sınavında kazanamadığını öğrenmiştir." (Haldun Taner)
-
Biyolojik bir işlevi veya değişmez bir niteliği incelenen bireyin tepkisini, örnek olarak alınan normal bireyinkiyle karşılaştırarak ölçmeye ve değerlendirmeye yarayan yoklama
- "Bilimsel testler karganın attan daha zeki olduğunu saptayalı hanidir." (Haldun Taner)
-
Bir hastalığın varlığını ve niteliğini anlamak için yapılan laboratuvar araştırması
-
[isim]
Bir kimsenin, bir topluluğun doğal veya sonradan kazanılmış yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ölçmeye ve anlamaya yarayan sınama
- SERA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Sebze ve meyvelerin yetiştirildiği ve hava şartlarına karşı korunduğu cam ve naylonla kaplı yer, ser (II)
-
[isim]
Sebze ve meyvelerin yetiştirildiği ve hava şartlarına karşı korunduğu cam ve naylonla kaplı yer, ser (II)
- STAR
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Sinema, tiyatro veya müzikhol sanatçısı, yıldız
-
[isim]
Sinema, tiyatro veya müzikhol sanatçısı, yıldız
- İĞSİ
- ...
- EKSİ
-
-
[isim]
Çıkarma işleminde - işaretinin adı, nakıs
-
[sıfat]
Sıfırdan küçük, önünde eksi işareti bulunan (sayı), negatif, nakıs, artı karşıtı
-
Eksiklik
- "Alışkanlıklarımız artılarıyla eksileriyle nelerdir, aktarılmıyor çocuklarımıza." (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Çıkarma işleminde - işaretinin adı, nakıs
- SONE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan, on dört dizeli bir Batı şiir türü
-
[isim]
İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan, on dört dizeli bir Batı şiir türü
- İRİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Saydam tabaka ile göz merceği arasında bulunan, ince, kasılabilen bir zardan oluşan, gözün renkli bölümü
-
[isim]
Saydam tabaka ile göz merceği arasında bulunan, ince, kasılabilen bir zardan oluşan, gözün renkli bölümü
- SUMO
- ...