İçinde sül olan 52 kelime var. İçerisinde SÜL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sül olan kelimeler listesine ya da Sonu sül ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
MÜHRÜSÜLEYMAN
KONSÜLTASYON, REİSÜLKÜTTAP, SÜLFÜRİMETRE
SÜLFATLANMA, SÜLFATLAŞMA, SÜLFÜRLEMEK, SÜLÜNGİLLER, TÜTSÜLENMEK
SÜLFATLAMA, SÜLFİTLEME, SÜLFÜRLEME, TÜTSÜLEMEK, TÜTSÜLENME
AKSÜLAMEL, GUSÜLHANE, TÜTSÜLEME, VİSKONSÜL
BİSÜLFAT, BİSÜLFÜR, GÜNSÜLER, RESÜLMAL, SÜLFAMİT, SÜLFÜRİK, SÜLÜKLER, SÜLÜNLÜK, TEMESSÜL, TESELSÜL, TEVESSÜL, TÜTSÜLÜK
İNSÜLİN, SÜLOĞLU, SÜLÜĞEN, SÜLÜKÇÜ, SÜLÜMEN, TEKASÜL, TENASÜL, TÜTSÜLÜ
KAPSÜL, KONSÜL, KÜSÜLÜ, SÜLALE, SÜLFAT, SÜLFİT, SÜLFÜR, SÜLİNE
GUSÜL, SÜLUK, SÜLÜK, SÜLÜN, SÜLÜS
SÜLF
L S Ü Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ÜS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MÜHRÜSÜLEYMAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kuzey Anadolu'da orman ve çalılıklar altında bulunan, 30-80 cm yüksekliğinde, tüysüz, çok yıllık ve otsu bir bitki (Polygonatum multiflorum)
-
[isim]
Kuzey Anadolu'da orman ve çalılıklar altında bulunan, 30-80 cm yüksekliğinde, tüysüz, çok yıllık ve otsu bir bitki (Polygonatum multiflorum)
- REİSÜLKÜTTAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
XVII. yüzyıla kadar Osmanlılarda padişah divanı kâtiplerinin başı, reis efendi
-
Tanzimat'tan önce Osmanlı İmparatorluğu'nun Dışişleri Bakanı
-
[isim]
XVII. yüzyıla kadar Osmanlılarda padişah divanı kâtiplerinin başı, reis efendi
- SÜLFÜRİMETRE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir maddedeki kükürt oranını tespit etmek için kullanılan alet
-
[isim]
Bir maddedeki kükürt oranını tespit etmek için kullanılan alet
- KONSÜLTASYON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir hastalığa birkaç hekimin teşhis koyması işi, konsulto
-
[isim]
Bir hastalığa birkaç hekimin teşhis koyması işi, konsulto
- SÜLFATLANMA
-
-
[isim]
Bir akümülatörün levhaları üzerinde kurşun sülfat tabakasının oluşması
-
[isim]
Bir akümülatörün levhaları üzerinde kurşun sülfat tabakasının oluşması
- SÜLFÜRLEMEK
-
-
[-i]
Kükürtle birleştirmek
- "Bakır sülfürlemek."
-
[-i]
Kükürtle birleştirmek
- SÜLFATLAŞMA
-
-
[isim]
Doğal maden sülfürlerinin hava ve su etkisiyle yavaş yavaş sülfat durumuna dönüşmesi
-
[isim]
Doğal maden sülfürlerinin hava ve su etkisiyle yavaş yavaş sülfat durumuna dönüşmesi
- SÜLÜNGİLLER
-
-
[isim]
Omurgalı hayvanlardan kuşlar sınıfının, tavuksular ve tavuklar alt takımına giren geniş bir familyası, tavukgiller
-
[isim]
Omurgalı hayvanlardan kuşlar sınıfının, tavuksular ve tavuklar alt takımına giren geniş bir familyası, tavukgiller
- TÜTSÜLENMEK
-
-
[nsz]
Tütsüleme işi yapılmak
- "Miniminiyken o da benim gibi özellikle tütsülenmiştir." (Refik Halit Karay)
-
Tütsüye benzeyen dumana tutulmak
- "Bir kömür dumanıyla tütsülendi akşamlar." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
[nsz]
Tütsüleme işi yapılmak
- SÜLFÜRLEME
-
-
[isim]
Kükürtle birleştirmek için yapılan işlem
-
Kükürtleme
-
[isim]
Kükürtle birleştirmek için yapılan işlem
- SÜLFATLAMA
-
-
[isim]
Mantar hastalıklarına karşı bitkilere bakır sülfat, demir sülfat püskürtme veya bitkileri bu maddelere bulama işlemi
-
[isim]
Mantar hastalıklarına karşı bitkilere bakır sülfat, demir sülfat püskürtme veya bitkileri bu maddelere bulama işlemi
- TÜTSÜLENME
-
-
[isim]
Tütsülenmek işi
-
[isim]
Tütsülenmek işi
- TÜTSÜLEMEK
-
-
[-i]
Türlü amaçlarla bir yeri tütsü dumanıyla doldurmak, tütsü yapmak
-
Et, balık vb. yiyecekleri odun veya saman dumanına tutmak
-
İçki içmek, sarhoş olmak
- "Mutlaka bu akşam düğün şerefine o da kafayı tütsülemiş olacak." (Peyami Safa)
-
[-i]
Türlü amaçlarla bir yeri tütsü dumanıyla doldurmak, tütsü yapmak
- SÜLFİTLEME
-
-
[isim]
Şarapçılıkta üzüm, elma veya armut şırasını kükürt dioksitle temizleme yöntemi
-
[isim]
Şarapçılıkta üzüm, elma veya armut şırasını kükürt dioksitle temizleme yöntemi
- AKSÜLAMEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tepki, reaksiyon
- "Hassasiyeti etrafta hiçbir aksülamel uyandırmazdı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Tepki, reaksiyon
- VİSKONSÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yardımcı konsolos
- "Bugün İngiliz viskonsülünün yolladığı kâğıtları bir türlü bulamadım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yardımcı konsolos
- TÜTSÜLEME
-
-
[isim]
Tütsülemek işi
-
[isim]
Tütsülemek işi
- GUSÜLHANE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eski evlerde, içinde yıkanılabilir biçimde yapılmış küçük bölme
-
[isim]
Eski evlerde, içinde yıkanılabilir biçimde yapılmış küçük bölme
- TESELSÜL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zincirleme
- "Gelip geçici dâhilerin, birbirinin ayağını kaydırarak teselsül ettiklerini gördük." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Birbirine bağlı, birbiri ile ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra, silsile
- "Gözleri kamaştıran güneş aydınlığında bu sesler küçük kubbelerin bitmez tükenmez teselsülünü açar ve parıldatırdı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Birden fazla kimsenin bir borçtan dolayı sorumlu olması
-
[isim]
Zincirleme
- SÜLFAMİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Mikroplara karşı etkili olan azotlu ve kükürtlü organik birleşimlerin ortak adı
-
[isim]
Mikroplara karşı etkili olan azotlu ve kükürtlü organik birleşimlerin ortak adı