İçinde ramak olan 18 kelime var. İçerisinde RAMAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ramak olan kelimeler listesine ya da Sonu ramak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
YILDIRAMAK
DOĞRAMAK, FIKRAMAK, KAVRAMAK, KIPRAMAK, KIVRAMAK, ŞAKRAMAK, SIÇRAMAK, YIPRAMAK
ABRAMAK, KARAMAK, OKRAMAK, TARAMAK, UĞRAMAK, YARAMAK
ARAMAK, IRAMAK
RAMAK
A A K M R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
KARMA, MARKA, RAKAM, RAMAK
4 Harfli Kelimeler
AKAR, AKMA, AKRA, ARAK, ARKA, ARMA, KAMA, KARA, MARK
3 Harfli Kelimeler
AKA, AMA, ARA, ARK, KAM, KAR, RAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, AR, MA, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YILDIRAMAK
-
-
[nsz]
Parıldamak
- "Yaz gecesi semalarında yıldırayan şimşekler gibi." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[nsz]
Parıldamak
- KAVRAMAK
-
-
[-i]
Elle sıkıca tutmak
- "Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp kaldırdı." (Necati Cumalı)
-
Bir nesne veya düşünceyi her yönünü anlamak, iyice anlamak
- "İnsanoğlu gerçeğin bir parçasını kavradı mı bütününü kavradığı düşüne kapılır." (Salâh Birsel)
-
Motorlu araçlarda debriyaj pedalı görev yapmak
-
Motorlu araçlarda lastik yolu kavramak
-
[-i]
Elle sıkıca tutmak
- KIPRAMAK
-
-
[nsz]
Kıpırdamak
-
[nsz]
Kıpırdamak
- KIVRAMAK
-
-
[nsz]
Buruşup toplanmak, kıvırcık duruma gelmek
- "İplik kıvradı."
-
Hızlı yürümek
-
Harekete geçmek
-
[nsz]
Buruşup toplanmak, kıvırcık duruma gelmek
- FIKRAMAK
-
-
[nsz]
Herhangi bir yiyecek ekşimek, fışlamak
-
[nsz]
Herhangi bir yiyecek ekşimek, fışlamak
- DOĞRAMAK
-
-
[-i]
Keserek parçalamak veya elle küçük parçalara ayırmak
- "Ekmeği, bir sütçü dükkânının köpürmüş inek sütüyle dolu kâsesine doğrayacağım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Keserek parçalamak veya elle küçük parçalara ayırmak
- YIPRAMAK
-
-
[nsz]
Aşınıp eskimek, incelmek
-
[nsz]
Aşınıp eskimek, incelmek
- SIÇRAMAK
-
-
Ayaklarla, birdenbire ve kuvvetle yeri teperek hızla yukarıya veya ileriye atılmak
- "Çocuk taştan taşa sıçrayarak gitti."
-
[nsz]
Bir uyarı veya heyecan sebebiyle ürkerek birdenbire olduğu yerde doğrulur gibi sarsılmak
- "Uyumuş olacak ki yataktan sıçrayarak uyandı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yerinden koparak hızla, parçalar durumunda savrulmak
- "Tarlalardan kalkan çamur parçaları etrafa, bazen de üstüme sıçrıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Yayılmak, bir yerden başka bir yere geçmek
- "Hatta az önce Birgi'ye de sıçramıştı satışlar." (Necati Cumalı)
-
Ayaklarla, birdenbire ve kuvvetle yeri teperek hızla yukarıya veya ileriye atılmak
- ŞAKRAMAK
-
-
[nsz]
Şakımak
-
[nsz]
Şakımak
- TARAMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek
- "Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu." (Yahya Kemal)
-
Bir şey veya kimseyi bulmak, denetlemek için türlü yöntemlerden yararlanarak bir yeri sıkı bir biçimde aramak
- "Birdenbire uzun bir ışık, sol tarafımızdaki sırtları taradı." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir şeyin içindeki gereksiz maddeleri tarak, tırmık vb. ile ayıklamak, taraklamak
-
Taşın yüzünü dişli çelik kalemle işlemek
-
Makineli tüfek vb. ateşli silahlarla sürekli olarak bir yere ateş etmek
-
[-de]
Kafasından geçirmek, belli belirsiz düşünmek
- "Belleğimde taradığım yazarların yarısına yakını hastalıklı idiler." (Haldun Taner)
-
Derleme ve araştırma yapmak için bir yayını dikkatle gözden geçirmek veya gerekli kelime, cümle ve yazıları tespit etmek
- "Dergileri taramak."
-
Dikkatle bakmak, süzmek
-
Tarayıcı aracılığıyla kâğıt üzerindeki resim, yazı vb. simgeleri bilgisayar ortamına aktarmak
-
[-i]
Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek
- KARAMAK
-
-
[-i]
Hor görmek
- "Merhametin çoktur beni karama / Beni görüp mah yüzünü bürüme." (Karacaoğlan)
-
Karalamak, kara çalmak, lekelemek
-
Kötülemek, yermek
-
[-i]
Hor görmek
- OKRAMAK
-
-
[nsz]
Acıkmış, susamış olan at yiyecek veya su gördüğü zaman kişnemek
-
[nsz]
Acıkmış, susamış olan at yiyecek veya su gördüğü zaman kişnemek
- ABRAMAK
-
-
[-i]
Fırtınalı havalarda gemiyi ustalıkla yönetmek
-
Başarmak, bir işi becermek
-
[-i]
Fırtınalı havalarda gemiyi ustalıkla yönetmek
- YARAMAK
-
-
[-e]
Bir şey yararlı olmak, yarar sağlamak
- "Kuru lafın işe yarayacağına hiç aklı ermedi." (Ömer Seyfettin)
- "Ona iyilik yaramaz."
-
Bir iş için uygun olmak, kullanılır olmak
-
[-e]
Bir şey yararlı olmak, yarar sağlamak
- UĞRAMAK
-
-
[-e]
Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak
- "Üç günde yalnız üç vapur iskeleye uğradı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir yerin yanından, yakınından, içinden geçmek
- "Ona kapıdan şöyle bir uğramak isterdim." (Haldun Taner)
-
Fırlayarak çıkmak, dışarı çıkmak
- "Zelzele çığlığıyla beraber hepsi evden dışarı uğradılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kötü duruma konu olmak
- "Öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça harp bir cinayettir." (Atatürk)
-
Yaklaşmak
- "Erkek misafir geldiği zaman Despina'dan başka kimse salona, kapının yanına uğramayacaktı." (Ömer Seyfettin)
-
Karşılaşmak, maruz kalmak
- "Millî Mücadele'nin başından o güne kadar Atatürk'ün en hafif bir sitemine uğramamıştım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Cin, peri çarpmak
-
[-e]
Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak
- ARAMAK
-
-
[-i]
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak
- "Dükkânın içinde gözleriyle bir şeyler aradı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Arayıp soranı olmayan bir hasta."
-
Araştırmak, yoklamak
- "Ceplerini aramak."
-
Ziyarete, hatır sormaya gitmek
- "Bir kere düştün mü ne arayan olur ne soran!" (Burhan Felek)
-
Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek
- "Seni çok arıyorum, Ziyacığım." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
Önem verip istemek
- "Ben böyle şeyleri aramam."
-
Şart koşmak
-
[-i]
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak
- IRAMAK
-
-
[nsz]
Uzaklaşmak, uzamak, ara açılmak
- "Gide gide ben yolumdan ıradım / Iradım da dost köyüne uğradım." (Halk türküsü)
-
[nsz]
Uzaklaşmak, uzamak, ara açılmak
- RAMAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
"Bir şeyin olmasına çok az kalmak" anlamına gelen ramak kalmak deyiminde geçer
- "Gerçekten deli olmama ramak kalmıştı." (Ahmet Mithat)
-
[isim]
"Bir şeyin olmasına çok az kalmak" anlamına gelen ramak kalmak deyiminde geçer