İçinde olgu olan 23 kelime var. İçerisinde OLGU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında olgu olan kelimeler listesine ya da Sonu olgu ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
OLGUNLAŞTIRMAK
OLGUNLAŞTIRMA
DOLGUNLAŞMAK, SOLGUNLAŞMAK
DOLGUNLAŞMA, OLGUNLAŞMAK, SOLGUNLAŞMA
OLGUNLAŞMA, OLGUSALLIK
DOLGUNLUK, OLGUCULUK, SOLGUNLUK
DOLGUNCA, OLGUNLUK
DOLGULU, OLGUNCA, OLGUSAL
DOLGUN, OLGUCU, SOLGUN
DOLGU, OLGUN
OLGU
G L O U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
OLGU
3 Harfli Kelimeler
GOL
2 Harfli Kelimeler
OL
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- OLGUNLAŞTIRMAK
-
-
[-i]
Olgun duruma getirmek
-
[-i]
Olgun duruma getirmek
- OLGUNLAŞTIRMA
-
-
[isim]
Olgunlaştırmak işi
-
[isim]
Olgunlaştırmak işi
- DOLGUNLAŞMAK
-
-
[nsz]
Dolgun duruma gelmek
-
[nsz]
Dolgun duruma gelmek
- SOLGUNLAŞMAK
-
-
[nsz]
Solgun duruma gelmek
-
[nsz]
Solgun duruma gelmek
- DOLGUNLAŞMA
-
-
[isim]
Dolgunlaşmak işi
-
[isim]
Dolgunlaşmak işi
- OLGUNLAŞMAK
-
-
[nsz]
Meyve olgun duruma gelmek
-
İnsanın bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş olmak
- "O zamanlar hepsi de daha gençti, bugün yaşlandılar, elbette daha olgunlaştılar." (Nurullah ataç)
-
[nsz]
Meyve olgun duruma gelmek
- SOLGUNLAŞMA
-
-
[isim]
Solgunlaşmak işi
- "Tepedeki parmaklıklı delikten giren ışık, solgunlaşmaya başlamıştı." (Çetin Altan)
-
[isim]
Solgunlaşmak işi
- OLGUSALLIK
-
-
[isim]
Olgusal olma durumu
-
[isim]
Olgusal olma durumu
- OLGUNLAŞMA
-
-
[isim]
Olgunlaşmak işi
- "Çocuğun gelişmesi bir ölçüde olgunlaşma, bir ölçüde öğrenme yoluyla olur."
-
[isim]
Olgunlaşmak işi
- SOLGUNLUK
-
-
[isim]
Solgun olma durumu
-
[isim]
Solgun olma durumu
- DOLGUNLUK
-
-
[isim]
Dolgun olma durumu
-
[isim]
Dolgun olma durumu
- OLGUCULUK
-
-
[isim]
Araştırmalarını olgulara, deneylere, gerçeklere dayayan, fizik ötesi açıklamaları kuramsal olarak olanaksız ve yararsız gören Auguste Comte'un açtığı felsefe çığırı, pozitivizm
-
Bu çığırın gerçekçilik akımını doğuran edebî eserlerde uygulanmış biçimi
-
[isim]
Araştırmalarını olgulara, deneylere, gerçeklere dayayan, fizik ötesi açıklamaları kuramsal olarak olanaksız ve yararsız gören Auguste Comte'un açtığı felsefe çığırı, pozitivizm
- DOLGUNCA
-
-
[sıfat]
Biraz şişman
-
Fazlaca, çokça, bol
- "Sonra daha dolgunca bir maaşla bir tütün şirketine kasadar oldu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Biraz şişman
- OLGUNLUK
-
-
[isim]
Meyvelerin olgun, yenilebilir olma durumu
-
İnsanların bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gereği kadar gelişmiş olma durumu, yetkinlik, kemal
- "Yüzündeki incelik, olgunluk onu bambaşka seviyede bir erkek gösteriyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Meyvelerin olgun, yenilebilir olma durumu
- OLGUSAL
-
-
[sıfat]
Olguya ilişkin
-
[sıfat]
Olguya ilişkin
- DOLGULU
-
-
[sıfat]
İçinde dolgu maddesi olan, doldurulmuş
-
[sıfat]
İçinde dolgu maddesi olan, doldurulmuş
- OLGUNCA
-
-
[sıfat]
Olgun gibi, olguna benzer
-
[zarf]
Olgun gibi, olguna benzer bir biçimde
-
[sıfat]
Olgun gibi, olguna benzer
- DOLGUN
-
-
[sıfat]
Dolarak biçimi yuvarlaklaşmış
- "Dolgun yastık."
-
Şişmana yakın, balıketinde
- "Dolgun karnını güçlükle taşıyan genç bir kadın gelip oturdu." (Burhan Felek)
-
Çok, bol, fazla, yüksek (ücret, para vb.)
- "İlk işi babasını memnun etmek için ona dolgun bir maaşa geçtiğini yazmak olmuş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Öfke, kızgınlık, kırgınlık vb. duygularla dolu
- "Müftüye karşı adamakıllı dolgundu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Birbirine uyan, uyum gösteren
- "Atasözleri, çoğu zaman dolgun kafiyelere yaslanıyorlar." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Dolarak biçimi yuvarlaklaşmış
- SOLGUN
-
-
[sıfat]
Rengini, tazeliğini, canlılığını veya parlaklığını yitirmiş olan, solmuş
- "Öyle solgun, öyle zayıftı ki bir yolcudan ziyade bir hastaya benziyordu." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[sıfat]
Rengini, tazeliğini, canlılığını veya parlaklığını yitirmiş olan, solmuş
- OLGUCU
-
-
[isim]
Olguculukla ilgili olan, olguculuk yanlısı kimse, pozitivist
-
[isim]
Olguculukla ilgili olan, olguculuk yanlısı kimse, pozitivist