İçinde m olan 6 harfli 1837 kelime var. İçerisinde M harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında m harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu m harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ACITMA
-
-
[isim]
Acıtmak işi
-
[isim]
Acıtmak işi
- BİAMAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Hoşgörüsüz, amansız, gaddar, zalim
- "Seciyeli bir adamdı, vefakâr kalmıştı, satılanların biaman bir düşmanı idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Hoşgörüsüz, amansız, gaddar, zalim
- ÇİTMİK
-
-
[isim]
Üzüm salkımının küçük dalı
-
[sıfat]
Çimdik
- "Bir çitmik biber."
-
[isim]
Üzüm salkımının küçük dalı
- DOĞMAK
-
-
[nsz]
Dünyaya gelmek
- "Doğduğuma pişman olacak kadar sıkıntı çektim." (Halide Edip Adıvar)
-
Güneş, ay, yıldız ufuktan yükselerek görünmek
- "Bir sabah güneş doğarken kafile yola çıktı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-e]
Düşünce, hayal vb. zihinde birdenbire oluşmak
-
Ortaya çıkmak, sonucu olmak
- "Nezaket denen şey, kadının hanımlaşması ile beraber doğdu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Dünyaya gelmek
- İSLEME
-
-
[isim]
İslemek işi
-
[isim]
İslemek işi
- MARLEY
-
-
[isim]
Yapılarda döşeme gereci olarak kullanılan plastik madde
-
[isim]
Yapılarda döşeme gereci olarak kullanılan plastik madde
- MERTEK
-
Kelime Kökeni : Ermenice
-
[isim]
Yapıda kullanılan dört köşe veya yuvarlak, kalınca ağaç
-
[isim]
Yapıda kullanılan dört köşe veya yuvarlak, kalınca ağaç
- ZEMZEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kâbe yakınında bulunan bir kuyu
-
Bu kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu, zemzem suyu
- "Yavrum, hakkını helal et, ağzıma zemzem getir!" (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Kâbe yakınında bulunan bir kuyu
- DÖNMEK
-
-
[nsz]
Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek
- "İçeride anahtarın acı bir gıcırtısıyla döndüğünü duydum." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Bahçenin içinde döne dolaşa meşhur kuyunun yanına geldiğimiz zaman..." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Şimdi dönüp geriye baktığımda ne görüyorum? Kimi insanlar hayatımızı bir karikatüre çevirmek için ellerinden geleni yapıyorlar." (Sulhi Dölek)
-
[-den]
Geri gelmek, geri gitmek
- "Ertesi gün aynı yoldan Bodrum'a döndük." (Halikarnas Balıkçısı)
- "Yirmi sene hep aynı renkler içinde dönüp dolaştık." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[-e]
Yönelmek
- "Babam birdenbire bana döndü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Sapmak
- "Gülümseyerek bir köşeyi döndü." (Peyami Safa)
-
[-e]
Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek
- "Dikmen yolları, mabede adak için gidenlerin yollarına dönmüştü." (Aka Gündüz)
-
Sınıfta kalmak
- "Çocuk çalışmazsa bu yıl döner."
-
[-e]
Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek
- "Erkekler tekaüt olunca çocuğa dönüyorlar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-de]
Belirli bir yerde dolaşmak
-
[-de]
Kendini bir yandan bir yana çevirmek
- "Yatağında sabaha kadar dönüp durdu."
-
Yönetilmek, düzene konulmak, çekip çevrilmek
-
[-e]
Söz konusu etmek, hatırlamak
- "Biz yine onun gençliğine, lise öğretmeni olduğu zamana dönelim." (Haldun Taner)
-
[-e]
Bırakılan bir konu veya işe başlamak
-
Hileyle, gizlice yapılmak
- "Burada bir şeyler oluyor, bir şeyler dönüyor ama anlayamıyorum." (Refik Halit Karay)
-
İnanç, din veya düşüncesini değiştirmek
- "... annesinin İtalyan Yahudisiyken döndüğünü söylemişti." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek
- HATİME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Son, sonuç
-
Son deyiş
-
[isim]
Son, sonuç
- HELYUM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 2, yoğunluğu 0,13 olan, havada az miktarda bulunan soygazlardan biri (simgesi He)
-
[isim]
Atom numarası 2, yoğunluğu 0,13 olan, havada az miktarda bulunan soygazlardan biri (simgesi He)
- KELEME
-
-
[sıfat]
Sürülmeden bırakılmış (tarla)
-
Bakımsız bırakılmış (bağ veya bahçe)
- "Bahçesi yeniden keleme olmuş, duvarları da yıkılmış yahut komşular yıkmışlar ki hayvanlar otlasın." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Sürülmeden bırakılmış (tarla)
- ŞAMANİ
- ...
- AŞERME
-
-
[isim]
Aşermek durumu
-
[isim]
Aşermek durumu
- BEZMEK
-
-
[-den]
Bezgin duruma gelmek, bezginlik getirmek, bıkıp usanmak
- "Kibrit kullanmaktan bezdiğimiz için bir eski çakmakla gazı yakmaktayız." (Burhan Felek)
-
[-den]
Bezgin duruma gelmek, bezginlik getirmek, bıkıp usanmak
- EKLEME
-
-
[isim]
Eklemek işi
-
[sıfat]
Eklenmiş
-
[isim]
Eklemek işi
- GERMEN
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Canlı yaratıklarda gametlere dayanan ve gametlerle taşınan üreme ögelerinin tümü
-
[isim]
Canlı yaratıklarda gametlere dayanan ve gametlerle taşınan üreme ögelerinin tümü
- KARAMA
-
-
[isim]
Karamak işi
-
[isim]
Karamak işi
- METEOR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atmosfer içinde oluşan sıcaklık değişmeleri, rüzgâr, yıldırım, yağmur, dolu vb. olaylara verilen genel ad
-
Gök taşı
-
[isim]
Atmosfer içinde oluşan sıcaklık değişmeleri, rüzgâr, yıldırım, yağmur, dolu vb. olaylara verilen genel ad
- ÖDENME
-
-
[isim]
Ödenmek işi
-
[isim]
Ödenmek işi