İçinde laş olan 7 harfli 22 kelime var. İçerisinde LAŞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında laş olan kelimeler listesine ya da Sonu laş ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ŞAL
2 Harfli Kelimeler
AL, AŞ, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BULAŞIK
-
-
[isim]
Yiyecek veya içecekle kirletilmiş mutfak eşyası veya kap kacak
- "Tava indirilir, tepsilere dökülür, tepsiler güneşe konur, yıkanacak bulaşıklar kuyu başına götürülür." (Memduh Şevket Esendal)
-
İz, etki, kalıntı
- "Daha balayının bulaşığı geçmedi." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Kirli
- "Bulaşık kap."
-
[sıfat]
Düzensiz, karışık
- "Bu karmakarışık ve bulaşık âlemi kendi hâline bırakırdı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Yapışkan, sulu
- "Bulaşık adam."
-
[isim]
Yiyecek veya içecekle kirletilmiş mutfak eşyası veya kap kacak
- ULAŞMAK
-
-
[-e]
Varmak, gelmek
- "Doğudan batıya kadar ulaşmış bir zafer bestesi dinliyorum." (Refik Halit Karay)
-
Elde etmek, erişmek
-
Yetişmek
-
Birbirine katılmak, dökülmek
- "Nehirler denizlere ulaşıyor."
-
[-e]
Varmak, gelmek
- DOLAŞIK
-
-
[sıfat]
Karışık (saç, ip vb.)
- "Bir buğday benizli zülfü dolaşık / Gitme diye beni yolda eğler var." (Karacaoğlan)
-
Dolaşarak giden (yol)
- "Tozlu ve dolaşık yollar üzerinde saatlerce taban tepmiş." (Ahmet Haşim)
-
Kolay çözülmeyecek veya içinden çıkılmayacak derecede karışık
- "Birtakım dolaşık işleri yüzünden istifasını verip çekildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Amacını doğrudan doğruya değil de dolayısıyla sezdiren
- "Dolaşık ve tutuk bir dille, yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz cümleler mırıldanmaya başladı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Karışık (saç, ip vb.)
- DOLAŞIM
-
-
[isim]
Dolaşma işi
-
Para ve para yerine geçen bono, senet vb. geçerli olma, sürümde bulunma, sürüm, geçerlik
-
Mal veya paranın elden ele dolaşması, dolanım, sirkülasyon, para dolaşımı
-
Kan dolaşımı
-
[isim]
Dolaşma işi
- TELAŞLI
-
-
[sıfat]
Telaş eden, telaşa düşen
- "O akşam yine aynı telaşlı ses beni merdiven başında durdurdu." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Aceleci
-
[sıfat]
Telaş eden, telaşa düşen
- ANLAŞMA
-
-
[isim]
Anlaşmak işi
- "İki komutan arasında o gün gizli bir anlaşma yapıldığı söylentisi çıkmıştı." (Haldun Taner)
-
Devletler arası siyasal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda yapılan uzlaşma ve bu uzlaşmanın tespit edildiği belge, uyuşma, itilaf, antant
- "Kültür anlaşması."
-
Sözleşme
-
[isim]
Anlaşmak işi
- UYLAŞMA
-
-
[isim]
Uylaşmak işi veya durumu
-
[isim]
Uylaşmak işi veya durumu
- AĞLAŞMA
-
-
[isim]
Ağlaşmak işi
-
[isim]
Ağlaşmak işi
- ALAŞAĞI
- ...
- BULAŞLI
- ...
- AKLAŞMA
-
-
[isim]
Aklaşmak işi
-
[isim]
Aklaşmak işi
- OYLAŞMA
-
-
[isim]
Müzakere
-
[isim]
Müzakere
- ADLAŞMA
-
-
[isim]
Adlaşmak durumu
-
[isim]
Adlaşmak durumu
- UZLAŞIM
-
-
[isim]
Uzlaşma
-
[isim]
Uzlaşma
- ALLAŞMA
-
-
[isim]
Allaşmak işi veya durumu
-
[isim]
Allaşmak işi veya durumu
- UYLAŞIM
-
-
[isim]
Saymaca bir şey benimsemek için yapılan anlaşma
-
[isim]
Saymaca bir şey benimsemek için yapılan anlaşma
- BULAŞMA
-
-
[isim]
Bulaşmak işi
-
[isim]
Bulaşmak işi
- ANLAŞIK
-
-
[isim]
Aralarında anlaşma bulunan taraflardan, kimselerden biri
-
[isim]
Aralarında anlaşma bulunan taraflardan, kimselerden biri
- DALAŞMA
-
-
[isim]
Dalaşmak işi veya durumu, dalaş
- "Hoşgörüden ve uzlaşma yeteneğinden yoksun bulunanlar ve dalaşmaya hazır olanlar da asıl bunlardır." (Haldun Taner)
-
[isim]
Dalaşmak işi veya durumu, dalaş
- URLAŞMA
-
-
[isim]
Urlaşmak durumu
-
[isim]
Urlaşmak durumu