İçinde kin olan 6 harfli 30 kelime var. İçerisinde KİN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kin olan kelimeler listesine ya da Sonu kin ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
K N İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KİN
2 Harfli Kelimeler
İN, Kİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EKİNLİ
 - ...
 - KİNSİZ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Kini olmayan, kin taşımayan
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Kini olmayan, kin taşımayan
                    
                    
 - TESKİN
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırma, dindirmeye çalışma
                    
                    
- "Ev sahibi erkek beni, kadın da onu teskine uğraşıyordu." (Burhan Felek)
 - "Gönlüme teselli kendimde buldum / Sabır ile teskin ettim özümü." (Âşık Veysel)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırma, dindirmeye çalışma
                    
                    
 - DİKİNE
 - 
    
- 
                        [zarf]
                    
                        Dikey olarak, diklemesine
                    
                    
- "Alnı da bir enlemesine, bir dikine kırış kırış oluyordu." (Tarık Buğra)
 - "Öyle fazla dikine gitmek iyi değildir hayatta." (Çetin Altan)
 
 - 
                    
                        İnadına
                    
                    
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Dikey olarak, diklemesine
                    
                    
 - TEPKİN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Tepkimeye ilişkin, tepkiyen
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Tepkimeye ilişkin, tepkiyen
                    
                    
 - İKİNCİ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        İki sayısının sıra sıfatı
                    
                    
- "Yanlış tutumu yüzünden ikinci plana düştü."
 
 - 
                    
                        Sırada önem bakımından birinciden sonra gelen
                    
                    
- "Tevfik'in alçak gönüllü, hep ikinci planda kalma olgunluğundaki pişekârlığı Dümbüllü'ye sanatını en iyi değerlendirme olanağını sağlardı." (Haldun Taner)
 
 - 
                    
                        Değer ve kalitece birinciden sonra gelen
                    
                    
- "Evde pişirip yedikleri çikolatanın kalitesi ikinci idi." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 - 
                    
                        Yeni, bir başka
                    
                    
 - 
                        [isim]
                    
                        Birinciden sonra gelen kimse veya nesne
                    
                    
- "İhtiyarın iki çocuğundan birini öldürdüler... İkincisini de öldürmeye kalktılar." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        İki sayısının sıra sıfatı
                    
                    
 - TELKİN
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama
                    
                    
- "Çocukluğumun en derin, en sürekli, en ihtiraslı sevgisini bana telkin eden bu üvey annemdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 - 
                    
                        Talkın
                    
                    
 - 
                    
                        Bilinç dışı bir sürecin aracılığıyla, kişinin ruhsal veya fizyolojik alanıyla ilgili bir düşüncenin gerçekleştirilmesi
                    
                    
- "İçinden gelen gizli bir telkin altında hareket ediyordu." (Peyami Safa)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama
                    
                    
 - SEÇKİN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, mümtaz, güzide, mutena, elit
                    
                    
- "Aralarında yurt çapında ün yapmış bilim adamları vardı, mühendisler vardı, kadın erkek seçkin aydınlar vardı." (Haldun Taner)
 
 - 
                    
                        Bir toplumda gücü ve saygınlığı olan (kişi veya grup)
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, mümtaz, güzide, mutena, elit
                    
                    
 - EKİNCİ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Ekin ekip biçmekle uğraşan kimse, çiftçi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Ekin ekip biçmekle uğraşan kimse, çiftçi
                    
                    
 - ŞİŞKİN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Şişmiş, şişirilmiş
                    
                    
- "Ayağa kalktı, arka ayaklarını geriye itip şişkin adaleleri çekerek ... gerdi." (Peyami Safa)
 
 - 
                    
                        Kabarık, şiş
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Şişmiş, şişirilmiş
                    
                    
 - KESKİN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Çok kesici, iyi kesen
                    
                    
- "Sonunda keskin bir taşı testere gibi kullanarak ipi incelte incelte kopardı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
 
 - 
                    
                        Tiz (ses)
                    
                    
- "Bir kadın sesiydi bu. İnce ve keskin, dikkati hemen kapan ve bırakmayan bir ses." (Peyami Safa)
 
 - 
                    
                        Kırıcı, incitici
                    
                    
- "En yakın dostlarının bile kusurlarını keskin bir dille yüzlerine vururmuş." (Haldun Taner)
 
 - 
                    
                        Etkili, sert
                    
                    
- "Nihayet güneş doğdu, sis ve duman içinde çölün sabahlarında esen serin ve keskin rüzgârla üşüdük." (Falih Rıfkı Atay)
 
 - 
                    
                        Acı, üzüntü veren
                    
                    
- "Öyle de keskinmiş ki bu kadın, yaptığı tüm kocakarı ilaçları her hastalığı şıp diye kesiyormuş." (Muammer İzgü)
 
 - 
                    
                        Zampara
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Çok kesici, iyi kesen
                    
                    
 - KİNDAR
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Kinci, kinli
                    
                    
- "Sert, sivri, kindar bir bakış." (Refik Halit Karay)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Kinci, kinli
                    
                    
 - KİNİZM
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Sinizm
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Sinizm
                    
                    
 - MİSKİN
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Çok uyuşuk olan (kimse)
                    
                    
- "Hayran olduğum adamı miskin bir mektep çocuğu gibi yaka paça alıp götürdü." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 - 
                    
                        Hoş görülemeyecek durumlar karşısında tepki göstermeyen (kimse)
                    
                    
 - 
                    
                        Cüzzam hastalığına tutulmuş olan (kimse)
                    
                    
 - 
                    
                        Âciz, zavallı
                    
                    
- "Âşık olan miskin olur / Hak yoluna teslim olur" (Yunus Emre)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Çok uyuşuk olan (kimse)
                    
                    
 - BİKİNİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Deniz, göl, havuz vb. yerlere girerken veya güneşlenirken giyilen, iki parçadan oluşan kadın giysisi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Deniz, göl, havuz vb. yerlere girerken veya güneşlenirken giyilen, iki parçadan oluşan kadın giysisi
                    
                    
 - KİNAYE
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz
                    
                    
- "Babam bu kinayeyi anlardı sanırım fakat anlamamazlıktan gelirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 - 
                    
                        Üstü kapalı, sitemli, dokunaklı söz
                    
                    
- "Demek lokantadaki kinayeler hep ona karşıydı. Aleyhine bir şeyler kuruluyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 - 
                    
                        Sözün gelişiyle, gerçek anlamların dışında bir kavrama değinme sanatı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz
                    
                    
 - BİTKİN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Gücü tükenmiş olan, çok yorgun, argın, aygın
                    
                    
- "Kalbinden vurulmuş gibi kendini cansız, bitkin bir vaziyette koltuğa atmıştı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Gücü tükenmiş olan, çok yorgun, argın, aygın
                    
                    
 - TERKİN
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Yazılmış bir şeyi çizerek silme
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yazılmış bir şeyi çizerek silme
                    
                    
 - ÇİSKİN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Çiseleyen yağmur
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Çiseleyen yağmurdan hafifçe ıslanmış
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Çiseleyen yağmur
                    
                    
 - YETKİN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, kâmil, mükemmel
                    
                    
- "Bizim ülkemizde böyledir: Yetkin çalışmalar görmezden gelinir." (Selim İleri)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, kâmil, mükemmel