İçinde kab olan 7 harfli 23 kelime var. İçerisinde KAB bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kab olan kelimeler listesine ya da Sonu kab ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A B K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
BAK
2 Harfli Kelimeler
AB, AK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MAKABİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin öncesi, geçmişi
-
[isim]
Bir şeyin öncesi, geçmişi
- KABUKLU
-
-
[sıfat]
Kabuğu olan
-
[sıfat]
Kabuğu olan
- KABARIK
-
-
[sıfat]
Kabarmış olan
- "Kabarık göğsündeki, parlak kıvılcımlı tüyleri, altından bir zırh gibiydi." (Ömer Seyfettin)
-
Çıkıntısı olan, tümsekli
-
[sıfat]
Kabarmış olan
- KABAKÇI
-
-
[isim]
Kabak yetiştiren veya satan kimse
-
[isim]
Kabak yetiştiren veya satan kimse
- AŞKABAT
- ...
- KABADÜZ
- ...
- KABLOLU
-
-
[sıfat]
Kablosu olan
-
Kablo aracılığıyla işlevini yapan (araç, gereç)
-
[sıfat]
Kablosu olan
- KABALAK
-
-
[isim]
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir tür başlık
- "Kendisi, ayağında postallar, sırtında kaput, başında kabalak, Çanakkale cehenneminde askerliğini yaparken..." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir tür başlık
- REKABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma, yarış
- "Bu seferki kovuluşun sebebi meslek rekabeti değil, meslek ahlakı idi." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Herkesin size delilik isnat etmekte birbirleriyle âdeta rekabet etmeleri kaidedir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma, yarış
- KABUKSU
-
-
[sıfat]
Kabuğu andıran, kabuğa benzeyen, kabuk gibi, kabuğumsu
- "Kabuksu tüyler."
-
[sıfat]
Kabuğu andıran, kabuğa benzeyen, kabuk gibi, kabuğumsu
- KABURGA
-
Kelime Kökeni : Moğolca
-
[isim]
Eğe kemiklerinin oluşturduğu kafes
- "Yüreğinde heyecan büyüdü büyüdü, göğsüne sığmayan bir gürültü kaburgalarını parçalayacaktı." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
Eğe (I)
-
Gemilerde dış kaplamanın dayandığı iskelet
-
[isim]
Eğe kemiklerinin oluşturduğu kafes
- KABATAŞ
- ...
- KABAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet
- "Bir kabahat gizlenirse büyür, söylenirse küçülür." (Peyami Safa)
- "O, atı kızdırıyor, çileden çıkarıyor diye, bütün kabahati seyisinde buluyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Bu kabahati işlemiş, bu akşam tütsüyü, şerbeti unutmuştum." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Bu işte kabahati sobaya yüklemek lazım geliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Hafif hapis, para cezası veya meslek ve sanattan alıkonulma ile cezalandırılan suç
-
[isim]
Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet
- KABLOCU
-
-
[isim]
Kablo döşeyen kimse
-
[isim]
Kablo döşeyen kimse
- KABARMA
-
-
[isim]
Kabarmak işi
-
Duygulanma
- "Bir de mektuplar okunurken ve selamlar söylenirken içinde tuhaf bir kabarma beliriyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
Kendini üstün görme, büyüklük taslama
-
Ay ve güneşin çekim etkisiyle, büyük denizlerde suların yükselmesi, met
-
[isim]
Kabarmak işi
- KABUSLU
- ...
- MUKABİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan
- "Düşmanlarla beraber Anadolu'da mukabil teşkilat yapmak üzere yetmiş beş kişi kadar göndermiş." (Atatürk)
-
Bir şeyin karşısında bulunan
-
[zarf]
Karşılık olarak
- "Bir iki iyi habere mukabil her gün nice kaza ve bela haberleri verir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[zarf]
Rağmen
- "Annemi çok sevmesine mukabil, teyzemle arası bozuktu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan
- KABALIK
-
-
[isim]
Kaba olma durumu
-
Kaba davranış, nezaketsizlik, huşunet
- "Bu kabalığımı şimdiki vaziyetime bağışlayınız." (Peyami Safa)
-
[isim]
Kaba olma durumu
- KABARTI
-
-
[isim]
Tümsek, çıkıntı, kabarmış yer
- "Bunlar biraz eğildikleri zaman cübbelerin arkasında tabanca kabzalarının kabartısı görülür." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Tümsek, çıkıntı, kabarmış yer
- TEKABÜL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karşılık olma, karşılama
-
Karşı olum
-
[isim]
Karşılık olma, karşılama