İçinde k olan 6 harfli 2248 kelime var. İçerisinde K harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında k harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu k harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ASALAK

  1. Bir canlıda sürekli veya geçici yaşayarak ona zarar veren başka canlı, parazit
  2. [sıfat] Başkalarının sırtından geçinen (kimse), abacı, ekti, otlakçı, tufeyli

BÜKLÜK

  1. [isim] Akarsu kıyılarındaki verimli tarlalar, bük

CINCIK

  1. [isim] Bardak, kadeh, tabak vb. sırçadan veya porselenden yapılan şeyler, züccaciye

DİPÇİK

  1. [isim] Tüfek vb. silahların namlu gerisinde bulunan, atış sırasında silahın omza dayanmasını veya tabancanın elle kavranmasını sağlayan taban bölümü
    • "Canı çıkıncaya kadar dipçiklerle dövdüler." (Ömer Seyfettin)

ILIKÇA

  1. [sıfat] Biraz ılık, ılıcak

İNİKAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Toplanma, birleşim
  2. Anlaşma, kararlaştırma

KAFİYE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Uyak
  2. Halk edebiyatında ayak

KİŞNİŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Maydanozgillerden yaprakları maydanozu andıran, 20-60 cm yükseklikte, tüysüz, bir yıllık ve otsu bir bitki (Coriandrum sativum)
  2. Bu bitkinin baharat olarak kullanılan kurutulmuş meyvesi veya tohumu

MAKYÖZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] İyi görüntü sağlamak, belli bir tipi yaratmak veya yalnızca bazı düzeltmeler yapmak için oyuncunun yüzünde ve başka organlarında boyama ve değişim yapan kadın

MONOKL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tek gözde kaş ile yanak arasına sıkıştırılan, çerçevesiz ve tek camlı gözlük

NURHAK
...
RAKICI

  1. [isim] Rakı yapan veya satan kimse
  2. Rakı içen kimse

SELCİK

  1. [isim] Küçük sel
    • "Ufak bayırlardan akan billur gibi selcikler arasından araba ile yavaş yavaş geçmek ne ömür oluyordu." (Osman Cemal Kaygılı)

ÇAPKIN

  1. [sıfat] Geçici aşklar ve ilişikler peşinde koşan (kimse), hovarda
    • "Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın." (Peyami Safa)
  2. Cinsellik hatırlatan
    • "Bunlar, herhangi bir caz havasına uyar gibi omuz, gerdan kırar, kalça sallar ve mantolarını çapkın bir eda ile şöylece omuzlarının üstüne atıverirler." (Halide Edip Adıvar)
  3. Haylaz
    • "İyidir, hoştur ... ille velakin birazcık delişmendir, birazcık çapkındır." (Osman Cemal Kaygılı)
  4. [ünlem] Okşayıcı bir seslenme sözü
    • "Kostüm yeni, potinler yeni, gömlek yeni ... güveyi mi giriyorsun çapkın!" (Peyami Safa)

ÇÖZMEK

  1. [-i] Düğümlü, bağlı veya sarılı bir şeyi açmak
  2. Düğmeyi iliğinden açmak
    • "Yalnız göğsünün düğmelerini çöz." (Peyami Safa)
  3. Saçı açmak
  4. Bulmaca, sorun vb.nin bilinmeyen, gizli noktasını bulup açıklamak, sonuca bağlamak
    • "Kır saçlı postacı bulmacayı çözmüştü." (Haldun Taner)
  5. Bir maddeyi çözücüyle çözündürmek, onun çözeltisini yapmak
  6. Bir problemde aranan sonucu, belli ögeler yardımıyla ortaya çıkarmak, halletmek
  7. Çözgü ipini tezgâha yerleştirmek

DÜŞMEK

  1. [-e] Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek
    • "Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Ulan bu kıyafet ne? diye haykırdı. -Ey, dünya bu ... düşmez kalkmaz bir Allah." (Ömer Seyfettin)
    • "Beni tanımadan önce de beni tanıdıktan sonra da başka erkeklerle düşüp kalktı." (Necati Cumalı)
  2. [-den] Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek
    • "Çocukken ağaçtan düşüp ayağım kırılmıştı da ağlayamamıştım." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Onu bu hâle sokan düşüp kalktığı arkadaşlarıdır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  3. Yere devrilmek, yere serilmek
    • "Çocuk koşarken yere düştü."
  4. Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak
  5. Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak
  6. Yağmak
    • "Dağlara kar düştü."
  7. Vurmak, değmek, rastlamak
    • "İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyordu." (Ömer Seyfettin)
  8. [nsz] Vakti gelmeden ölü doğmak
  9. [-den] Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak
    • "Kitabın yeni baskısında buradan bir kelime düşmüş."
  10. [nsz] Eksilmek
    • "Gündelikleri yarı yarıya düşmüştü." (Necati Cumalı)
  11. Bir zorunluluk sebebiyle bulunduğu yerden ayrılmak, gitmek
    • "Bir lokma ekmek uğruna çoluk çocuğu ile gurbet ellere düşmüştü." (Haldun Taner)
  12. Aşırı ilgi veya sevgi göstermek
    • "Sen bu işin üstüne çok düştün."
  13. Uğramak, kapılmak
    • "Kadınlar yeni baştan telaşa, heyecana, korkuya düştüler." (Aka Gündüz)
  14. Yakışmak, uygun gelmek
    • "Bu resim buraya iyi düştü."
  15. Yakışık almak
    • "Övünmesi de komşulara, arkadaşlara düşer." (Haldun Taner)
  16. Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak
    • "Bana arada bir bakkaldan tuz, limon almak düşüyor, o kadar." (Haldun Taner)
  17. Bulunmak
    • "Birlikte evden çıkmışlar, limanda iskelenin karşısına düşen kahveye doğru yürümüşlerdi." (Necati Cumalı)
  18. Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak
    • "O asker, gittiğimiz yerde bir aralık benim bölüğüme düşmüştü." (Reşat Nuri Güntekin)
  19. Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak
    • "Mirastan ona bu ev düştü."
  20. Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak
    • "Bu yaşta mahkemelere düşmek..." (Sait Faik Abasıyanık)
  21. [nsz] İşbaşından uzaklaşmak
    • "Kabine düştü."
  22. [nsz] Hızı, gücü, değeri azalmak
    • "Arabanın hızı düştü. Paranın değeri düştü."
  23. [nsz] Isı, basınç ve ateş, eksilmek, azalmak
    • "İki gün içinde ateş düştü; ağrılar, sızılar hafifledi." (Reşat Nuri Güntekin)
  24. [nsz] Düşkünleşmek
    • "Babam balıkçı amma vaktiyle zenginmiş efendim. Sonradan düşmüş." (Reşat Nuri Güntekin)
  25. Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek
    • "Bir rastlantı sonucu aralarına düşmüştüm." (Haldun Taner)
  26. Belirli zamana rastlamak
    • "Babasının Sütlüce'de yeni bir ev alması bu tarihlere düşer." (Memduh Şevket Esendal)
  27. [nsz] Fırsat çıkmak
    • "Bir kelepir düştü."
  28. [nsz] Olmak, olumsuz bir duruma girmek
    • "Yorgun düşmek. Zayıf düşmek. Şehit düşmek. Esir düşmek."
  29. [nsz] Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak
    • "Medine'nin düştüğünü söylemek istedim." (Falih Rıfkı Atay)
  30. Bazı deyimlerde "yürümek, birlikte gelmek" anlamlarında kullanılan bir fiil
    • "Önüne, peşine, arkasına düşmek."
  31. [nsz] Bayağılaşmak
  32. Alışmak, müptela olmak

KAFACA

  1. [zarf] Düşünce bakımından
    • "Kafaca, ruhça, zevkçe, terbiyece eski adam diyebileceğimiz bir örnek alınız." (Yahya Kemal Beyatlı)

KALTAK

  1. [isim] Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü
  2. Kuskunsuz eyer
  3. İffetsiz, namussuz kadın
    • "Bırak be, dedi, kendi kendine, elin kaltağı için dövüşecek miyim?" (Sait Faik Abasıyanık)

KASARA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Geminin baş ve kıç tarafında, asıl güverteden yüksek olan kısa güverte
    • "Baş kasarası, kıç kasarası."

KORKMA

  1. [isim] Korkmak işi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü