İçinde if olan 6 harfli 47 kelime var. İçerisinde İF bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında if olan kelimeler listesine ya da Sonu if ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ELİFBA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arap alfabesi
- "Bu elifbada Türk'ün tek bir harfi yoktur." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Arap alfabesi
- PANDİF
- ...
- ZİFİRİ
- ...
- SİFTAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlk alışveriş
- "Daha sabahtan beri siftahım yok!" (Necati Cumalı)
- "Bu vakit kim gelecek? Her günkü gibi siftahı sen ediyorsun?" (Ercüment Ekrem Talu)
-
[zarf]
İlk kez
- "Bu haberi siftah ondan duydum."
-
[isim]
İlk alışveriş
- TALTİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İyilik ederek gönül alma
- "Bundan dolayı beni taltif etmeniz lazım gelirdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Birini nişan, madalya, aylık artırma vb. şeylerle ödüllendirme
-
[isim]
İyilik ederek gönül alma
- LİFÇİK
- ...
- TEKLİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapması için birinden bir iş isteme
- "Bilmem ne dağındaki petrol arama kampında bir iş teklif etmişlerdi." (Orhan Veli Kanık)
-
İncelenmek veya kabul edilmek için bir şey sunma, önerme, öneri
- "Elbise değiştirmek teklifini bir kere de ben tekrar ettim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yapması için birinden bir iş isteme
- KADİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılmış, bu kumaşla kaplanmış
- "Camları kapanmış bir arabanın yumuşak kadife minderleri, o çıplaklığa karşı, zavallı adamı avunduruyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş
- TEZYİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi değersiz, adi, bayağı, aşağılık göstermeye çalışma, küçültmek isteme
- "Muhayyel bir ati namına geçmişte millî ve güzel ne varsa hepsinin tahrip ve tezyif edildiğini gördük." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Alay etme, eğlenme
-
[isim]
Bir şeyi değersiz, adi, bayağı, aşağılık göstermeye çalışma, küçültmek isteme
- TASRİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çekim
-
[isim]
Çekim
- İFTİRA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme, kara çalma, bühtan
- "Kim bilir sizi de buraya hangi iftira ile tıktılar?" (Haldun Taner)
- "On para yememiştir fakat etrafı adama iftira etmiştir." (Burhan Felek)
- "Elin nur topu gibi kızına iftira atmak doğru mu?" (Aka Gündüz)
- "On parmağınızda on kara, iftira üstüne iftira çalıyorsunuz." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme, kara çalma, bühtan
- SAHİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sayfa
-
[isim]
Sayfa
- TARİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Fiyat gösteren çizelge
- "Gazino tarifesi."
-
Taşıtların gidiş geliş zamanlarını gösteren çizelge
- "Yıpranır ceplerinde tren tarifeleri." (Behçet Necatigil)
-
İlaç, alet vb. şeylerin nasıl kullanılacağını açıklayan kâğıt, tanıtmalık, prospektüs
- "Bir ilacın tarifesi."
-
[isim]
Fiyat gösteren çizelge
- İSTİFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendi isteğiyle işten veya bir hizmetten ayrılma
- "Kulüpten istifa etmiş, bir daha hiç kumar oynamak istemediğini söylüyor." (Peyami Safa)
-
İşten ayrılma isteğini bildiren dilekçe
-
[isim]
Kendi isteğiyle işten veya bir hizmetten ayrılma
- LATİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şaka
- "Hesap işleri müdürüne latife ederek durgunluğu bozmak istedi ise de söze karışan olmadı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Hiç latife götürecek hâlim yokken, kendimi tutamadım; kahkahaları atmaya başladım." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Şaka
- ROZBİF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kızartılmak amacıyla hazırlanmış veya kızartılmış sığır eti parçası
-
[isim]
Kızartılmak amacıyla hazırlanmış veya kızartılmış sığır eti parçası
- FİKTİF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İtibari
-
[isim]
İtibari
- VAZİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ödev
- "Şimdi artık vazife bitmiş, gülüp eğlenmeye sıra gelmiştir." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Geçici Bakanlar Kurulu, seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür." (Anayasa)
- "Biz burada beklemişiz, onun vazifesi mi?"
-
Görev
- "Nedim bugün vazifesine geç geldi." (Aka Gündüz)
-
Günlük ücret, yevmiye
-
[isim]
Ödev
- ÇİFTÇİ
-
-
[isim]
Geçimini toprağı ekerek sağlayan kimse, rençper
- "Köylülerimizin çoğu çiftçidir."
-
[isim]
Geçimini toprağı ekerek sağlayan kimse, rençper
- İKTİFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yetinme
- "Daha ziyade, ufak bir kazançla iktifa edecek küçük esnaf kalabalığı vardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Yetinme