İçinde if olan 5 harfli 52 kelime var. İçerisinde İF bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında if olan kelimeler listesine ya da Sonu if ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAŞİF
- ...
- ZİFİN
-
-
[isim]
Sarıağı
-
[isim]
Sarıağı
- ZARİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çekicilik, biçim, görünüş, durum, konuşma ve davranışlarıyla hoşa giden, beğenilen
- "Camilerimizdeki o zarif çizgilerin şiirini bir daha duyacak." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Beğenilir ve nükteli (dil, konuşma vb.)
- "Zarif bir söz."
-
İnce, albenili
-
[sıfat]
Çekicilik, biçim, görünüş, durum, konuşma ve davranışlarıyla hoşa giden, beğenilen
- İFRAĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi başka bir biçime çevirme
-
Boşaltım
-
[isim]
Bir şeyi başka bir biçime çevirme
- SİFON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir sıvıyı bir kaptan başka bir kaba aktarmaya yarayan, değişik uzunlukta iki kolu olan bükülmüş boru
- "Yukarı katların birinde bir sifon çekiliyor." (Atilla İlhan)
-
Şose, demir yolu vb. yapıların altından bir akarsuyu geçirmek için yapılan boru biçiminde kanal
-
Pis su tesisatındaki kokuların yapıya yayılmasını önleyen araç
-
Hızla fışkırtılan su yardımıyla pis su ile dışkıları atık su tesisatına akıtan düzenek
-
[isim]
Bir sıvıyı bir kaptan başka bir kaba aktarmaya yarayan, değişik uzunlukta iki kolu olan bükülmüş boru
- ZİFİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tütün dumanının bıraktığı yağlı kir
- "Bıyıklarının ortası belli ki tütün zifirinden kınalı bir renk almıştı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Tütün dumanının bıraktığı yağlı kir
- REDİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er
- "Bir büyük karargâhta kumandan ve zabitlere hizmetçi dağıtıldığı zaman, zabit namzetlerinin payına eğer salak bir Şam redifi düşerse gene iyidir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Şiirde uyaktan sonra tekrarlanan, aynı harflerden oluşan kelime veya ek, yedek
-
[isim]
Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er
- NAHİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Zayıf, cılız, çelimsiz
- "Elleri çok ince, lades kemiklerinden yapılmış gibi nahif parmaklar..." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Zayıf, cılız, çelimsiz
- MASİF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Kütlesi, görünürdeki bütün hacmi kaplayan, kaplama veya doldurma olmayan, som
-
[sıfat]
Kütlesi, görünürdeki bütün hacmi kaplayan, kaplama veya doldurma olmayan, som
- ŞİFON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İpek iplikle dokunmuş ince, şeffaf kumaş
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılmış
-
[isim]
İpek iplikle dokunmuş ince, şeffaf kumaş
- TARİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanım
- "Bu toplantıdan nasıl bir gönül bulantısıyla çıktığımı tarif edemem." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir işin yapılış yöntemini açıklama ve belirtme
-
Bir şeyin bulunduğu yeri, çevre ile ilgisini belirterek açıklama
-
[isim]
Tanım
- İFLAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kötü, güç bir durumdan kurtulma, iyi bir duruma gelme, onma
- "Senin iflah olacağın yok."
- "Dal çürük çıktı mı otuz metreden düşen iflah olmuyor artık." (Haldun Taner)
- "Benim dört çeşit insan karşısında iflahım kesilir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kötü, güç bir durumdan kurtulma, iyi bir duruma gelme, onma
- RESİF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Su düzeyindeki sıra kayalar
-
[isim]
Su düzeyindeki sıra kayalar
- HAFİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı
- "Çok hafif geldiği için düvene ağır bir taş oturtmuşlardı." (Reşat Enis)
- "Bu soğukta çok hafif giyinmişsin."
- "Sağduyunuzu, yanlışlıkla doğruyu ayırt etme yeteneğinizi hafife almaktadır." (Haldun Taner)
-
Güç veya yorucu olmayan, kolay
- "Hafif bir iş."
-
Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa
- "Hafif bir kadın."
-
Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek)
- "Onlar da akşam yemeğini pek hafif yerlerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kalınlığı veya yoğunluğu az olan
- "Dışarıda yanan lambanın aydınlığıyla burası hafif bir karanlık içindeydi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Etkisi az olan, sert karşıtı
- "Hafif bir içki."
-
Önemli olmayan
- "Hafif bir ceza."
-
Çabuk uyanılan (uyku)
- "Uykusu çok hafiftir."
-
Çok dik olmayan (sırt, yokuş)
- "Hafif bir meyilden indik." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Gücü az olan, belli belirsiz
- "Kaskatı kesilmiş vücudu, suyun hafif akıntısına uyarak yavaş yavaş uzaklaştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Sıkıntısız, ferah, rahat
- "Kendimi bugün çok hafif hissediyorum."
-
[sıfat]
Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı
- AFİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İffetli (kadın)
-
[sıfat]
İffetli (kadın)
- NİFAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Geçimsizlik, anlaşmazlık, ara bozuculuk
- "Nifak unsurları her ikisinin iyi niyetlerinden yavaş yavaş, sinsi sinsi kendi çıkarlarına yararlanmasını bilecekti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bülent ile haminnesinin arasına derin bir nifak sokmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Geçimsizlik, anlaşmazlık, ara bozuculuk
- İFSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzeni bozma, karışıklık çıkarma
-
Kargaşalık
-
[isim]
Düzeni bozma, karışıklık çıkarma
- ELİFİ
- ...
- MOTİF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yan yana gelerek bir bezeme işini oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan ögelerden her biri
- "Halı motifi. Danteldeki motifler."
-
Bir eserde sık sık tekrarlanan süsleyici öge
-
Bestenin bir parçasına çeşitli yönlerden birlik sağlayan belirleyici küçük birim
- "Melodi motifi."
-
[isim]
Yan yana gelerek bir bezeme işini oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan ögelerden her biri
- İFRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma, taşkınlık, tefrit karşıtı
- "İfratlar bırakılırsa bürokrasiye karşı her türlü şiddet benim hoşuma gider." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma, taşkınlık, tefrit karşıtı