İçinde i olan 3 harfli 119 kelime var. İçerisinde İ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında i harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu i harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CİM
-
-
[isim]
Arap alfabesinin beşinci harfinin adı
-
[isim]
Arap alfabesinin beşinci harfinin adı
- DİP
-
-
[isim]
Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü
- "O kuyunun dibinde kireç vardır." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Eline geçirince dibine darı ekmeden bırakmazsın." (Rıfat Ilgaz)
- "Hakkında söylenti çıkan, derhâl dibine kadar incelenir, ya mahkûm olur ya temize çıkardı." (Aydın Boysan)
- "Dibini kurcalıyorsun, ... birkaç merkez dışında Ege üreticisi çoğunluk küçük çiftçi, orta çiftçi!" (Atilla İlhan)
-
Taban
- "Tencerenin dibi."
-
Dikili duran bir şeyin yerle birleştiği nokta ve çevresi veya bir şeyin yanı başı
- "En çok kafam terlemişti, parmaklarımı saçlarımın diplerine sürdüm." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kapalı bir yerin kapıya göre en uzak bölümü
- "Karagöz perdesinin karşısına dizilmiş koltuklardan en diptekine oturdu." (Atilla İlhan)
-
Arka, kıç
- "Hepsi de tavuğun dibinden sabah sabah çıkmış, taptazedir." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü
- SKİ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Kayak
- "Sokaktan sırtlarında skileriyle birkaç sporcu gülüşerek geçmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Kayak
- EDİ
-
-
[isim]
İş yapma
-
Yapılan iş
-
[isim]
İş yapma
- İRİ
-
-
[sıfat]
Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan, ince karşıtı
- "Onun getirdiği kızarmış eti, şarabı, iri ve sulu elmaları acele yuttu." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan, ince karşıtı
- KİL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak
-
[isim]
Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak
- LİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Her türlü maddeyi oluşturan çok ince ve uzun parça
- "Ihlamur lifleriyle tavana asılmış kış kavunları gözünün önüne geliyordu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yıkanmak için kullanılan bitki telleri demeti veya türlü ipliklerden yapılmış örgü
-
Tel
-
[isim]
Her türlü maddeyi oluşturan çok ince ve uzun parça
- HİŞ
-
-
[ünlem]
Hişt
- "Hiş, buraya gel!"
-
[ünlem]
Hişt
- İNÇ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Futun on ikide biri olan, uzunluğu 2,54 cm olan İngiliz uzunluk ölçü birimi, parmak, pus
-
[isim]
Futun on ikide biri olan, uzunluğu 2,54 cm olan İngiliz uzunluk ölçü birimi, parmak, pus
- İSA
- ...
- MİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili hayalî, alegorik bir anlatımı olan halk hikâyesi, mitos
- "Ergenekon efsanesi bir mittir."
-
Efsaneleşen kavram veya kişi
-
[isim]
Geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili hayalî, alegorik bir anlatımı olan halk hikâyesi, mitos
- SİZ
-
-
[zamir]
Çokluk ikinci kişi zamiri
- "... sizden iyi olmasın pek babacan, cana yakın bir adamdır." (Haldun Taner)
- "Doktor 'size doyum olmaz' diye gülerek müsaade istedi. Ayağa kalktı." (Ömer Seyfettin)
-
Bir kişiye saygı ve incelik belirtisi olarak kullanılan bir seslenme sözü
-
[zamir]
Çokluk ikinci kişi zamiri
- NİŞ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Duvar içinde bırakılan oyuk, göz, hücre
-
[isim]
Duvar içinde bırakılan oyuk, göz, hücre
- İLA
-
-
[edat]
...-den, ...-e kadar
- "Sınıfın mevcudu on ila on beş kişi arasında değişiyor."
-
[edat]
...-den, ...-e kadar
- İYİ
-
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı
- "Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum." (Falih Rıfkı Atay)
- "Ağrılarıma bu ilaç iyi geldi."
- "İyi ki o günkü acı ile ölmemişiz." (Falih Rıfkı Atay)
- "Yuvarlak, şen yüzlü, zaman zaman ince ve alaylı ışıldayan bir tanesi iyi saatte olsunlar ile temasta olduğu zaman şaşılaşan kara gözlü, orta yaşlı bir kadın." (Halide Edip Adıvar)
-
Bol, yararlı, kazançlı
- "İyi yağmur yağdı."
- "Saçma sapan şeylerle kafamı şişirmesen iyi edersin." (Refik Halit Karay)
- "Palto üstüne iyi geldi."
- "Bu elbise size iyi gidiyor."
-
Çok
- "İyi para kazandı."
-
Uğurlu, hayırlı, iyilik getiren
- "İyi haber."
-
Esen, sağlıklı
- "İyi misiniz?"
-
Yerinde, uygun
- "İyi bir cevap."
-
Doğru olan
- "İyisi bu işe karışmamaktır."
-
Yeterli, yetecek miktarda olan
- "Bu yün, hırka için iyidir."
- "Annemin simasını şimdi iyi hatırlayamıyorum." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Öğrencinin değerlendirilmesinde kullanılan orta ile pekiyi arasındaki not
-
[zarf]
İstenilen, beğenilen, yerinde, yararlı, uygun bir biçimde
- "İyi konuştu."
- "Bunun çocukları iyi çıktıkları için ölünceye kadar babalarına bakmışlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı
- BİT
-
-
[isim]
Yarım kanatlılar alt takımına giren, insan ve memeli hayvanların vücudunda asalak olarak yaşayan böcek, kehle (Pediculus)
- "Baş biti. Vücut biti. Tavuk biti. Ağaç biti. Çiçek biti."
- "Fakat geçim durumunu az çok düzene sokmuş ve biti kanlanmışlar için rütbe ve şeref, paranın da üstündedir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yarım kanatlılar alt takımına giren, insan ve memeli hayvanların vücudunda asalak olarak yaşayan böcek, kehle (Pediculus)
- PİR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yaşlı, koca, ihtiyar kimse
- "Ak sakallı pir, bunları söyleyerek sırra kadem basmış." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "İki ay pir aşkına çalıştık."
-
Bir tarikat veya sanatın kurucusu
- "Büyük Itri'ye eskiler derler / Bizim öz musikimizin piri." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[zarf]
Adamakıllı, iyice
- "Bir söyledi ama pir söyledi."
-
Herhangi bir konuda, bir meslekte deneyim kazanmış, eskimiş kimse
-
[isim]
Yaşlı, koca, ihtiyar kimse
- KİR
-
-
[isim]
Herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik
- "Yanaklarında yer yer kirle karışmış gözyaşı var." (Halide Edip Adıvar)
-
Utanılacak durum, leke, şaibe
-
[isim]
Herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik
- Şİİ
- ...
- İRS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalıtım
-
[isim]
Kalıtım