İçinde i olan 3 harfli 119 kelime var. İçerisinde İ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında i harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu i harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KİŞ
- ...
- PLİ
- ...
- ADİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan
- "Sonra redingot devri geldi ve redingot içinden yarı uşak, yarı kapı kulu, riyakâr, adi bir nesil türedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Aşağılık, bayağı, alçak
- "Bunlar çok adi ve fena insanlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan
- İTA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Verme, ödeme
-
[isim]
Verme, ödeme
- KİL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak
-
[isim]
Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak
- İSA
- ...
- TİZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
İnce, keskin (ses)
- "Tüfeklerin daha tiz yaylım teraneleri bu en yüksek ölüm raksına hâkim olmuş." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
İnce, keskin (ses)
- DİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet
- "Her dinin mabetleri bütün müminlere açıktır." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Senin yanına fedai yazılacağım ve dini bir uğruna çalışacağım." (Refik Halit Karay)
- "Ufacık bir düşüncenin en büyük bir dikkati iflas ettirdiğini dini gibi bilirdi." (Ömer Seyfettin)
- "Şevki Bey dedi, dinin aşkına sen Romenlerin gemi yaptıklarını işittin mi?" (Memduh Şevket Esendal)
-
Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan, sağlayan düzen
- "Yazık ki bu sanat ve din bahsinde bana arkadaşlık edecek kültürde değil." (Refik Halit Karay)
-
İnanılıp çok bağlanılan düşünce, inanç veya ülkü, kült
-
[isim]
Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet
- MAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mavi
-
[isim]
Mavi
- ÇİY
-
-
[isim]
Havada buğu durumundayken akşamın ve gecenin serinliğiyle yerde veya bitkilerde toplanan küçük su damlaları, şebnem
- "Çimenlerin üzerindeki çiylerde güneşten düşmüş parlak elmas damlalarını ayaklarıyla ezdi." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Havada buğu durumundayken akşamın ve gecenin serinliğiyle yerde veya bitkilerde toplanan küçük su damlaları, şebnem
- KİP
-
-
[isim]
Fiillerde belirli bir zamanla birlikte konuşanın, dinleyenin ve hakkında konuşulanın, teklik veya çokluk olarak belirtilmiş biçimi, sıyga
-
Değişebilen, geçici nitelik, san karşıtı
- "Bir maddenin biçimi bir kiptir, ağırlığı ise sanlarından biridir."
-
[sıfat]
Uygun, tıpatıp gelen
-
[sıfat]
Sağlam, dayanıklı
-
Örnek, kalıp
-
[isim]
Fiillerde belirli bir zamanla birlikte konuşanın, dinleyenin ve hakkında konuşulanın, teklik veya çokluk olarak belirtilmiş biçimi, sıyga
- MİR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Baş, kumandan, amir
-
Bey, emir
-
[isim]
Baş, kumandan, amir
- BİN
-
-
[isim]
Dokuz yüz doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- "Rıfat Paşa gibi terbiyeli bir zat bile bin dereden su getirir, harp siyasetimizi methederdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Gündüzki o tatlı eğlentiler şimdi fitil fitil burnumdan gelmeye başladığı için bugün buralara geldiğime bin pişman oluyordum." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Nihayet bin zahmetle iki ayağımın üstüne kalkabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bu sayıyı gösteren 1000, M rakamlarının adı
- "Ali Çavuş'un hiddeti daha ziyadeleşti. Küfrün bini bir paraya." (Nabizade Nazım)
-
[sıfat]
On kere yüz, dokuz yüz doksan dokuzdan bir artık
-
[sıfat]
Pek çok, çok sayıda
- "Taşlar, topraklar kaydırarak bin zorlukla iniyorlardı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Dokuz yüz doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- İRS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalıtım
-
[isim]
Kalıtım
- ANİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ansızın yapılan
- "Ani bir hareketle Çakır'ın omzunu kavradı, öne itti, sonra aynı kuvvetle geri çekip bastırdı," (Tarık Buğra)
-
[zarf]
Ansızın, birdenbire
- "Bu iş pek ani oldu."
-
[sıfat]
Ansızın yapılan
- ŞİF
-
-
[isim]
Pamuk kozası
-
Şırası alınmış üzüm posası
-
[isim]
Pamuk kozası
- ZİR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Alt
-
Aşağı
-
[isim]
Alt
- DİL
-
-
[isim]
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı
- "Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki..." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Çocuk, hâlâ dil ağız vermeden yatıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ninniyi mutlaka söylemesi için ona bir sürü dil döktü." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Mütemadiyen gülüp söylüyordum. Hacı Kalfanın ellerini dizlerine vurarak: -Dil otu mu yedin be kızım? diye bir gülmesi var ki..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri
- "Terazi dili."
- "Kendi kendime, adlı şiirinde bunu şöyle dile getirir." (Salâh Birsel)
- "Şair neslinin şarkıdan o kadar dili yandı ki şarkı kelimesini nerede görse silip üstüne türkü diyecek." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Bunda yenilmiş, içilmiş bir şey yok ya! Sen onun dilini de anlarsın." (Memduh Şevket Esendal)
-
Büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili
- "Birkaç dilim ekmek, ince bir iki dilim peynir veya dil, bazen de haşlanmış bir sebze yemeği." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası
-
Kıstak
-
Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek
- "İki dilli makara."
-
Bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
-
Anahtar
-
[isim]
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı
- FİĞ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Baklagillerden, hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki (Vicia sativa)
-
[isim]
Baklagillerden, hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki (Vicia sativa)
- KİR
-
-
[isim]
Herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik
- "Yanaklarında yer yer kirle karışmış gözyaşı var." (Halide Edip Adıvar)
-
Utanılacak durum, leke, şaibe
-
[isim]
Herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik