İçinde gö olan 5 harfli 46 kelime var. İçerisinde GÖ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında gö olan kelimeler listesine ya da Sonu gö ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GÖNYE
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Dik açıları ölçmeye ve çizmeye yarayan dik üçgen biçiminde araç
-
[isim]
Dik açıları ölçmeye ve çizmeye yarayan dik üçgen biçiminde araç
- GÖZDE
-
-
[sıfat]
Benzerleri arasında nitelikleri sebebiyle üstün tutulan, beğenilen, önem verilen (kimse veya şey)
- "Türkü tabii o zamanlar en gözde bir meslek olan ve kızının kabul ettiği 'Kâtibim' türküsü ile biterdi." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Önemli bir kimsenin beğendiği kadın
-
[sıfat]
Benzerleri arasında nitelikleri sebebiyle üstün tutulan, beğenilen, önem verilen (kimse veya şey)
- GÖÇER
-
-
[sıfat]
Göçebe
-
[sıfat]
Göçebe
- GÖRGÜ
-
-
[isim]
Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik davranışları, terbiye
- "İçinde yaşadığımız aynı çevre, aynı görgü, beni tamamıyla onlara benzetmiyor." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Bir kimsenin, yaşayarak ve deneyerek elde ettiği birikim, deneyim
-
Görmüş olma durumu
- "Görgü tanığı."
-
[isim]
Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik davranışları, terbiye
- GÖLEK
-
-
[isim]
Gölet
-
[isim]
Gölet
- GÖYÜK
-
-
[sıfat]
Yanık, yanmış
-
[isim]
Hastalık ateşi
-
[sıfat]
Yanık, yanmış
- GÖVEM
-
-
[isim]
Sığırlara dadanan zar kanatlı bir tür sinek
-
[isim]
Sığırlara dadanan zar kanatlı bir tür sinek
- GÖZLÜ
-
-
[sıfat]
Gözü olan
-
Herhangi bir biçimde veya renkte gözü olan
- "İri gözlü. Yeşil gözlü."
-
Bölmesi veya gözleri olan
- "Bu masa üç gözlüdür."
-
Deliği olan
- "Sık gözlü kalbur."
-
[sıfat]
Gözü olan
- GÖMÜŞ
-
-
[isim]
Gömme işi veya biçimi
-
[isim]
Gömme işi veya biçimi
- PENGÖ
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar kullanılan Macar para birimi
-
[isim]
İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar kullanılan Macar para birimi
- GÖBEL
-
-
[isim]
Kimsesiz, başıboş çocuk
-
Yaramaz çocuk
-
Sınırları ayırmak için tarla kenarlarında yapılan toprak tepecikler
-
[isim]
Kimsesiz, başıboş çocuk
- GÖÇÜK
-
-
[isim]
Çökmüş, kaymış toprak, çöküntü, yıkıntı
-
Kaya veya cevherin kendi kendine yer altına doğru çökmesi
-
[isim]
Çökmüş, kaymış toprak, çöküntü, yıkıntı
- GÖDEŞ
-
-
[sıfat]
Semiz, etli
-
[sıfat]
Semiz, etli
- GÖNEN
-
-
[isim]
Ekilecek toprağın sulandırılması
-
Nem, rutubet
-
[sıfat]
Nemli (toprak)
-
[isim]
Ekilecek toprağın sulandırılması
- GÖĞEM
-
-
[isim]
Yeşile çalan mor renk
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[isim]
Yeşile çalan mor renk
- GÖKÇE
-
-
[isim]
Gök rengi, mavi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[sıfat]
Gökle ilgili, semavi
-
[sıfat]
Güzel, hoşa giden
- "Kutlu Melek, yüzü güneş esmeri, gözü menekşe moru, kumral saçı belikli gökçe gonca artık yoktur." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Gök rengi, mavi
- GÖLET
-
-
[isim]
Birikinti suların sulamak amacıyla genellikle bir set ardında toplandığı küçük göl, gölcük, gölek, büvet, büğet
-
İçinde ham deri ıslatılan taş havuz
-
[isim]
Birikinti suların sulamak amacıyla genellikle bir set ardında toplandığı küçük göl, gölcük, gölek, büvet, büğet
- GÖLGE
-
-
[isim]
Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık
- "Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" (Halide Edip Adıvar)
- "... bu iki yazarın usta hikâyeci vasıflarına gölge düşürmüştür." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "O bir gölge gibi kalkıp gittiği zaman farkında olmadım." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Enişte, delikanlıları gölgede bırakacak kadar çalıştı; hâlâ ayak üstünde." (Sermet Muhtar Alus)
-
Güneş ışınlarından korunacak yer
- "Sakın kesme, gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin." (Memduh Şevket Esendal)
- "Gölge etme, başka ihsan istemem." (Diyojen)
-
Ne olduğu anlaşılamayan karaltı, silüet
- "Pencereden dışarıya bir gölge çıktı, arkasından seğirttiler." (Aka Gündüz)
-
Resimde bir şekli cisimlendirmek için, onun ışık almaması gereken yerlerine vurulan az çok koyu renk
-
Röfle
-
Yetkisi olmadığı hâlde etkili olan
- "Gölge başkan. Gölge kabine."
-
Birinin yanından hiç ayrılmayan kimse
-
Koruma, kayırma himaye
- "Onun gölgesi altında yaşıyor."
-
[isim]
Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık
- GÖNCÜ
-
-
[isim]
Ham veya işlenmiş deri satan kimse
-
Ayakkabı tamircisi
-
[isim]
Ham veya işlenmiş deri satan kimse
- GÖDEN
-
-
[isim]
Kalın bağırsağın son bölümü, göden bağırsağı, rektum
-
İşkembe
-
Hayvanın midesi
-
[isim]
Kalın bağırsağın son bölümü, göden bağırsağı, rektum