İçinde olan 5 harfli 46 kelime var. İçerisinde GÖ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında gö olan kelimeler listesine ya da Sonu gö ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

GÖNEN

  1. [isim] Ekilecek toprağın sulandırılması
  2. Nem, rutubet
  3. [sıfat] Nemli (toprak)

GÖBEK

  1. [isim] İnsan ve memeli hayvanlarda göbek bağının düşmesinden sonra karnın ortasında bulunan çukurluk
    • "Düğmeleri birer birer açtı göbeğine dek." (Zeyyat Selimoğlu)
    • "Dillere destan olan oturak âlemlerinde göbeği atan, erkek değil, kadındır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Meclisten geçirinceye kadar göbeğim çatlamıştı." (Halide Edip Adıvar)
  2. Yağ bağlamış şişman karın
    • "Göbeğini eritmek için her sabah bir saat yol yürür."
    • "Dolmuştan inince bir yandan saatine bakar, bir yandan da göbek atarmış, daha bir saat var, diye." (Haldun Taner)
  3. Şehir, ülke vb.nin orta kısmı
    • "İsviçre'nin göbeğinde, nerde ise bilmem kaçıncı Türk Moskof muharebesi patlamak üzere idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. Bazı sebze ve meyvelerin orta kısmı
  5. Bahçe, halı, tavan, tepsi vb. süslü şeylerin ortalarındaki biçim
    • "Bu halının göbeği pek zarif."
  6. Hızı azaltarak trafiği yönetmek amacıyla bir kavşağın girişine yerleştirilen çember veya üçgen biçimindeki ada
  7. Kağnı tekerleğinin ortası, araba tekerleğinin dingil geçen yeri
  8. Değirmen taşının ortası
  9. Kilitleme sistemlerinde, anahtar dişlerinin tam olarak birbirine oturduğu pirinç yuva
  10. Dölütte, yumurtanın dölüt dışında kalan bölümlerle ilişkisini sağlayan organların çıktığı yer
  11. Kuşak, nesil, batın
    • "Temiz bir isim, züğürt evlatlarda ancak bir, nihayet iki göbek dayanabilir." (Reşat Nuri Güntekin)
  12. Ön ve arka tekerlerin ortasına oturtulmuş mil üzerinde dönen ve teker tellerinin takılmasına yarayan parça

GÖBÜT

  1. [isim] Yuvarlak, yassı, içine yumurta vb. malzemeler konan ekmek

GÖNYE

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Dik açıları ölçmeye ve çizmeye yarayan dik üçgen biçiminde araç

GÖRÜM

  1. [isim] Görme yetisi
    • "Trahom hastalığı, tedavi edilmezse görümü yok etmeye kadar varabilir."

GÖVDE

  1. [isim] Bir şeyin asıl bölümü
    • "Bir tepsi baklavayı gövdeye indirdikten sonra..." (Tarık Buğra)
  2. İnsan bedeninde baş, kol ve bacaklar dışında kalan bölüm
  3. Hayvanlarda baş, ayak ve kuyruktan, ağaçlarda kök ve dallardan geri kalan bölüm
  4. Kesilmiş hayvanın, sakatatları alındıktan sonraki durumu
  5. Ad ve fiil köklerinden yapım ekleriyle türetilmiş kelime
    • "Evli (ev-li), inanç (inan-ç), sevdirmek (sev-dir-mek)."

GÖMÜT

  1. [isim] Mezar, metfen, kabir, makber, sin

GÖZER

  1. [isim] Buğday, toprak vb.nin elendiği iri gözlü kalbur

GÖĞÜS

  1. [isim] Vücudun boyunla karın arasında bulunan ve kalp, akciğer vb. organları içine alan bölümü, sine
    • "Göğüs bağır açık, ellerinde pankartlarla yürütüyorlar bu savaşı." (Necati Cumalı)
    • "Birdenbire sustu ve göğüs geçirdi, hüzün, dertlenme derecesini bulmuştu." (Tarık Buğra)
    • "Hayatın lezzetleri içinde yüzen bizler, elbette geçici birçok zahmetlere katlanmaya ve birçok zorluklara göğüs germeye mecburduk." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Ben, onun hatırı ve hatırası için daha ağırlarına da göğüs verirdim." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Bu vücut bölümünün ön tarafı, sırt karşıtı
    • "Genç ve meçhul kadın çocuğunu göğsüne basarak girdi." (Aka Gündüz)
    • "Öteden beri yola yüzü yoktu. Hele yokuşları karşıdan gördüğü vakit göğsü tıkanırdı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Kim bilir, bu erkek, kadınların zaafı ile göğsünü gere gere kaç kere istihza etmiştir." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  3. Bu bölümün içindeki organlar
  4. Meme
    • "Vücudumun etliliğinden, göğsümün dolgunluğundan, elbiselerim dar gelirdi." (Sermet Muhtar Alus)

GÖMÜŞ

  1. [isim] Gömme işi veya biçimi

GÖNCÜ

  1. [isim] Ham veya işlenmiş deri satan kimse
  2. Ayakkabı tamircisi

GÖLÜK

  1. [isim] Yük taşıyan ve binilen at, eşek, beygir, katır vb. hayvan
    • "Gölüğü yitirdim. -Ne gölüğü? Eşek hani, eşeği yitirdim de." (Memduh Şevket Esendal)

GÖNÜL

  1. [isim] Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı
    • "Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi." (Orhan Seyfi Orhon)
    • "İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar, gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Gözünü ve gönlünü avutmak için türlü hoppalıklar yapıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Gözlerin kızarmış, niye ağladın? / Bir başkasına mı gönül bağladın?" (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. İstek, arzu
    • "Okumaya gönlün var mı?"
    • "Çok yüklendiler zavallıya, biraz da gönlünü almalı..." (Tarık Buğra)
    • "Atölyelerde bu işe gönül veren idealist öğretmenler ders vermekteydi." (Cahit Uçuk)
    • "İlk tanıştığımız günden beri bana karşı gösterdiği yakınlıkla gönlümü çelmiş bulunmaktaydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

GÖCEN

  1. [isim] Tavşan yavrusu
  2. Kedi, köpek yavrusu
  3. Domuz yavrusu

GÖRÜŞ

  1. [isim] Gözle bir şeyi algılama yetisi
  2. Cezaevi ve hastanede yapılan ziyaret
  3. Bir olay, varlık veya düşünce üzerinde varılan yargı, fikir
  4. Benzerlerinden ayıran özellik, konsept

GÖVEL

  1. [sıfat] Yeşil başlı
    • "Gövel ördek indi bizim göllere." (Karacaoğlan)

GÖZGÜ

  1. [isim] Ayna

GÖZÜM

  1. gözümün nuru
    • "İşkembe ayıklamaktan, bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum." (Orhan Kemal)
    • "Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim." (Ayşe Kulin)

AÇGÖZ

  1. [sıfat] Açgözlü

GÖÇÜM

  1. [isim] Bazı kimyasal maddelerin veya ışık, ısı, elektrik vb. güçlerin etkisiyle protoplazmanın yanaşma veya uzaklaşma biçiminde olan yer değiştirmesi, taksi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü