İçinde olan 5 harfli 46 kelime var. İçerisinde GÖ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında gö olan kelimeler listesine ya da Sonu gö ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

GÖVEL

  1. [sıfat] Yeşil başlı
    • "Gövel ördek indi bizim göllere." (Karacaoğlan)

GÖCEN

  1. [isim] Tavşan yavrusu
  2. Kedi, köpek yavrusu
  3. Domuz yavrusu

GÖZGÜ

  1. [isim] Ayna

PENGÖ

Kelime Kökeni : Macarca

  1. [isim] İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar kullanılan Macar para birimi

GÖDEŞ

  1. [sıfat] Semiz, etli

GÖKÇE

  1. [isim] Gök rengi, mavi
  2. [sıfat] Bu renkte olan
  3. [sıfat] Gökle ilgili, semavi
  4. [sıfat] Güzel, hoşa giden
    • "Kutlu Melek, yüzü güneş esmeri, gözü menekşe moru, kumral saçı belikli gökçe gonca artık yoktur." (Tarık Buğra)

GÖZCÜ

  1. [isim] Gözlemleme veya gözetleme işini yapan kimse
  2. Gözetmen
  3. Göz bilimci

GÖMÜK

  1. [sıfat] Gömülmüş olan, gömülü

GÖMME

  1. [isim] Gömmek işi
  2. Defnetme, tedfin
  3. Mayalı, mayasız, yağlı veya yağsız olarak yapılan bir tür kül pidesi
  4. Güzün veya kışın ekilen ekin
  5. [sıfat] Üzerinde bulunduğu yüzeyin içine gömülmüş olan
    • "Gömme banyo. Gömme dolap."

GÖDEN

  1. [isim] Kalın bağırsağın son bölümü, göden bağırsağı, rektum
  2. İşkembe
  3. Hayvanın midesi

GÖĞÜS

  1. [isim] Vücudun boyunla karın arasında bulunan ve kalp, akciğer vb. organları içine alan bölümü, sine
    • "Göğüs bağır açık, ellerinde pankartlarla yürütüyorlar bu savaşı." (Necati Cumalı)
    • "Birdenbire sustu ve göğüs geçirdi, hüzün, dertlenme derecesini bulmuştu." (Tarık Buğra)
    • "Hayatın lezzetleri içinde yüzen bizler, elbette geçici birçok zahmetlere katlanmaya ve birçok zorluklara göğüs germeye mecburduk." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Ben, onun hatırı ve hatırası için daha ağırlarına da göğüs verirdim." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Bu vücut bölümünün ön tarafı, sırt karşıtı
    • "Genç ve meçhul kadın çocuğunu göğsüne basarak girdi." (Aka Gündüz)
    • "Öteden beri yola yüzü yoktu. Hele yokuşları karşıdan gördüğü vakit göğsü tıkanırdı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Kim bilir, bu erkek, kadınların zaafı ile göğsünü gere gere kaç kere istihza etmiştir." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  3. Bu bölümün içindeki organlar
  4. Meme
    • "Vücudumun etliliğinden, göğsümün dolgunluğundan, elbiselerim dar gelirdi." (Sermet Muhtar Alus)

GÖLET

  1. [isim] Birikinti suların sulamak amacıyla genellikle bir set ardında toplandığı küçük göl, gölcük, gölek, büvet, büğet
  2. İçinde ham deri ıslatılan taş havuz

GÖMÜŞ

  1. [isim] Gömme işi veya biçimi

GÖVEM

  1. [isim] Sığırlara dadanan zar kanatlı bir tür sinek

GÖREV

  1. [isim] Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş
    • "Hâkimler ve savcılar kanunda belirtilenlerden başka resmî ve özel hiçbir görev alamazlar." (Anayasa)
    • "Umutlu da olsam, umutsuz da olsam, görev bildiğim işi yerine getiririm." (Melih Cevdet Anday)
    • "Cumhurbaşkanının geçici olarak görevinden ayrılması hâllerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı vekillik eder." (Anayasa)
  2. İşlev
  3. Resmî iş, vazife
    • "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti." (Atilla İlhan)
  4. Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
  5. Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
  6. Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi

GÖNCÜ

  1. [isim] Ham veya işlenmiş deri satan kimse
  2. Ayakkabı tamircisi

GÖYÜK

  1. [sıfat] Yanık, yanmış
  2. [isim] Hastalık ateşi

GÖBÜT

  1. [isim] Yuvarlak, yassı, içine yumurta vb. malzemeler konan ekmek

GÖÇÜK

  1. [isim] Çökmüş, kaymış toprak, çöküntü, yıkıntı
  2. Kaya veya cevherin kendi kendine yer altına doğru çökmesi

GÖNÜL

  1. [isim] Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı
    • "Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi." (Orhan Seyfi Orhon)
    • "İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar, gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Gözünü ve gönlünü avutmak için türlü hoppalıklar yapıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Gözlerin kızarmış, niye ağladın? / Bir başkasına mı gönül bağladın?" (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. İstek, arzu
    • "Okumaya gönlün var mı?"
    • "Çok yüklendiler zavallıya, biraz da gönlünü almalı..." (Tarık Buğra)
    • "Atölyelerde bu işe gönül veren idealist öğretmenler ders vermekteydi." (Cahit Uçuk)
    • "İlk tanıştığımız günden beri bana karşı gösterdiği yakınlıkla gönlümü çelmiş bulunmaktaydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü