İçinde eri olan 5 harfli 35 kelime var. İçerisinde ERİ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında eri olan kelimeler listesine ya da Sonu eri ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E R İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ER, RE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DERİN
-
-
[sıfat]
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
- "Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor." (Ömer Seyfettin)
-
Yüzeyden içeri inen
-
Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan
- "Derin bir bilgin."
-
Yoğun
- "Bu büyük köşkü derin bir sessizlik kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Uzun süren
- "Bir iki derin nefesten sonra teneffüsünün ritmi düzeldi." (Peyami Safa)
-
Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan
- "Üzerindeki tesirleri ölçmek için derin tetkikler yapmak lazımdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
İçten gelen
- "Derin saygılar. Derin bir sevgi."
-
Uyanılması güç, ağır (uyku)
-
[isim]
Dip
- "Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin / Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
- KERİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Soylu, asil
-
Eli açık, cömert
-
Allah'ın adlarından biri
-
[sıfat]
Soylu, asil
- FERİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok sevinçli, neşeli
-
[sıfat]
Çok sevinçli, neşeli
- DERİK
- ...
- SERİŞ
-
-
[isim]
Serme işi veya biçimi
-
[isim]
Serme işi veya biçimi
- ŞERİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dar, uzun dokuma veya kumaş parçası
- "Güzel bir şeritle künyemi göğsüme bağladım ve gittim." (Falih Rıfkı Atay)
-
Dar, uzun kıyı parçası
- "Deniz şeridi. Kara şeridi."
-
Herhangi bir maddenin dar, düz, ince ve uzun parçası
-
Bir kara yolunda trafik çizgileri ile ayrılmış bölümlerden her biri
- "Sol şerit geçişe ayrılmıştır."
-
Şeritgillerden, vücudu yassı, birbirine kenetlenmiş boğumları bulunan ve bazısı metrelerce boyda olan bir bağırsak asalağı, tenya, sığır tenyası, sığır şeridi, abdestbozan
-
[isim]
Dar, uzun dokuma veya kumaş parçası
- SERİK
- ...
- HERİK
-
-
[isim]
Karadeniz'in geçit bölgelerinde yetiştirilen, beyaz renkli, kaba ve karışık yapağılı bir tür koyun
-
[isim]
Karadeniz'in geçit bölgelerinde yetiştirilen, beyaz renkli, kaba ve karışık yapağılı bir tür koyun
- AZERİ
- ...
- TERİM
-
-
[isim]
Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelime, ıstılah
- "Bazıları ise terimlerimizi milletlerarası esaslara bağlamak davasındadırlar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Geleneksel mantıkta özne veya yüklem
-
Cebirsel bir anlatımda + veya - işaretleri arasında bulunan parçalardan her biri
-
Bir denklemde = işaretinin iki yanındaki anlatımlardan her biri
-
Bir kesrin pay ve paydasından her biri, had
-
[isim]
Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelime, ıstılah
- GERİM
-
-
[isim]
Dinlenme durumundaki kasın normal gerginliği
-
[isim]
Dinlenme durumundaki kasın normal gerginliği
- İÇERİ
-
-
[isim]
İç yan, iç bölüm, dışarı karşıtı
- "İçeriden sesler geliyor."
- "Bu işte bir milyar lira içeri girdim."
- "Bundan da başka yarın bunu tutar, içeri tıkabilirdi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir taş merdivenden çıkıp yarı açık duran bir tahta kapıdan içeriye dalıyorlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İç, iç yüzey
- "Odanın içerisi bu kadar adam almaz."
-
[sıfat]
İç yüzeyde, iç bölümde olan
- "İçeri odadan sesler geliyor."
-
[zarf]
İç yana, iç yana doğru
- "İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi." (Peyami Safa)
-
Gönül, yürek
-
Hapishane
-
[isim]
İç yan, iç bölüm, dışarı karşıtı
- ERİNÇ
-
-
[isim]
Hiçbir eksiği, üzüntüsü ve acısı olmama durumu, dirlik, rahat, huzur
- "Değiliz, erinç içinde değiliz biz, erinç içinde olmayı da aramıyoruz, dilemiyoruz." (Nurullah ataç)
-
[isim]
Hiçbir eksiği, üzüntüsü ve acısı olmama durumu, dirlik, rahat, huzur
- VERİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplardamar
-
[isim]
Toplardamar
- İLERİ
-
-
[isim]
Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı
- "O kadar üşümesi trende saatlerce hareketsiz kalmasından ileri geliyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Hatta daha ileriye giderek başka ve daha tuhaf şeyler düşündüm." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Ukalalığı daha da ileri götürmüştü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir şeyin ulaşılacak yönü
- "Yolun ilerisi düz."
- "Garajdan tiyatro, gaz sandığından koltuk fikrini de zamanında ileri süren o olmuştu." (Haldun Taner)
-
Henüz gelmemiş zaman, gelecek, sonra
-
[sıfat]
Önde bulunan
- "İleri karakol. İleri hat."
-
[sıfat]
Doğrusundan daha çok gösteren (saat)
- "Saat beş dakika ileridir."
-
[sıfat]
Benzerlerini geride bırakmış
- "İleri fikirler."
-
[zarf]
Öne doğru, ileri doğru
- "Masayı biraz ileri çekelim."
-
[ünlem]
"Amaca doğru durmadan yürü" anlamında bir seslenme sözü
- "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" (Atatürk)
-
Temel duruşta ayak uçlarının gösterdiği yön
-
[isim]
Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı
- ŞERİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kutsal, şerefli
-
Soylu, temiz
-
[sıfat]
Kutsal, şerefli
- GERİZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Lağım, keriz
-
[isim]
Lağım, keriz
- FERİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tümgeneral
-
Korgeneral
-
[isim]
Tümgeneral
- VERİŞ
-
-
[isim]
Verme işi veya biçimi
-
Alışveriş
-
[isim]
Verme işi veya biçimi
- ŞERİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kötü, kötülükçü, fesat kimse
- "Ben de bu şerirleri aynı cezaya çarptıracağım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Kötü, kötülükçü, fesat kimse