İçinde emi olan 5 harfli 21 kelime var. İçerisinde EMİ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında emi olan kelimeler listesine ya da Sonu emi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E M İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EM, İM, ME, Mİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÜREMİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ürenin idrarla çıkmayıp kanda birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık
-
[isim]
Ürenin idrarla çıkmayıp kanda birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık
- ZEMİN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Taban, döşeme, yer
- "Kırmızı bir zemin üstünde bir sürü insan, havada uçan beyaz bir kuşa bakıyorlardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kumaş, süslü kâğıt, halı, yer muşambası, tablo vb. desenli nesnelerde, biçimlerin üzerinde yer aldığı renk
- "Zemini mavi bir halı. Zemini beyaz bir basma."
-
Temel, dayanak
- "Asıl sohbet zemini nadide yemek tarifi, köşk ve bahçe tanzimidir." (Refik Halit Karay)
-
Ortam
- "Tartışmayı bu zeminde ele alalım."
-
Yeryüzü, dünya
-
[isim]
Taban, döşeme, yer
- SEMİZ
-
-
[sıfat]
Şişman
- "Semiz ve romatizmalı olan bu adam, suya ayağını bile değdirmemiştir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Eti, yağı çok olan, tavlı
- "Semizlerini seçin de kalan altı hindiyi ... gönderin." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Şişman
- EMİCİ
-
-
[isim]
Emme işini yapan kimse veya şey
-
[isim]
Emme işini yapan kimse veya şey
- ANEMİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kansızlık
-
[isim]
Kansızlık
- YEMİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ant
- "Kendi kendime yemin ediyorum ki burası hiçbir zaman meskûn değildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Her akşam, beş paralık alışveriş etmedim, diye yemini basar." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Ant
- DEMİN
-
-
[zarf]
Az önce
- "Demin aynanın arkasına baktım, bulamadım." (Mahmut Yesari)
-
[zarf]
Az önce
- ÇEMİÇ
-
Kelime Kökeni : Ermenice
-
[isim]
Dut veya üzüm kurusu
-
[isim]
Dut veya üzüm kurusu
- SEMİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Cömert
-
[sıfat]
Cömert
- REMİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kumda birtakım çizgiler çizerek fala bakma
- "Ondan sonra bakıcı hoca remil atsa nerede olduğumu bulamaz." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Bu biçimde bakılan fal
-
[isim]
Kumda birtakım çizgiler çizerek fala bakma
- ACEMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir işin yabancısı olan, eli işe alışmamış, bir işi beceremeyen
-
İşinde, mesleğinde yeni olan, toy
- "Polis tramvaya yol vermeli, kozunu acemi şoförle paylaşmalı idi." (Haldun Taner)
-
Bir yere, bir şeye yabancı olan
- "Anlaşılan sen İstanbul'un acemisi olmalısın." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Saraya yeni alınmış cariye
-
[sıfat]
Bir işin yabancısı olan, eli işe alışmamış, bir işi beceremeyen
- AKEMİ
-
-
[isim]
İki elemanlı mermer yapıştırıcısı
-
[isim]
İki elemanlı mermer yapıştırıcısı
- CEMİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Güzel (erkek)
-
Tanrı'nın sıfatlarından biri
-
[sıfat]
Güzel (erkek)
- DEMİR
-
-
[isim]
Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C'de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe)
- "Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Açıkta demir atmış kotrayı görüyor musun?" (Falih Rıfkı Atay)
- "Ben akide yemedim, gönlümde yumuşaklık yok, midem demir gibi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Demirlerini tarayan hurda harami gemileri karaya vuruyordu." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
[sıfat]
Bu elementten yapılmış
- "Hemşiresiyle rıhtımın kenarındaki demir kanepeye oturdular." (Peyami Safa)
- "Demir gibi kolları vardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bu elementten yapılmış parça
- "Ocak demiri. Kapı demiri. Pencere demiri."
-
Ayakkabı topuğuna veya ayakkabı burnuna aşınmayı önlemek için çakılan, özel olarak yapılmış madenden parça
-
[sıfat]
Güçlü, kuvvetli, sert
- "O kadar çabuk uyanmıştı ki kalbinin demir bir elle sıkıldığını duydu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çıpa
-
[isim]
Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C'de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe)
- REMİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sembol, rumuz
- "Acaba iki kişi oturup birtakım remizler mi düşündüler?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Sembol, rumuz
- YEMİŞ
-
-
[isim]
Bitkilerde, döllenme sonunda çiçeği meyve yapraklarından oluşan ve tohumu taşıyan organ, meyve
- "Ben biraz zeytin, biraz salata, biraz patates, biraz da yemişle doyarım." (Burhan Felek)
-
İncir
-
[isim]
Bitkilerde, döllenme sonunda çiçeği meyve yapraklarından oluşan ve tohumu taşıyan organ, meyve
- LEMİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
El ile dokunarak duyma, bir şeye el ile dokunma
-
[isim]
El ile dokunarak duyma, bir şeye el ile dokunma
- TEMİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Korkusunu giderme, inanç verme
- "Dünyada ondan başka kimseyi sevmeyeceğini bana bir kere daha temin etti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Sağlama, elde etme
- "Halkın büyük kısmı temizlik ihtiyacını şehrin içinden akan çamur renkli bir kanaldan temin ediyor." (Haldun Taner)
-
Gerçekleştirme
- "Evde huzuru temin annenin görevidir."
-
[isim]
Korkusunu giderme, inanç verme
- KEMİK
-
-
[isim]
İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert organların genel adı
- "Kemikten bir tahta gibi gıcırdayarak Nihat yerinden kalktı." (Peyami Safa)
- "Soğuk kemiklerimize kadar işlemişti."
-
[sıfat]
Bu sert organdan yapılmış
- "Kemik tarak."
-
[isim]
İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert organların genel adı
- ÇEMİŞ
-
-
[sıfat]
Sıska, zayıf (kimse)
-
Görgüsüz, kaba (kimse)
-
[sıfat]
Sıska, zayıf (kimse)