İçinde dal olan 6 harfli 29 kelime var. İçerisinde DAL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında dal olan kelimeler listesine ya da Sonu dal ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A D L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

DAL

2 Harfli Kelimeler

AD, AL, LA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AĞDALI

  1. [sıfat] Ağdalanmış
  2. Bilinmeyen kelimelerden, anlaşılması güç sözlerden oluşan (deyiş)
  3. Karmaşık
    • "Tam bir düşünce denemezdi buna. Sakız gibi uzayan, ağdalı bir düş gibiydi bunlar." (Oktay Rifat)

HARDAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Turpgillerden, 100-150 cm yükseklikte, sarı çiçekli, deriyi yakıcı nitelikte olan ve tohumu hekimlikte kullanılan, tadı acı ve bir yıllık bir bitki (Brassica nigra)
  2. Bu tohumun toz durumuna getirilmiş veya sirke ile karıştırılarak yapılmış macunu
    • "Sofra hardalı."

VİDALI

  1. [sıfat] Vidası olan
  2. Vida ile tutturulmuş

DALFES

  1. [isim] Üstünde sarık bulunmayan, sarıksız fes

DALMAK

  1. [-e] Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek
    • "Oğlanlar denize dalıp tekneyi sağdan soldan, arkadan önden itmeyi denediler." (Haldun Taner)
    • "İlk geldiğimizde hava değiştirmekten olmalı, dalıp gidiyorduk." (Falih Rıfkı Atay)
  2. [nsz] Bir yerin içine girmek
    • "İkisi uçar gibi kapısında koca bir telefon çanı asılı dükkândan içeri daldılar." (Haldun Taner)
    • "Biz bir dalıp çıkacağız."
  3. [nsz] Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek
    • "Çocuk ateşi çıkınca daldı."
    • "Nerede bulunduğu belli olmaz, her yere dalıp çıkar."
  4. [nsz] Uyumak
    • "O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak
    • "Yemek hazır, kitaba çok dalmışsınız, buyurunuz." (Peyami Safa)
  6. Güreşte rakibinin belden aşağı bir yerini aniden tutmak

DALDIZ

  1. [isim] Marangozların kullandığı ağaç oymaya yarayan oluklu demir alet
  2. Ağaçtan oyulmuş arı kovanı
  3. Ağaçtan oyulmuş yayık
  4. Petekten bal almak için kullanılan demir kepçe, demir bıçak

FEODAL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Derebeylikle ilgili
    • "Bütün istedikleri, amaçladıkları toplumun yarı feodal düzenini sürdürmekti." (Necati Cumalı)

DALINÇ

  1. [isim] Kendinden geçercesine sessiz bir coşkuya dalma, istiğrak, meditasyon
  2. Günlük hayatın sıkıntılarından sıyrılmak amacıyla bağdaş kurarak sessiz ve hareketsiz bir biçimde düşüncelerden uzaklaşma, kendini dinleme, istiğrak, meditasyon

SANDAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sandalgillerden, kerestesi sert ve kokulu bir ağaç (Santalum album)

DALAMA

  1. [isim] Dalamak işi

DALGIR

  1. [isim] Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık, meneviş, hare

BUDALA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Zekâca geri olan (kimse), alık
    • "Biz ondan yaşlı üç akıllı bu budalaya inandık." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Ahmak, bön
    • "Kendisi için bu budalaların arasında bir dakika geçirmek artık bir asır kaybetmeye müsaviydi." (Ömer Seyfettin)
  3. Bir şeye aşırı düşkün
    • "Kibarlık budalası."

DALGIN

  1. [sıfat] Çevresinde olup bitenleri fark edemeyecek kadar düşünceye dalan
    • "Kendi kendine mırıldanır gibiydi, dalgındı." (Tarık Buğra)
  2. Dikkatini belirli bir konu üstünde toplayamayan
  3. [zarf] Kendinden geçmiş bir durumda
    • "Hasta dalgın uyuyor."

ADALAT
...
GIDALI

  1. [sıfat] Besini olan, besinli

DALCIK

  1. [isim] Ana dalın kollarından her biri, küçük dal

SODALI
...
ADALET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk, türe
    • "Devletin temel amaç ve görevleri ... kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya ... çalışmaktır." (Anayasa)
  2. Bu işi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluşları
    • "Suçlular adaletin pençesinden kurtulamazlar."
  3. Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme
    • "Germiyan'da Süleyman Şahımız adaletle hüküm sürer." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
  4. Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması

DALSIZ

  1. [sıfat] Dalı olmayan

ODALIK

  1. [isim] Bir erkeğin nikâhsız olarak aldığı kadın
    • "Eskiden bu senin dediklerini yapanlara odalık denirdi." (Burhan Felek)
  2. Padişah, şehzade ve paşaların saraya alınan karavaşlar arasından seçtikleri kadın, ikbal
    • "Rahmetli bilmem ne paşanın odalığı imiş." (Ercüment Ekrem Talu)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü