İçinde bil olan 7 harfli 51 kelime var. İçerisinde BİL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında bil olan kelimeler listesine ya da Sonu bil ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
B L İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
İL
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BİLLURİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Billura benzer, billur gibi
- "Bu taze kadın sesleri öyle güzel, billuri, ilahî duyulurmuş ki bunları hep birden dinlemek, deniz kızlarını işitmek kadar tesirli olurmuş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Billura benzer, billur gibi
- BİLYELİ
-
-
[sıfat]
Bilyesi olan
-
[sıfat]
Bilyesi olan
- BİLEŞEN
-
-
[isim]
Bir bileşke oluşturan kuvvetlerin her biri
-
[isim]
Bir bileşke oluşturan kuvvetlerin her biri
- BİLİŞİM
-
-
[isim]
İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi, informatik, enformatik
-
[isim]
İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi, informatik, enformatik
- BİLETME
-
-
[isim]
Biletmek işi
-
[isim]
Biletmek işi
- BİLGİCİ
-
-
[isim]
Sofist
-
[isim]
Sofist
- BABİLİK
- ...
- BİLGİLİ
-
-
[sıfat]
Bilgi sahibi olan, malumatlı, haberli
- "Ama, iyiler, bilgililer, yetenekliler nerede idi?" (Tarık Buğra)
-
[zarf]
Bilerek
- "Her konuda rahat, bilgili konuşurdu kalemi." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Bilgi sahibi olan, malumatlı, haberli
- BİLİNME
-
-
[isim]
Bilinmek işi
-
[isim]
Bilinmek işi
- BİLEZİK
-
-
[isim]
Genellikle altın, gümüş vb. elementlerden yapılan ve bileğe süs için takılan halka
- "Saçları o kalın altın bilezikler gibi yaldız sarısına boyalıdır." (Memduh Şevket Esendal)
-
İki borunun ucunu birleştirmeye yarayan halkaya benzer parça
- "Sonra ayağını yandaki su borusunun bileziğine koydu." (Çetin Altan)
-
Motor pistonlarına, yağlama, soğutma, özellikle sızıntıyı önleme vb. amaçlarla yerleştirilmiş, genel olarak dökme demirden yapılmış, uçları açık ve esnek halka
-
Mobilyaların ayak altlarına takılan kare, dikdörtgen, silindir, kesik koni vb. şekilli, pirinç veya nikel kaplı demirden yapılmış, iki ucu delik gereç
-
Kelepçe
-
[isim]
Genellikle altın, gümüş vb. elementlerden yapılan ve bileğe süs için takılan halka
- GABİLİK
-
-
[isim]
Anlayışsızlık, ahmaklık, kalın kafalılık, bönlük
-
[isim]
Anlayışsızlık, ahmaklık, kalın kafalılık, bönlük
- BİLFARZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[edat]
Söz gelişi
-
[edat]
Söz gelişi
- MUKABİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan
- "Düşmanlarla beraber Anadolu'da mukabil teşkilat yapmak üzere yetmiş beş kişi kadar göndermiş." (Atatürk)
-
Bir şeyin karşısında bulunan
-
[zarf]
Karşılık olarak
- "Bir iki iyi habere mukabil her gün nice kaza ve bela haberleri verir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[zarf]
Rağmen
- "Annemi çok sevmesine mukabil, teyzemle arası bozuktu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan
- BİLEREK
-
-
isteyerek, kasten
- "Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır." (Haldun Taner)
- "Efendiden gizli yine herkes bildiğini okuyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Her şeye peki, olur der fakat sonunda gene bildiğini yapardı." (Haldun Taner)
- "Sütannenin sandık odası, bildim bileli akar." (Ömer Seyfettin)
-
isteyerek, kasten
- BİLENME
-
-
[isim]
Bilenmek işi
-
[isim]
Bilenmek işi
- BİLEYİŞ
- ...
- BİLANÇO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Bir kuruluşun, bir ticarethanenin belirli bir dönem sonundaki veya belirli bir gündeki taşınır ve taşınmaz varlıkları ile bunları sağlamak için kullanılan öz ve yabancı kaynakları dengeli olarak gösteren çizelge, dengelem
-
Girişilen herhangi bir işte, belirli bir süre sonunda elde edilen iyi ve kötü sonuçların karşılıklı durumu
- "Hayatımın hesabını, bilançosunu yapıyordum." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Bir kuruluşun, bir ticarethanenin belirli bir dönem sonundaki veya belirli bir gündeki taşınır ve taşınmaz varlıkları ile bunları sağlamak için kullanılan öz ve yabancı kaynakları dengeli olarak gösteren çizelge, dengelem
- BİLİMCİ
-
-
[isim]
Bilgin
-
[isim]
Bilgin
- BİLGİCE
- ...
- BİBİLİK
-
-
[isim]
Halalık
-
[isim]
Halalık