İçinde bel olan 8 harfli 50 kelime var. İçerisinde BEL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında bel olan kelimeler listesine ya da Sonu bel ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
B E L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
BEL, LEB
2 Harfli Kelimeler
BE, EL, LE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BELEŞLİK
- ...
- BELLETEN
-
-
[isim]
Bilim kurumlarının çalışmaları ile ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı dergi
-
[isim]
Bilim kurumlarının çalışmaları ile ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı dergi
- TEMBELCE
-
-
Tembel bir biçimde
-
Tembel bir biçimde
- BELEDİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İl, ilçe, kasaba, belde vb. yerleşim merkezlerinde temizlik, aydınlatma, su, toplu taşıma ve esnafın denetimi gibi kamu hizmetlerine bakan, başkanı ve üyeleri halk tarafından seçilen, tüzel kişiliği olan örgüt, şehremaneti
-
Bu örgütün bulunduğu bina
- "Daha belediyeyi dönmüş dönmemiştim ki beynimden vurulmuşa döndüm." (Tarık Dursun K)
-
[isim]
İl, ilçe, kasaba, belde vb. yerleşim merkezlerinde temizlik, aydınlatma, su, toplu taşıma ve esnafın denetimi gibi kamu hizmetlerine bakan, başkanı ve üyeleri halk tarafından seçilen, tüzel kişiliği olan örgüt, şehremaneti
- BELGELİK
-
-
[isim]
Belge ve yazıların saklandığı yer, arşiv
- "Belgelik müdürü."
-
[sıfat]
Belge almayı hak eden
-
[isim]
Belge ve yazıların saklandığı yer, arşiv
- SOBELEME
-
-
[isim]
Sobelemek işi
-
[isim]
Sobelemek işi
- BELGESİZ
-
-
[sıfat]
Belgesi olmayan
-
[sıfat]
Belgesi olmayan
- BELİRSİZ
-
-
[sıfat]
Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen
- "Tatlı ve mahmur bakışlı gözlerini belirsiz bir noktaya dikti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem
- "Bir ayağın yerlere sürtünmesinden çıkan, silik ve belirsiz sesi işitti." (Peyami Safa)
-
Bilinmeyen, meçhul
- "Ne olduğu belirsiz."
-
[sıfat]
Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen
- BELLİLİK
-
-
[isim]
Belli olma durumu, bedahet, muayyeniyet
-
[isim]
Belli olma durumu, bedahet, muayyeniyet
- TEBELLÜĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bildirimi alma
-
[isim]
Bildirimi alma
- NOBELYUM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 102 olan radyoaktif element (simgesi No)
-
[isim]
Atom numarası 102 olan radyoaktif element (simgesi No)
- TEBELLEŞ
-
-
[sıfat]
İstenmediği hâlde, birinden veya bir yerden ayrılmayan, gitmeyen, musallat olan
- "... hanım evladını tepemize tebelleş eden kendisidir." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
İstenmediği hâlde, birinden veya bir yerden ayrılmayan, gitmeyen, musallat olan
- CAZİBELİ
-
-
[sıfat]
Alımlı
- "Sesi mat, yavaş, tatlı ve cazibeli idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Önemli, ağırlığı olan
- "Zamanın en ciddi, en cazibeli bir meselesini konuşabilmek için oraya kapanmışlar ve kendilerini unutmuşlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Alımlı
- BELEŞTEN
-
-
[zarf]
Emek vermeden, karşılıksız
- "Para olduğu vakit karşıki İsmail'in kahvesine gidersin, olmadığı vakit buraya gelir, kahveyi hep beleşten içersin." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Emek vermeden, karşılıksız
- BELGESEL
-
-
[sıfat]
Belge niteliği taşıyan, dokümanter
- "Televizyon spikeri bu belgesel yayın boyunca hayli vaaz verdi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Belge niteliği taşıyan film veya televizyon programı
-
[sıfat]
Belge niteliği taşıyan, dokümanter
- BELİRTİŞ
-
-
[isim]
Belirtme durumu veya biçimi
-
[isim]
Belirtme durumu veya biçimi
- ENGEBELİ
-
-
[sıfat]
Engebesi olan, engebesi çok olan, arızalı
- "Engebeli arazi."
-
[sıfat]
Engebesi olan, engebesi çok olan, arızalı
- BELERTME
-
-
[isim]
Belertmek işi
-
[isim]
Belertmek işi
- DÜMBELEK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ağzına deri gerilmiş, çanak biçiminde, darbukaya benzer bir çeşit çalgı
-
[sıfat]
Anlayışsız, sersem
-
[isim]
Ağzına deri gerilmiş, çanak biçiminde, darbukaya benzer bir çeşit çalgı
- BELERMEK
-
-
[nsz]
Göz, akı iyice belirecek biçimde açılmak
- "Gözleri belerdi."
-
[nsz]
Göz, akı iyice belirecek biçimde açılmak