İçinde bel olan 8 harfli 50 kelime var. İçerisinde BEL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında bel olan kelimeler listesine ya da Sonu bel ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

B E L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

BEL, LEB

2 Harfli Kelimeler

BE, EL, LE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BELEŞLİK
...
BELLETEN

  1. [isim] Bilim kurumlarının çalışmaları ile ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı dergi

TEMBELCE

  1. Tembel bir biçimde

BELEDİYE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İl, ilçe, kasaba, belde vb. yerleşim merkezlerinde temizlik, aydınlatma, su, toplu taşıma ve esnafın denetimi gibi kamu hizmetlerine bakan, başkanı ve üyeleri halk tarafından seçilen, tüzel kişiliği olan örgüt, şehremaneti
  2. Bu örgütün bulunduğu bina
    • "Daha belediyeyi dönmüş dönmemiştim ki beynimden vurulmuşa döndüm." (Tarık Dursun K)

BELGELİK

  1. [isim] Belge ve yazıların saklandığı yer, arşiv
    • "Belgelik müdürü."
  2. [sıfat] Belge almayı hak eden

SOBELEME

  1. [isim] Sobelemek işi

BELGESİZ

  1. [sıfat] Belgesi olmayan

BELİRSİZ

  1. [sıfat] Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen
    • "Tatlı ve mahmur bakışlı gözlerini belirsiz bir noktaya dikti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem
    • "Bir ayağın yerlere sürtünmesinden çıkan, silik ve belirsiz sesi işitti." (Peyami Safa)
  3. Bilinmeyen, meçhul
    • "Ne olduğu belirsiz."

BELLİLİK

  1. [isim] Belli olma durumu, bedahet, muayyeniyet

TEBELLÜĞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bildirimi alma

NOBELYUM

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Atom numarası 102 olan radyoaktif element (simgesi No)

TEBELLEŞ

  1. [sıfat] İstenmediği hâlde, birinden veya bir yerden ayrılmayan, gitmeyen, musallat olan
    • "... hanım evladını tepemize tebelleş eden kendisidir." (Atilla İlhan)

CAZİBELİ

  1. [sıfat] Alımlı
    • "Sesi mat, yavaş, tatlı ve cazibeli idi." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Önemli, ağırlığı olan
    • "Zamanın en ciddi, en cazibeli bir meselesini konuşabilmek için oraya kapanmışlar ve kendilerini unutmuşlardı." (Reşat Nuri Güntekin)

BELEŞTEN

  1. [zarf] Emek vermeden, karşılıksız
    • "Para olduğu vakit karşıki İsmail'in kahvesine gidersin, olmadığı vakit buraya gelir, kahveyi hep beleşten içersin." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

BELGESEL

  1. [sıfat] Belge niteliği taşıyan, dokümanter
    • "Televizyon spikeri bu belgesel yayın boyunca hayli vaaz verdi." (Haldun Taner)
  2. [isim] Belge niteliği taşıyan film veya televizyon programı

BELİRTİŞ

  1. [isim] Belirtme durumu veya biçimi

ENGEBELİ

  1. [sıfat] Engebesi olan, engebesi çok olan, arızalı
    • "Engebeli arazi."

BELERTME

  1. [isim] Belertmek işi

DÜMBELEK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Ağzına deri gerilmiş, çanak biçiminde, darbukaya benzer bir çeşit çalgı
  2. [sıfat] Anlayışsız, sersem

BELERMEK

  1. [nsz] Göz, akı iyice belirecek biçimde açılmak
    • "Gözleri belerdi."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü