İçinde b olan 3 harfli 60 kelime var. İçerisinde B harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında b harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu b harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BEL
-
-
[isim]
İşaret
-
[isim]
İşaret
- BEJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sarıya çalan açık kahverengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[isim]
Sarıya çalan açık kahverengi
- BAY
-
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, zengin (kimse)
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, zengin (kimse)
- HAB
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Uyku
-
[isim]
Uyku
- OBA
-
-
[isim]
Göçebelerin konak yeri
- "Yarın daha gün ışımadan kovduracağım onları obadan." (Yahya Kemal)
-
Bu yerde konaklayan göçebe halk veya aile
- "Dayısı, amcası dâhil, obadan, oymaktan kimse dünür gitmeye gönüllü değildir." (Tarık Buğra)
-
Genellikle bölmeli göçebe çadırı
-
[isim]
Göçebelerin konak yeri
- BOA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Boa yılanı
-
Kadınların boyunlarına aldıkları yılan biçiminde dar ve uzun kürk, boyun kürkü
-
[isim]
Boa yılanı
- BOT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Küçük gemi
- "Şu botta bu kadar er var, içlerinde gözüm bir seni tuttu." (Haldun Taner)
-
Ağaç, plastik veya kauçuktan yapılmış küçük sandal
-
[isim]
Küçük gemi
- BÖĞ
-
-
[isim]
Eklem bacaklılardan, soluk sarı renkli, zehirli bir örümcek türü
-
[isim]
Eklem bacaklılardan, soluk sarı renkli, zehirli bir örümcek türü
- BET
-
-
[isim]
Beniz kelimesi ile birlikte, "yüz rengi" anlamında ikileme oluşturan bir söz
- "... haykırıyordu. Müşterim bu sesi duyunca arabayı durdurdu. Beti benzi kalmadı. Eli ayağı titremeye başladı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Baksana, beti benzi kül kesildi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Paranın beti bereketi kalmadı."
-
Bereket kelimesi ile birlikte "bolluk" anlamında ikileme oluşturan bir söz
- "Ucuzluklarına hayret ettiğimiz her çeşit satıcılar, o bet bereket nereye kaybolmuş?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Beniz kelimesi ile birlikte, "yüz rengi" anlamında ikileme oluşturan bir söz
- BÖN
-
-
[sıfat]
Budala, saf, avanak, ahmak
- "Genç adam çirkin hatta biraz bön." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Söyleyecek söz bulamıyor, bön bön ihtiyar Rum'un yüzüne bakıyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Budala, saf, avanak, ahmak
- BAR
-
-
[isim]
Anadolu'nun doğu ve kuzey bölgesinde, en çok Artvin ve Erzurum yörelerinde el ele tutuşularak oynanan, ağır ritimli bir halk oyunu
- "Hançer barı."
- "Bahçesi var, bağı var, ayvası var, narı var / Atamızdan yâdigâr bizde ata barı var" (Halk türküsü)
-
[isim]
Anadolu'nun doğu ve kuzey bölgesinde, en çok Artvin ve Erzurum yörelerinde el ele tutuşularak oynanan, ağır ritimli bir halk oyunu
- ABO
- ...
- BAN
-
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Macaristan ve Hırvatistan'da sancak beylerine ve küçük prenslere verilen unvan
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Macaristan ve Hırvatistan'da sancak beylerine ve küçük prenslere verilen unvan
- BÜK
-
-
[isim]
Ovada veya dere kıyısında çalı ve diken topluluğu
-
Böğürtlen
-
Akarsu kıyılarındaki verimli tarlalar
-
Dönemeç
-
[isim]
Ovada veya dere kıyısında çalı ve diken topluluğu
- BİR
-
-
[isim]
Sayıların ilki
- "Süfli gayeler, kütleleri ya oldukları yere mıhlayan ve bir arpa boyu ileri götürmeyen sefil isteklerdir." (Samiha Ayverdi)
- "Karabibik tenha sokakta bir aşağı bir yukarı gezinmekteydi." (Nabizade Nazım)
- "Yanımızdan bir ayak evvel kaçmak için içinden yanıyordu." (Halide Edip Adıvar)
- "Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı
- "Bir de ne göreyim! Bir de öyle demişim ne çıkar?"
- "Bu çocuğa bir hâl oldu, bu çocuk avareleşti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bana bir şeyler oluyor dedi ve bayıldı."
-
[sıfat]
Bu sayı kadar olan
- "Bir kalem."
- "Bana bir şey olursa çocuklar size emanet."
-
[sıfat]
Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı)
- "Bir adam sizi arıyor."
-
[sıfat]
Tek
- "Allah birdir."
-
[sıfat]
Beraber
- "Hep biriz, ayrılmayız."
-
[sıfat]
Eş, aynı, bir boyda
- "Bu kalemlerin ikisi birdir, hangisini isterseniz alınız."
-
[sıfat]
Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek
- "Bizim kesemiz birdir."
-
[sıfat]
Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer
-
[zarf]
Bir kez
- "Bir ona, bir ona, bir bana baktı, sonra..."
-
[zarf]
Sadece
- "Her şey bitti, bir bu kaldı."
-
[zarf]
Ancak, yalnız
- "Bunu bir sen yapabilirsin."
-
[isim]
Sayıların ilki
- BAÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu'nda gümrük vergisi
- "Sirkeci'de 'oh' diye gözlerini açtı, şehrin ta göbeğinde bacını verdiği köprüyü yavaş yavaş geçti." (Ömer Seyfettin)
-
Zorla alınan para, haraç
- "Galata'da baç alınan evler bir gece içinde istiklallerini ilan ederek en meşhur hamilerini kovmuşlardı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu'nda gümrük vergisi
- BİT
-
-
[isim]
Yarım kanatlılar alt takımına giren, insan ve memeli hayvanların vücudunda asalak olarak yaşayan böcek, kehle (Pediculus)
- "Baş biti. Vücut biti. Tavuk biti. Ağaç biti. Çiçek biti."
- "Fakat geçim durumunu az çok düzene sokmuş ve biti kanlanmışlar için rütbe ve şeref, paranın da üstündedir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yarım kanatlılar alt takımına giren, insan ve memeli hayvanların vücudunda asalak olarak yaşayan böcek, kehle (Pediculus)
- BİN
-
-
[isim]
Dokuz yüz doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- "Rıfat Paşa gibi terbiyeli bir zat bile bin dereden su getirir, harp siyasetimizi methederdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Gündüzki o tatlı eğlentiler şimdi fitil fitil burnumdan gelmeye başladığı için bugün buralara geldiğime bin pişman oluyordum." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Nihayet bin zahmetle iki ayağımın üstüne kalkabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bu sayıyı gösteren 1000, M rakamlarının adı
- "Ali Çavuş'un hiddeti daha ziyadeleşti. Küfrün bini bir paraya." (Nabizade Nazım)
-
[sıfat]
On kere yüz, dokuz yüz doksan dokuzdan bir artık
-
[sıfat]
Pek çok, çok sayıda
- "Taşlar, topraklar kaydırarak bin zorlukla iniyorlardı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Dokuz yüz doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- BAĞ
-
-
[isim]
Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne
- "Ayakkabının bağı çözüldü."
-
Sargı
- "Yaramın bağını değiştireceğim."
-
Bağlam, deste, demet
- "Beş bağ ekin, iki bağ maydanoz."
-
İlgi, ilişki, rabıta
- "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." (Anayasa)
-
Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organları yerinde tutmaya yarayan lif demeti
- "Eklem bağı, asıcı bağ."
-
Bir halat üzerine atılan sağlam, düzgün ve istendiğinde kolayca çözülebilen her türlü düğüm
-
Nota yazarken yan yana gelen aynı veya farklı değerdeki notaların birbirine bağlanarak çalınacağını belirtmek için yapılan yay biçimindeki işaret
-
[isim]
Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne
- TAB
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mizaç, huy, tabiat, karakter
-
[isim]
Mizaç, huy, tabiat, karakter