İçinde b olan 3 harfli 60 kelime var. İçerisinde B harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında b harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu b harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BAV

  1. [isim] Şahin, köpek vb. hayvanları avcılığa alıştırma işi

BÜK

  1. [isim] Ovada veya dere kıyısında çalı ve diken topluluğu
  2. Böğürtlen
  3. Akarsu kıyılarındaki verimli tarlalar
  4. Dönemeç

BİR

  1. [isim] Sayıların ilki
    • "Süfli gayeler, kütleleri ya oldukları yere mıhlayan ve bir arpa boyu ileri götürmeyen sefil isteklerdir." (Samiha Ayverdi)
    • "Karabibik tenha sokakta bir aşağı bir yukarı gezinmekteydi." (Nabizade Nazım)
    • "Yanımızdan bir ayak evvel kaçmak için içinden yanıyordu." (Halide Edip Adıvar)
    • "Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı
    • "Bir de ne göreyim! Bir de öyle demişim ne çıkar?"
    • "Bu çocuğa bir hâl oldu, bu çocuk avareleşti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Bana bir şeyler oluyor dedi ve bayıldı."
  3. [sıfat] Bu sayı kadar olan
    • "Bir kalem."
    • "Bana bir şey olursa çocuklar size emanet."
  4. [sıfat] Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı)
    • "Bir adam sizi arıyor."
  5. [sıfat] Tek
    • "Allah birdir."
  6. [sıfat] Beraber
    • "Hep biriz, ayrılmayız."
  7. [sıfat] Eş, aynı, bir boyda
    • "Bu kalemlerin ikisi birdir, hangisini isterseniz alınız."
  8. [sıfat] Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek
    • "Bizim kesemiz birdir."
  9. [sıfat] Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer
  10. [zarf] Bir kez
    • "Bir ona, bir ona, bir bana baktı, sonra..."
  11. [zarf] Sadece
    • "Her şey bitti, bir bu kaldı."
  12. [zarf] Ancak, yalnız
    • "Bunu bir sen yapabilirsin."

BOT

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Küçük gemi
    • "Şu botta bu kadar er var, içlerinde gözüm bir seni tuttu." (Haldun Taner)
  2. Ağaç, plastik veya kauçuktan yapılmış küçük sandal

ABU

  1. [ünlem] Şaşma ve korku bildiren bir söz
    • "Abu, neler oluyormuş!"

ŞEB

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Gece

BİZ

  1. [zamir] Çokluk birinci kişiyi gösteren söz
    • "Biz, Türkler, bütün tarihî hayatımızca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz!" (Atatürk)
    • "Şehir uşağıyız. Bize de mi lolo? Bu işin içinde bir karı dalaveresi olduğunu anladım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Bazen teklik birinci kişi zamiri "ben" yerine kullanılan bir söz
    • "Biz kendisini aldığımız zaman vücudu pek ince idi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

BAĞ

  1. [isim] Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne
    • "Ayakkabının bağı çözüldü."
  2. Sargı
    • "Yaramın bağını değiştireceğim."
  3. Bağlam, deste, demet
    • "Beş bağ ekin, iki bağ maydanoz."
  4. İlgi, ilişki, rabıta
    • "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." (Anayasa)
  5. Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organları yerinde tutmaya yarayan lif demeti
    • "Eklem bağı, asıcı bağ."
  6. Bir halat üzerine atılan sağlam, düzgün ve istendiğinde kolayca çözülebilen her türlü düğüm
  7. Nota yazarken yan yana gelen aynı veya farklı değerdeki notaların birbirine bağlanarak çalınacağını belirtmek için yapılan yay biçimindeki işaret

LEB

  1. [isim] "Daha söze başlanırken ne denmek istenildiğini çabucak anlamak" anlamındaki leb demeden leblebiyi anlamak deyiminde geçen bir söz
    • "Doğrusu leb demeden leblebiyi anlarmışsınız, demek ister." (Orhan Kemal)

BİT

  1. [isim] Yarım kanatlılar alt takımına giren, insan ve memeli hayvanların vücudunda asalak olarak yaşayan böcek, kehle (Pediculus)
    • "Baş biti. Vücut biti. Tavuk biti. Ağaç biti. Çiçek biti."
    • "Fakat geçim durumunu az çok düzene sokmuş ve biti kanlanmışlar için rütbe ve şeref, paranın da üstündedir." (Reşat Nuri Güntekin)

BOL

  1. [sıfat] İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı
    • "Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm." (Peyami Safa)
  2. Nicelik bakımından olağandan veya alışılandan çok, kıt karşıtı
    • "Demek ki zeytinin bol ve ucuz olduğu bir yerdeymiş." (Burhan Felek)

BÜZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Künk

BİS
...
BEZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Pamuk veya keten ipliğinden yapılan dokuma
    • "Arkamıza kefenimsi bezler geçirip kuşakla bağladılar." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Pamuktan, düz dokuma
    • "Amerikan bezi. Kaput bezi."
    • "Ben senin az mı bezini yıkadım."
  3. Herhangi bir cins kumaş
    • "Çadır bezi. Yelken bezi."
  4. Herhangi bir iş için kullanılan dokuma
  5. Gelişigüzel kumaş parçası, çaput
    • "Şurasını ıslak bezle silmeli."
  6. [sıfat] Kumaş veya dokumadan yapılmış
    • "Bez bebek."

HAB

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Uyku

BRE

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [ünlem] "Ey, hey" anlamında kullanılan bir seslenme sözü
    • "Bre Arslan Bey! Sen bu işi kolay mı sanırsın?" (Sevinç Çokum)
  2. "Be" yerine kullanılan bir seslenme sözü
  3. "Vay" anlamında şaşma bildiren bir seslenme sözü
    • "Bre, bu ne büyük gemi!"
  4. Şaşkınlık, coşku anlatan bir seslenme sözü
  5. [bağlaç] Tekrarlanan iki emir kipi arasına getirilerek işin sürekliliğini anlatan bir söz
    • "Öyle bir yol ki git bre git, bitmez. Gez bre gez. Dolaş bre dolaş." (Ahmet Rasim)

OBA

  1. [isim] Göçebelerin konak yeri
    • "Yarın daha gün ışımadan kovduracağım onları obadan." (Yahya Kemal)
  2. Bu yerde konaklayan göçebe halk veya aile
    • "Dayısı, amcası dâhil, obadan, oymaktan kimse dünür gitmeye gönüllü değildir." (Tarık Buğra)
  3. Genellikle bölmeli göçebe çadırı

BOM

  1. [isim] Bir çeşit kumar
    • "Akşamları Atpazarı'na bakan Altındiş'in kahvesinde bom oynarken gelir, omuz başımda durur, beni seyrederdi." (Sait Faik Abasıyanık)

BOZ

  1. [isim] Açık toprak rengi
  2. Kül rengi, gri
  3. [sıfat] Bu renklerde olan
  4. [sıfat] Açılmamış, sürülmemiş (toprak)

BUZ

  1. [isim] Donarak katı duruma gelmiş su
    • "Hep kar yağmıştı, her yer buzdu." (Tarık Dursun K)
    • "Beton döşeme bir türlü ısınmak bilmiyordu. Ve akşamlardan sabahlara kadar ayakları, baldırları buz kesiyordu." (Reşat Enis)
  2. [sıfat] Çok soğuk bir etki uyandıran (şey veya kimse)
    • "Bu romanın neresini beğendiniz? Buz!"
    • "Bu sefer avuçlarımla yanaklarım buz kesiliyor." (Aka Gündüz)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü