İçinde b olan 3 harfli 60 kelime var. İçerisinde B harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında b harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu b harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BAV
-
-
[isim]
Şahin, köpek vb. hayvanları avcılığa alıştırma işi
-
[isim]
Şahin, köpek vb. hayvanları avcılığa alıştırma işi
- BÜK
-
-
[isim]
Ovada veya dere kıyısında çalı ve diken topluluğu
-
Böğürtlen
-
Akarsu kıyılarındaki verimli tarlalar
-
Dönemeç
-
[isim]
Ovada veya dere kıyısında çalı ve diken topluluğu
- BİR
-
-
[isim]
Sayıların ilki
- "Süfli gayeler, kütleleri ya oldukları yere mıhlayan ve bir arpa boyu ileri götürmeyen sefil isteklerdir." (Samiha Ayverdi)
- "Karabibik tenha sokakta bir aşağı bir yukarı gezinmekteydi." (Nabizade Nazım)
- "Yanımızdan bir ayak evvel kaçmak için içinden yanıyordu." (Halide Edip Adıvar)
- "Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı
- "Bir de ne göreyim! Bir de öyle demişim ne çıkar?"
- "Bu çocuğa bir hâl oldu, bu çocuk avareleşti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bana bir şeyler oluyor dedi ve bayıldı."
-
[sıfat]
Bu sayı kadar olan
- "Bir kalem."
- "Bana bir şey olursa çocuklar size emanet."
-
[sıfat]
Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı)
- "Bir adam sizi arıyor."
-
[sıfat]
Tek
- "Allah birdir."
-
[sıfat]
Beraber
- "Hep biriz, ayrılmayız."
-
[sıfat]
Eş, aynı, bir boyda
- "Bu kalemlerin ikisi birdir, hangisini isterseniz alınız."
-
[sıfat]
Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek
- "Bizim kesemiz birdir."
-
[sıfat]
Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer
-
[zarf]
Bir kez
- "Bir ona, bir ona, bir bana baktı, sonra..."
-
[zarf]
Sadece
- "Her şey bitti, bir bu kaldı."
-
[zarf]
Ancak, yalnız
- "Bunu bir sen yapabilirsin."
-
[isim]
Sayıların ilki
- BOT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Küçük gemi
- "Şu botta bu kadar er var, içlerinde gözüm bir seni tuttu." (Haldun Taner)
-
Ağaç, plastik veya kauçuktan yapılmış küçük sandal
-
[isim]
Küçük gemi
- ABU
-
-
[ünlem]
Şaşma ve korku bildiren bir söz
- "Abu, neler oluyormuş!"
-
[ünlem]
Şaşma ve korku bildiren bir söz
- ŞEB
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gece
-
[isim]
Gece
- BİZ
-
-
[zamir]
Çokluk birinci kişiyi gösteren söz
- "Biz, Türkler, bütün tarihî hayatımızca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz!" (Atatürk)
- "Şehir uşağıyız. Bize de mi lolo? Bu işin içinde bir karı dalaveresi olduğunu anladım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Bazen teklik birinci kişi zamiri "ben" yerine kullanılan bir söz
- "Biz kendisini aldığımız zaman vücudu pek ince idi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zamir]
Çokluk birinci kişiyi gösteren söz
- BAĞ
-
-
[isim]
Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne
- "Ayakkabının bağı çözüldü."
-
Sargı
- "Yaramın bağını değiştireceğim."
-
Bağlam, deste, demet
- "Beş bağ ekin, iki bağ maydanoz."
-
İlgi, ilişki, rabıta
- "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." (Anayasa)
-
Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organları yerinde tutmaya yarayan lif demeti
- "Eklem bağı, asıcı bağ."
-
Bir halat üzerine atılan sağlam, düzgün ve istendiğinde kolayca çözülebilen her türlü düğüm
-
Nota yazarken yan yana gelen aynı veya farklı değerdeki notaların birbirine bağlanarak çalınacağını belirtmek için yapılan yay biçimindeki işaret
-
[isim]
Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne
- LEB
-
-
[isim]
"Daha söze başlanırken ne denmek istenildiğini çabucak anlamak" anlamındaki leb demeden leblebiyi anlamak deyiminde geçen bir söz
- "Doğrusu leb demeden leblebiyi anlarmışsınız, demek ister." (Orhan Kemal)
-
[isim]
"Daha söze başlanırken ne denmek istenildiğini çabucak anlamak" anlamındaki leb demeden leblebiyi anlamak deyiminde geçen bir söz
- BİT
-
-
[isim]
Yarım kanatlılar alt takımına giren, insan ve memeli hayvanların vücudunda asalak olarak yaşayan böcek, kehle (Pediculus)
- "Baş biti. Vücut biti. Tavuk biti. Ağaç biti. Çiçek biti."
- "Fakat geçim durumunu az çok düzene sokmuş ve biti kanlanmışlar için rütbe ve şeref, paranın da üstündedir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yarım kanatlılar alt takımına giren, insan ve memeli hayvanların vücudunda asalak olarak yaşayan böcek, kehle (Pediculus)
- BOL
-
-
[sıfat]
İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı
- "Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm." (Peyami Safa)
-
Nicelik bakımından olağandan veya alışılandan çok, kıt karşıtı
- "Demek ki zeytinin bol ve ucuz olduğu bir yerdeymiş." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı
- BÜZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Künk
-
[isim]
Künk
- BİS
- ...
- BEZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pamuk veya keten ipliğinden yapılan dokuma
- "Arkamıza kefenimsi bezler geçirip kuşakla bağladılar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Pamuktan, düz dokuma
- "Amerikan bezi. Kaput bezi."
- "Ben senin az mı bezini yıkadım."
-
Herhangi bir cins kumaş
- "Çadır bezi. Yelken bezi."
-
Herhangi bir iş için kullanılan dokuma
-
Gelişigüzel kumaş parçası, çaput
- "Şurasını ıslak bezle silmeli."
-
[sıfat]
Kumaş veya dokumadan yapılmış
- "Bez bebek."
-
[isim]
Pamuk veya keten ipliğinden yapılan dokuma
- HAB
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Uyku
-
[isim]
Uyku
- BRE
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[ünlem]
"Ey, hey" anlamında kullanılan bir seslenme sözü
- "Bre Arslan Bey! Sen bu işi kolay mı sanırsın?" (Sevinç Çokum)
-
"Be" yerine kullanılan bir seslenme sözü
-
"Vay" anlamında şaşma bildiren bir seslenme sözü
- "Bre, bu ne büyük gemi!"
-
Şaşkınlık, coşku anlatan bir seslenme sözü
-
[bağlaç]
Tekrarlanan iki emir kipi arasına getirilerek işin sürekliliğini anlatan bir söz
- "Öyle bir yol ki git bre git, bitmez. Gez bre gez. Dolaş bre dolaş." (Ahmet Rasim)
-
[ünlem]
"Ey, hey" anlamında kullanılan bir seslenme sözü
- OBA
-
-
[isim]
Göçebelerin konak yeri
- "Yarın daha gün ışımadan kovduracağım onları obadan." (Yahya Kemal)
-
Bu yerde konaklayan göçebe halk veya aile
- "Dayısı, amcası dâhil, obadan, oymaktan kimse dünür gitmeye gönüllü değildir." (Tarık Buğra)
-
Genellikle bölmeli göçebe çadırı
-
[isim]
Göçebelerin konak yeri
- BOM
-
-
[isim]
Bir çeşit kumar
- "Akşamları Atpazarı'na bakan Altındiş'in kahvesinde bom oynarken gelir, omuz başımda durur, beni seyrederdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir çeşit kumar
- BOZ
-
-
[isim]
Açık toprak rengi
-
Kül rengi, gri
-
[sıfat]
Bu renklerde olan
-
[sıfat]
Açılmamış, sürülmemiş (toprak)
-
[isim]
Açık toprak rengi
- BUZ
-
-
[isim]
Donarak katı duruma gelmiş su
- "Hep kar yağmıştı, her yer buzdu." (Tarık Dursun K)
- "Beton döşeme bir türlü ısınmak bilmiyordu. Ve akşamlardan sabahlara kadar ayakları, baldırları buz kesiyordu." (Reşat Enis)
-
[sıfat]
Çok soğuk bir etki uyandıran (şey veya kimse)
- "Bu romanın neresini beğendiniz? Buz!"
- "Bu sefer avuçlarımla yanaklarım buz kesiliyor." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Donarak katı duruma gelmiş su