İçinde aş olan 6 harfli 124 kelime var. İçerisinde AŞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aş olan kelimeler listesine ya da Sonu aş ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AŞIRMA
-
-
[isim]
Aşırmak işi
-
Yapı çatılarında uzun mertek, aşık
-
[sıfat]
Aşırılmış
- "Aşırma bir eser."
-
Küçük kazan, kova, bakraç
-
Başkalarının yazılarından bölümler, dizeler alıp kendisininmiş gibi gösterme veya başkalarının konularını benimseyip değişik biçimde anlatma, intihal
-
Özellikle para aşırma, aşırtı, ihtilas
-
[isim]
Aşırmak işi
- AŞÜFTE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Oynak, açık saçık kadın, kokot
- "Fingir fingir aşüftelerin canı koca istiyor." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Oynak, açık saçık kadın, kokot
- BAĞDAŞ
-
-
[isim]
Sağ ayağı sol uyluğun, sol ayağı sağ uyluğun altına alarak oturma biçimi
- "Bir tanesi karşılarında bağdaş kurmuş, oturmuş." (Peyami Safa)
-
[isim]
Sağ ayağı sol uyluğun, sol ayağı sağ uyluğun altına alarak oturma biçimi
- CANDAŞ
-
-
[isim]
Çok yakın dost
-
[isim]
Çok yakın dost
- ONAŞMA
-
-
[isim]
Onaşmak durumu
-
[isim]
Onaşmak durumu
- ALAŞIM
-
-
[isim]
Bir metalin belli oranlarda bir veya birkaç metalle ergimesiyle oluşan yeni metal, halita
-
[isim]
Bir metalin belli oranlarda bir veya birkaç metalle ergimesiyle oluşan yeni metal, halita
- ARAŞMA
- ...
- AŞİRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk, oymak
- "Anası Türkmen soyundan bir dağ aşiretinden gelirdi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk, oymak
- TEMAŞA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Hoşlanarak bakma, seyretme
- "Benden evvel çoluk çocuk bütün ev halkı hayvanı temaşaya çıkmışlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Koca bir tarihin tutuştuğunu çöllerde susuz yanan insanların çatlak dudaklarında temaşa ediyoruz." (Aka Gündüz)
-
Oyun, temsil, piyes, tiyatro
- "Bazı meddahlar da Karagöz oynatmış, şahbaz, hayalbaz veya hayalî isimleriyle yaşadıktan sonra temaşa hayatımızdan el etek çekmişlerdir." (Samiha Ayverdi)
-
[isim]
Hoşlanarak bakma, seyretme
- TAŞKIN
-
-
[sıfat]
Taşmış bir durumda olan
-
[isim]
Su baskını, seylap, feyezan
-
Aşırı
- "Bu yüz neşeli değil, taşkın denecek kadar mutlu idi." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Taşmış bir durumda olan
- YAVAŞA
-
-
[isim]
Burunduruk
-
[isim]
Burunduruk
- NAKKAŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapıların duvar ve tavanlarına süslemeler yapan usta, bezekçi
-
Nakışçı
-
[isim]
Yapıların duvar ve tavanlarına süslemeler yapan usta, bezekçi
- ŞAŞLIK
-
-
[isim]
Baharatlı sirkeye yatırılmış koyun etinden hazırlanmış et
-
[isim]
Baharatlı sirkeye yatırılmış koyun etinden hazırlanmış et
- UZLAŞI
-
-
[isim]
Uzlaşma
-
[isim]
Uzlaşma
- AŞILMA
-
-
[isim]
Aşılmak durumu
-
[isim]
Aşılmak durumu
- KOLDAŞ
-
-
[isim]
İş arkadaşı
-
[isim]
İş arkadaşı
- YANDAŞ
-
-
[isim]
Birinden yana olan veya bir düşünceye, bir isteğe katılan, onu destekleyen kimse, yanlı, taraflı, taraftar
- "En hararetli İngiliz yandaşları, üzgün ve umutsuz." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Birinden yana olan veya bir düşünceye, bir isteğe katılan, onu destekleyen kimse, yanlı, taraflı, taraftar
- YAŞAMA
-
-
[isim]
Yaşamak işi
- "Nasıl yaşamayı bırakmak nasıl / Bir memleket mi bu, bir elbise mi ki?" (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
-
[isim]
Yaşamak işi
- ŞAŞKIN
-
-
[sıfat]
Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş
- "Bir mektupla kadınlarınız sizi şaşkına çeviriyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bunlar da Mustafa Kemal'i ifratlı hareketlere, yanlış yollara sevk etmek töhmeti altında bunalmış, şaşkına dönmüş idiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Akılsız, sersem, budala
-
[sıfat]
Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş
- ODAŞIK
- ...