İçinde aş olan 5 harfli 86 kelime var. İçerisinde AŞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aş olan kelimeler listesine ya da Sonu aş ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAŞİF
- ...
- KAŞLI
-
-
[sıfat]
Herhangi bir nitelikte kaşı olan
- "Çatık kaşlı adam. İnce kaşlı kadın. Kaşlı yüzük."
-
[sıfat]
Herhangi bir nitelikte kaşı olan
- HAŞIR
- ...
- YAVAŞ
-
-
[sıfat]
Hızlı olmayan, çabuk karşıtı
- "Yavaş bir yürüyüş."
-
Yumuşak huylu, yumuşak başlı
- "Yavaş adam. Yavaş at."
-
Alçak, hafif
-
[zarf]
Alçak, hafif bir biçimde
- "Yavaş tut, içinde kırılacak eşya var..." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Hızlı olmayarak
- "Yavaş vurdu."
-
[sıfat]
Hızlı olmayan, çabuk karşıtı
- MAŞER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan topluluğu, toplum
-
[isim]
İnsan topluluğu, toplum
- ABRAŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Alaca benekli
- "Abraş at."
-
Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı)
-
Çarpık, eğri, düzgün olmayan
-
Ters, kaba, görgüsüz (kimse)
-
Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan, çapar (kimse)
-
[isim]
Atın tüysüz yerlerinde görülen uyuza benzer bir hastalık
-
[isim]
Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık
-
[isim]
Deseni ve atkısı bozuk halı
-
[sıfat]
Alaca benekli
- AŞILI
-
-
[sıfat]
Herhangi bir hastalığa karşı aşılanmış olan (kimse)
- "Tifoya karşı aşılı kimse."
-
Kendisine aşı yapılmış (bitki)
-
[sıfat]
Herhangi bir hastalığa karşı aşılanmış olan (kimse)
- ABAŞO
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Gemiyi baştan veya kıçtan halatla karaya bağlama
-
[sıfat]
Alt, alttaki, aşağı
-
[isim]
Gemiyi baştan veya kıçtan halatla karaya bağlama
- VAŞAK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kedigillerden, kulakları sivri, dişleri ve tırnakları keskin, kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan (Lynx lynx)
-
[isim]
Kedigillerden, kulakları sivri, dişleri ve tırnakları keskin, kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan (Lynx lynx)
- SUTAŞ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bakınız sutaşı
-
[isim]
Bakınız sutaşı
- BULAŞ
- ...
- YARAŞ
-
-
[sıfat]
Bir kimseye kendini beğendirmek için alımlı davranan (kimse)
- "Öbürü ne kadar çekingen ve sessiz ise bu o kadar yaraş ve konuşkan, tam manasıyla bir İstanbul kadını." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Bir kimseye kendini beğendirmek için alımlı davranan (kimse)
- GEVAŞ
- ...
- BAŞKA
-
-
[sıfat]
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge
- "Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim." (Haldun Taner)
-
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan
- "Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[edat]
"Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılan bir söz
-
[sıfat]
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge
- KUMAŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pamuk, yün, ipek vb.nden makinede dokunmuş her türlü dokuma
- "Her şey, esvap ve eşya Bursa'da dokunan ipek kumaşlardan yapılmıştır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Varlığı ve kişiliği oluşturan nitelik veya malzeme
-
[isim]
Pamuk, yün, ipek vb.nden makinede dokunmuş her türlü dokuma
- FARAŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplanan süprüntüleri alıp atmak için kullanılan teneke veya plastikten yapılmış kısa saplı bir tür kürek
- "Elinde tuttuğu, içi süprüntü dolu faraşı merdivenlerin dibine boşalttı." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Toplanan süprüntüleri alıp atmak için kullanılan teneke veya plastikten yapılmış kısa saplı bir tür kürek
- SALAŞ
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
Sebze, meyve vb. satmak için kurulmuş, eğreti, derme çatma dükkân
- "Bizim salaş bütün ömrünce kaç defa süpürülmüş, kaç defa yıkanmış?" (Aka Gündüz)
-
Tahtadan yapılmış (baraka)
- "Kenar mahalleleri gezerken birtakım salaş barakalar göreceksiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Uyumsuz, derme çatma, kötü görünen
-
[isim]
Sebze, meyve vb. satmak için kurulmuş, eğreti, derme çatma dükkân
- HAŞAT
-
-
[sıfat]
Darmadağınık, işe yaramaz, bozuk, kötü
-
Yorgun, bitkin
-
[sıfat]
Darmadağınık, işe yaramaz, bozuk, kötü
- ŞABAŞ
- ...
- TIRAŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Saç veya sakalı kesme işi, yülüme
- "Tıraştan sonra da bıyık, sakal yerleri belli olurdu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Ve hele kaybedilecek zaman yüzünden ya tıraş olmaya ya da temizlenmeye vakit kalmazsa..." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Erkek saçını belli bir biçim vererek kesme
- "Asker tıraşı."
-
Kesilme ve kazınma zamanı gelmiş saç ve sakal
- "Üç günlük tıraşıyla hasta yatıyordu."
-
Bir şeyin üzerindeki pürüzleri alma, belli bir biçim vermek için yontma
-
Yalan, asılsız, bıktırıcı söz
- "Bırak tıraşı, doğru konuş."
-
[isim]
Saç veya sakalı kesme işi, yülüme