İçinde aş olan 5 harfli 86 kelime var. İçerisinde AŞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aş olan kelimeler listesine ya da Sonu aş ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYYAŞ
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [sıfat]
                    
                        İçkiye düşkün, içkici, içici, bekri
                    
                    - "Ayyaşlar, bol bol buzlu, buzsuz rakı içtiler." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        İçkiye düşkün, içkici, içici, bekri
                    
                    
- TALAŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Testere ile biçilen veya rende, matkap, törpü vb. araçlarla işlenen bir şeyden dökülen kırıntılar
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Testere ile biçilen veya rende, matkap, törpü vb. araçlarla işlenen bir şeyden dökülen kırıntılar
                    
                    
- ABRAŞ
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [sıfat]
                    
                        Alaca benekli
                    
                    - "Abraş at."
 
- 
                    
                        Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı)
                    
                    
- 
                    
                        Çarpık, eğri, düzgün olmayan
                    
                    
- 
                    
                        Ters, kaba, görgüsüz (kimse)
                    
                    
- 
                    
                        Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan, çapar (kimse)
                    
                    
- 
                        [isim]
                    
                        Atın tüysüz yerlerinde görülen uyuza benzer bir hastalık
                    
                    
- 
                        [isim]
                    
                        Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık
                    
                    
- 
                        [isim]
                    
                        Deseni ve atkısı bozuk halı
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Alaca benekli
                    
                    
- MAŞER
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        İnsan topluluğu, toplum
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        İnsan topluluğu, toplum
                    
                    
- AŞLIK
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Aş yapmak için hazırlanan ve saklanan şeyler
                    
                    
- 
                    
                        Dövüldükten sonra savrularak temizlenen ve kurutulan buğday
                    
                    
- 
                    
                        Zahire
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Aş yapmak için hazırlanan ve saklanan şeyler
                    
                    
- HAŞİV
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Doldurma
                    
                    
- 
                    
                        Yazıyı veya konuşmayı gereksiz ayrıntılarla uzatma
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Doldurma
                    
                    
- TELAŞ
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Herhangi bir sebeple acelecilik
                    
                    - "Atatürk'ün gelişini göremedik ama koridordaki telaştan meseleyi anladık." (Haldun Taner)
- "Mabeyni büyük bir telaş alıyor." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Nazım Paşa böyle bir içtimadan ne kadar telaş etse haklı idi." (Ahmet Rasim)
- "Polisle ben konuşurum, siz telaş göstermeyin." (Halide Edip Adıvar)
 
- 
                    
                        Kaygı, tasa, sıkıntı, endişe
                    
                    - "Ben geçerken onun telaşı, sizi dürtmesi gözümden kaçmadı." (Halide Edip Adıvar)
 
- 
                    
                        Şaşkınlıktan doğan karışıklık, kargaşa
                    
                    - "O günü vapurda bulunup da hanımların telaşını görseydiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Herhangi bir sebeple acelecilik
                    
                    
- AŞEVİ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Lokanta
                    
                    
- 
                    
                        Yoksullara parasız yemek yedirilen veya dağıtılan yer, aşhane
                    
                    
- 
                    
                        Düğün, nişan vb. toplantılarda, verilecek yemekleri hazırlamak için geçici olarak mutfak gibi kullanılan yer
                    
                    
- 
                    
                        Tekkelerde yemek pişirilen yer
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Lokanta
                    
                    
- ÇAŞIT
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Ajan
                    
                    
- 
                    
                        Ara bozmak amacıyla söz taşıyan kimse
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Ajan
                    
                    
- YAŞAM
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Doğumla ölüm arasında yaşanan süre, ömür, hayat
                    
                    - "Yaşamın kurallarını, kendi aleyhinde işliyor varsaydığı günden bu yana, umursamamıştı." (Haldun Taner)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Doğumla ölüm arasında yaşanan süre, ömür, hayat
                    
                    
- DALAŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kavga, gürültülü bağrışıp çağrışma
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kavga, gürültülü bağrışıp çağrışma
                    
                    
- GEVAŞ
- ...
- SUTAŞ
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Bakınız sutaşı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bakınız sutaşı
                    
                    
- AŞICI
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Aşı yapan kimse
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Aşı yapan kimse
                    
                    
- AŞILI
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Herhangi bir hastalığa karşı aşılanmış olan (kimse)
                    
                    - "Tifoya karşı aşılı kimse."
 
- 
                    
                        Kendisine aşı yapılmış (bitki)
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Herhangi bir hastalığa karşı aşılanmış olan (kimse)
                    
                    
- DARAŞ
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Dar, kasvetli (yer)
                    
                    - "O oda hem daraş hem nezaretsiz hem de lodosa karşı..." (Sermet Muhtar Alus)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Dar, kasvetli (yer)
                    
                    
- AKBAŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Yazın kutup bölgelerinde yaşayan, kışın ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı bir tür yabani kuş, deniz kazı (Bemicla)
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yazın kutup bölgelerinde yaşayan, kışın ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı bir tür yabani kuş, deniz kazı (Bemicla)
                    
                    
- AKTAŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Lüle taşı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Lüle taşı
                    
                    
- AŞMAK
- 
    - 
                        [-den]
                    
                        Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek
                    
                    - "İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
 
- 
                        [-i]
                    
                        Süre geçmek, bitmek, sona ermek
                    
                    - "Üstelik çekingenliğin de kaybolmuş hatta sokulganlığı aşarak girişkenlik derecesini bulmuştu." (Tarık Buğra)
 
- 
                        [-e]
                    
                        Erkek hayvan dişisiyle çiftleşmek
                    
                    
- 
                        [nsz]
                    
                        Görünmeden kaçmak
                    
                    - "Herif çoktan aşmış."
 
 
- 
                        [-den]
                    
                        Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek
                    
                    
- TAŞMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Taşmak işi
                    
                    
- 
                    
                        Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplama
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Taşmak işi
                    
                    
