İçinde ai olan 4 harfli 27 kelime var. İçerisinde Aİ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ai olan kelimeler listesine ya da Sonu ai ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- NAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış
- "Ondan öteki hayvanların kaçmadığını görünce emeline nail oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış
- HAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Engel
-
[isim]
Engel
- ZAİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çoğaltan, artıran
-
Gereksiz, fazla
- "Canım bu kadar yeter, fazlası zait." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Artı (+)
-
[sıfat]
Çoğaltan, artıran
- KAİN
- ...
- DAİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sürekli, sonsuz
-
[zarf]
Daima
-
[sıfat]
Sürekli, sonsuz
- LAİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Lanetlenmiş, melun
-
[sıfat]
Lanetlenmiş, melun
- FAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Eden, yapan, işleyen
- "Vilayetin bir yerinde faili yakalanamayan bir irtica vakası çıkar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Özne
-
[isim]
Hukuki sonuç doğuracak bir suç işleyen kimse
-
[sıfat]
Eden, yapan, işleyen
- KAİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Başka bir şeyin yerine geçen
- "Altın para yerine kâğıt para kaim oldu."
-
Ayakta duran, var olan
- "Varlığımız onunla kaim."
-
Her zaman var olan (Tanrı)
-
[sıfat]
Başka bir şeyin yerine geçen
- NAİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tahtta hükümdar olmadığı zaman veya hükümdarın çocukluğu sırasında devleti yöneten kimse
- "Kral naibi."
-
[isim]
Tahtta hükümdar olmadığı zaman veya hükümdarın çocukluğu sırasında devleti yöneten kimse
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Eğilimi olan
- "Şu kışlanın kapısına / Mail oldum yapısına" (H. Türküsü)
-
Eğik
-
Benzeyen, andıran
-
[sıfat]
Eğilimi olan
- FAİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İşletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, getiri, ürem, nema
-
Kapitalist ekonomide, artık değerin değişikliğe uğramış biçimi olarak paranın fiyatı, kiralanan paranın kira bedeli
-
[isim]
İşletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, getiri, ürem, nema
- FAİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Üstün, yüksek
-
[sıfat]
Üstün, yüksek
- AİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik
-
Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk
- "En büyük cevizin altını kalabalıkça bir aile kaplamıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü
- "Bizim ailenin Mısır'la olan münasebetini bilirsiniz, belki..." (Haldun Taner)
-
Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü
-
Eş, karı
-
Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü
-
Temel niteliği bir olan dil, hayvan veya bitki topluluğu
-
[isim]
Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik
- HAİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hıyanet eden (kimse), hayın
- "Bu anlayışsızlığa ve bu vatan hainlerine vahvahlanır, acır gibiydiler." (Tarık Buğra)
-
Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan (kimse)
- "Siz galip olduğunuz için cesur ve hain görünüyorsunuz." (Aka Gündüz)
-
Kötü niyeti olan
-
[ünlem]
Sitemli bir seslenme sözü
- "Hain! Biz seninle böyle mi konuşmuştuk?"
-
[sıfat]
Hıyanet eden (kimse), hayın
- KAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Söyleyen
- "Bir selama kail oldum / Verir amma neden sonra." (Âşık Ömer)
-
İnanmış, aklı yatmış
- "İkimiz de bu odayı tutmakla çok akıllılık ettiğimize kaildik." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Söyleyen
- DAİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir konu üzerine olan, üzerine, konusunda, ... ile ilgili, üstüne
- "Yarına kadar sarhoşluğu geçer, ben de sarhoş olmadığına dair rapor veririm." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Bir konu üzerine olan, üzerine, konusunda, ... ile ilgili, üstüne
- VAİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cami, mescit vb. yerlerde öğüt niteliğinde dinî konuşmalar yapan kimse, öğütçü
- "Bir gün camide vaiz bir şey hikâye etmişti." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Cami, mescit vb. yerlerde öğüt niteliğinde dinî konuşmalar yapan kimse, öğütçü
- GAİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Görünmez âlem
- "Gaipten bir ses geldi."
-
[sıfat]
Göz önünde olmayan, hazır bulunmayan, nerede olduğu bilinmeyen
-
Üçüncü kişi
-
[isim]
Görünmez âlem
- MAİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eşkenar dörtgen
-
[isim]
Eşkenar dörtgen
- ZAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yok olan, ortadan kalkan, sürekli olmayan
-
[sıfat]
Yok olan, ortadan kalkan, sürekli olmayan