İçinde a olan 4 harfli 1089 kelime var. İçerisinde A harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında a harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKIM
-
-
[isim]
Akma işi
-
Hava, su vb. akışkan maddelerin veya elektrik yüklerinin belli bir yönde akışı, yer değiştirmesi, cereyan
- "Hava akımı."
- "Gecenin hummalı sessizliği kulaklarında yüksek voltajlı bir elektrik akımı gibi vınlıyordu." (Atilla İlhan)
-
Sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem, hareket, cereyan tarz
- "Gerçekçilik akımı."
-
Debi
-
[isim]
Akma işi
- DİYA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Slayt
-
[isim]
Slayt
- FARS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Güldürü
-
[isim]
Güldürü
- KAOS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Evrenin düzene girmeden önceki biçimden yoksun, uyumsuz ve karışık durumu
-
Kargaşa
-
[isim]
Evrenin düzene girmeden önceki biçimden yoksun, uyumsuz ve karışık durumu
- KOŞA
-
-
[sıfat]
Çift, eş, ikiz
- "Koşa badem sığmayan dar ağızlım." (Dede Korkut)
-
[zarf]
Hep birlikte
-
[sıfat]
Çift, eş, ikiz
- BANK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çoğunlukla parklarda ve bahçelerde oturulacak sıra
-
[isim]
Çoğunlukla parklarda ve bahçelerde oturulacak sıra
- GEDA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Dilenci
-
Yoksul, fakir
-
[sıfat]
Dilenci
- İCRA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir müzik eserini oluşturan notaları sese çevirme
- "Hiçbir felaket ona büyük bir tesir icra etmiyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Borçlunun alacaklıya karşı yapmak veya ödemekle yükümlü bulunduğu bir şeyi adli bir kuruluş aracılığıyla yerine getirme
- "Kirayı icra ile alabildim. İcra memuru."
- "Ankara Radyosu sanatçıları Hacı Arif Bey'den kürdilihicazkâr makamını icra ediyorlardı." (Haldun Taner)
-
Adliyenin bu işle görevli dairesi
-
Yapma, yerine getirme, bir işi yürütme
-
[isim]
Bir müzik eserini oluşturan notaları sese çevirme
- KİRA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar
- "Eski kirayı yükseltiyorum, isterseniz gidin mahkemeye." (Çetin Altan)
- "Biz Kudüs'te kirada oturuyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
- "Buradaki evimi de kiraya vermiştim." (Refik Halit Karay)
-
Bu biçimde tutulan bir şey için karşılık olarak ödenen para
- "Kira ile aldım, zaten bu yüzden de geciktim ya!" (Refik Halit Karay)
-
Bu biçimde tutulan taşınmaz
- "O zamana kadar kira köşelerinde sürünmekten bir tat, bin feryat, türlü sıkıntılara giriftar olmuşken..." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[isim]
Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar
- UZAK
-
-
[sıfat]
Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı
- "Mualla, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." (Peyami Safa)
- "Çocuklar ilk günü senden uzak durmuşlardı, nasıl bir kişi olduğunu kestiremiyorlardı." (Tarık Dursun K)
- "Ben uzak düşmemeye çalışır, karşılarında bir yere ilişirdim." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Arada çok zaman bulunan
- "Uzak bir gelecekte neler olacağı bilinmez."
-
Eli, gücü veya hükmü yetişmez
- "O böyle işlerden pek uzaktır."
-
İhtimali az olan
- "Ben bu işi çok uzak görüyorum."
-
Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan
- "Ne iyi! Sizinle birlikte uzak şeylerden bahsedebileceğiz." (Peyami Safa)
-
[isim]
Yakın olmayan yer
- "Fazla uzağa gitme."
-
[sıfat]
Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı
- ANAM
-
-
[ünlem]
Kadın erkek, büyük küçük herkese karşı kullanılan bir seslenme sözü
- "Dur, anam, saçını düzelteyim!"
-
Sese verilen tona göre şaşma, beğenme, acı, üzüntü vb. duygular anlatan söz
-
[ünlem]
Kadın erkek, büyük küçük herkese karşı kullanılan bir seslenme sözü
- AYAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Belli, açık
- "Onun duru aydınlığında alın yazımızın en çapraşık satırları, bize, birdenbire ayan oluverir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Belli, açık
- HARF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri
- "Türk alfabesinde yirmi dokuz harf vardır."
-
[isim]
Dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri
- ONAY
-
-
[isim]
Uygun bulma, tasdik, icazet, izin
- "Orhan Veli'nin Garip'i arkadaşlarının onayını almadan çıkardığını anlatmıştır." (Salâh Birsel)
- "... olağanüstü hâl ilanına karar verilmesi durumunda, bu karar Resmî Gazete'de yayımlanır ve hemen Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur." (Anayasa)
-
[isim]
Uygun bulma, tasdik, icazet, izin
- SASI
-
-
[sıfat]
Küf ve çürük gibi kokan
-
Kokuşmuş
-
Tatsız
-
[sıfat]
Küf ve çürük gibi kokan
- SATI
-
-
[isim]
Satma işi, satış
-
[sıfat]
Adanmış
-
[isim]
Satma işi, satış
- TALİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İkinci derecede olan, ikincil
-
[sıfat]
İkinci derecede olan, ikincil
- ARAÇ
-
-
[isim]
Bir iş yapmakta veya sonuçlandırmakta, gücünden yararlanılan nesne
-
Kişiler veya nesneler arasında bağlantı sağlayan şey, vasıta
- "Dil, anlaşmayı sağlayan bir araçtır."
-
Taşıt
- "Taşıt araçlarına hiç binmez, yaz kış asker postalları ile kilometrelerce yolu yaya yürürdü." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir iş yapmakta veya sonuçlandırmakta, gücünden yararlanılan nesne
- GATO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Pasta, çörek
-
[isim]
Pasta, çörek
- İZAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bunaltma, tedirgin etme, baş ağrıtma, can sıkma
- "Bu vaka Bilal'i, uşakların izacından tamamen kurtardı." (Halide Edip Adıvar)
- "Fısıltıları bu sakin adamı gıdıklıyor, izaç ediyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Bunaltma, tedirgin etme, baş ağrıtma, can sıkma