İçinde s olan 4 harfli 332 kelime var. İçerisinde S harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında s harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- APSE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çıban
-
[isim]
Çıban
- SIRP
- ...
- AKSİ
-
-
[sıfat]
Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi
- "Salıncağın ipini sallandığı istikametin aksine çekti." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Aksi gibi benim hiç durmadan esneyeceğim geliyor, hapşırmak istiyordum." (Ömer Seyfettin)
-
Uygun olmayan
- "Kusura bakma abla! Aksi zamana rastladı. Gazozları yetiştiremedik." (Ahmet Kutsi Tecer)
-
İnatçı, hırçın, huysuz
- "Ben bu aşçı kadar çılgın ve aksi insan görmedim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi
- CİPS
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İnce, yuvarlak kesilerek kızartılmış patates
-
[isim]
İnce, yuvarlak kesilerek kızartılmış patates
- DÜSE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de üç benekli olan yanlarının üste gelmesi
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de üç benekli olan yanlarının üste gelmesi
- ESME
-
-
[isim]
Esmek işi
-
[isim]
Esmek işi
- ASAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eserler
-
[isim]
Eserler
- SABO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle birçok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı
-
Üzerinde deri vb. bant bulunan bir tür sandalet
-
[isim]
Genellikle birçok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı
- SEÇİ
-
-
[isim]
Seçme işi
-
[isim]
Seçme işi
- SLİP
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Paçasız ve sıkıca saracak biçimde dikilmiş erkek donu
-
[isim]
Paçasız ve sıkıca saracak biçimde dikilmiş erkek donu
- SPOT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Herhangi bir aynalı alet ile ekran üzerinde oluşturulan görüntü
-
Toptancıdan bir malı çok miktarda veresiye aldıktan sonra piyasada değerinden daha aşağıya peşin olarak satma
-
Dar bir alana çok güçlü ışık yöneltebilen stüdyo lambası, ışıntı lambası, reklam ışıntısı
- "İkinci bir spot yanmıştı şimdi, sahneyi şöyle bir tarayıp üst kısımları aydınlattı." (Nazlı Eray)
-
[isim]
Herhangi bir aynalı alet ile ekran üzerinde oluşturulan görüntü
- KLAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sınıf
-
[sıfat]
Üstün nitelikli, üstün yetenekli
- "Klas oyuncu."
-
[isim]
Sınıf
- SALA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Müslümanları bayram veya cuma namazına çağırmak, bazı yerlerde cenaze için kılınacak namazı haber vermek amacıyla minarelerde okunan dua
- "Su salası, gündüz, vakitli vakitsiz verilirdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Müslümanları bayram veya cuma namazına çağırmak, bazı yerlerde cenaze için kılınacak namazı haber vermek amacıyla minarelerde okunan dua
- SEZİ
-
-
[isim]
Sezgi
-
[isim]
Sezgi
- STOP
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[ünlem]
"Dur" anlamında bir seslenme sözü
-
[isim]
Telgraf ve telefonla olan haberleşmelerde cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılan bir söz
-
[ünlem]
"Dur" anlamında bir seslenme sözü
- TERS
-
-
Gerekli olan duruma karşıt, zıt
- "Yerden göğe kadar haklı olan bir uyarıyı, içimizden bir arkadaş ters anlamış." (Haldun Taner)
- "Daha sonra o eşsiz lidere ters düşmek bahtsızlığına kapılmıştır." (Haldun Taner)
- "Hacı Ömer'in o gün ters tarafından kalktığına artık şüphe yoktu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir şeyin içe gelen yanı, arkası
- "Elinin tersiyle küçük bir tokat vurmuştu." (Çetin Altan)
-
[isim]
Kesici bir aletin kesmeyen yanı
- "Kollarına bıçağın tersiyle birkaç tane vurmuşlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Uygun olmayan, elverişsiz, münasebetsiz
- "Ters sözlerinle, fazilet iddialarınla beni hırpalama." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Gönül ve cesaret kırıcı, huysuz, sert
- "Ters adamın işi de ters gider." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Bir şeyin aksi, karşıtı
- "Anlattığının tersi anlaşılınca utandı."
-
Gerekli olan duruma karşıt, zıt
- BÜST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü
- "Vücudundaki oransızlık, nereden geliyor; büstü, bacaklarından daha mı uzun?" (Atilla İlhan)
-
Heykelcilikte başı, göğsü, bazen de omuzları içine alan sanat ürünü
- "Atatürk büstü."
-
[isim]
Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü
- SOLO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Bir kişi tarafından söylenen veya çalınan müzik parçası
- "Saksafoncu, saksafonun borusunu havalara kaldırarak sololar yapıyordu." (Çetin Altan)
-
[isim]
Bir kişi tarafından söylenen veya çalınan müzik parçası
- SULP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bel kemiği, omurga
- "Yarım asır evvel göç etmiş Çekoslovak Yahudisi bir babanın sulbünden geliyordu." (Haldun Taner)
-
Döl, nesil, zürriyet
-
[sıfat]
Katı
-
[isim]
Bel kemiği, omurga
- SIMA
-
-
[isim]
Sımak durumu veya biçimi
-
[isim]
Sımak durumu veya biçimi