Sonunda ge olan 5 harfli 11 kelime var. GE ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ge olan kelimeler listesine ya da başında ge olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇİZGE
-
-
[isim]
Bir olayın çeşitli durumlarını göstermeye veya birkaç şey arasında karşılaştırma yapmaya yarayan çizgilerden oluşmuş biçim, grafik
-
[isim]
Bir olayın çeşitli durumlarını göstermeye veya birkaç şey arasında karşılaştırma yapmaya yarayan çizgilerden oluşmuş biçim, grafik
- DENGE
-
-
[isim]
Bir nesnenin veya bir insanın devrilmeden durma hâli, muvazene, balans
- "İnsan başka türlü düşünmez: aklına danışır, duygularını dinler, ikisi arasında dengeyi sağlayacak bir yol bulmaya çalışır." (Azra Erhat)
- "Sular dizimize çıktı, göğsümüze, derken ayaklarımız kaydı, dengemizi kaybettik." (Mahmut Yesari)
-
Zihinsel ve duygusal uyum, istikrar
- "Ruhsal denge."
-
Siyasi güçlerin, yetkilerin birbirini sınırlayacak biçimde dağıtılması
-
Ekonomik hayatın uyumlu düzeni
-
Birbirini ortadan kaldıran güçlerin sonucu olan durma hâli
-
[isim]
Bir nesnenin veya bir insanın devrilmeden durma hâli, muvazene, balans
- DİZGE
-
-
[isim]
Bir bütün oluşturacak biçimde birbirine bağlı ögelerin bütünü, manzume, sistem
-
Bir ilkeye veya dünya görüşüne göre düzenlenmiş düşünceler, bilgiler, öğretiler bütünü, manzume, meslek, sistem
- "O dizgenin içinde, geleceği insanın umutlu olmasına bağlı tutan bir kayıt yoktur." (Melih Cevdet Anday)
-
[isim]
Bir bütün oluşturacak biçimde birbirine bağlı ögelerin bütünü, manzume, sistem
- BÖLGE
-
-
[isim]
Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka
- "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler." (Anayasa)
-
Vücut yüzeyinde sınırları belli herhangi bir bölüm, nahiye
- "Bel bölgesi. Koltuk altı bölgesi."
-
[isim]
Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka
- BELGE
-
-
[isim]
Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb. vesika, doküman
- "Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb. vesika, doküman
- GÖLGE
-
-
[isim]
Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık
- "Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" (Halide Edip Adıvar)
- "... bu iki yazarın usta hikâyeci vasıflarına gölge düşürmüştür." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "O bir gölge gibi kalkıp gittiği zaman farkında olmadım." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Enişte, delikanlıları gölgede bırakacak kadar çalıştı; hâlâ ayak üstünde." (Sermet Muhtar Alus)
-
Güneş ışınlarından korunacak yer
- "Sakın kesme, gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin." (Memduh Şevket Esendal)
- "Gölge etme, başka ihsan istemem." (Diyojen)
-
Ne olduğu anlaşılamayan karaltı, silüet
- "Pencereden dışarıya bir gölge çıktı, arkasından seğirttiler." (Aka Gündüz)
-
Resimde bir şekli cisimlendirmek için, onun ışık almaması gereken yerlerine vurulan az çok koyu renk
-
Röfle
-
Yetkisi olmadığı hâlde etkili olan
- "Gölge başkan. Gölge kabine."
-
Birinin yanından hiç ayrılmayan kimse
-
Koruma, kayırma himaye
- "Onun gölgesi altında yaşıyor."
-
[isim]
Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık
- SİMGE
-
-
[isim]
Sembol
-
[isim]
Sembol
- TENGE
-
-
[isim]
Kazakistan para birimi
-
[isim]
Kazakistan para birimi
- YENGE
-
-
[isim]
Bir kimsenin kardeşinin, dayısının veya amcasının karısı
-
Bir erkeğin kendi karısından söz ederken kullandığı ad
- "Biz şimdi yenge ile bir Köroğlu bir Ayvaz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[ünlem]
Kadınlar için söylenen bir seslenme sözü
-
Düğünde geline kılavuzluk eden kadın
-
[isim]
Bir kimsenin kardeşinin, dayısının veya amcasının karısı
- BİLGE
-
-
Bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek (kimse), hakim
- "Goethe, insanlarla ilgili her şeyi söyleyip tüketmiş bir bilgedir." (Haldun Taner)
-
Bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek (kimse), hakim
- ÇERGE
-
-
[isim]
Derme çatma çadır, göçebe çadırı
- "Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular." (Ömer Seyfettin)
-
Çingene çadırı
-
Otağ
-
[isim]
Derme çatma çadır, göçebe çadırı