Başında bel olan 8 harfli 30 kelime var. Bel ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde bel olan kelimeler listesine ya da sonu bel ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında bel bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
B E L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
BEL, LEB
2 Harfli Kelimeler
BE, EL, LE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BELENMEK
-
-
[-e]
Kundaklanmak
- "Çocuk olsam beleklere belensem." (Âşık Veysel)
-
Bulanmak, bulaşmak, örtülmek
- "Ben yere yığılıp kafam kanlara belenince..." (Refik Erduran)
-
[-e]
Kundaklanmak
- BELERMEK
-
-
[nsz]
Göz, akı iyice belirecek biçimde açılmak
- "Gözleri belerdi."
-
[nsz]
Göz, akı iyice belirecek biçimde açılmak
- BELMOPAN
- ...
- BELİRTME
-
-
[isim]
Belirli kılma, görüş bildirme, tasrih
- "Gördüğüm aksaklıklar varsa belirtmemi istediler." (Haldun Taner)
-
[isim]
Belirli kılma, görüş bildirme, tasrih
- BELEŞLİK
- ...
- BELLİLİK
-
-
[isim]
Belli olma durumu, bedahet, muayyeniyet
-
[isim]
Belli olma durumu, bedahet, muayyeniyet
- BELLİSİZ
-
-
[sıfat]
Belli olmayan, bilinemeyen
- "Ne kumaştan olduğu bellisiz murdar birer entari..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Belli olmayan, bilinemeyen
- BELİRTEN
-
-
[isim]
Tamlayan
-
[isim]
Tamlayan
- BELİRSİZ
-
-
[sıfat]
Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen
- "Tatlı ve mahmur bakışlı gözlerini belirsiz bir noktaya dikti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem
- "Bir ayağın yerlere sürtünmesinden çıkan, silik ve belirsiz sesi işitti." (Peyami Safa)
-
Bilinmeyen, meçhul
- "Ne olduğu belirsiz."
-
[sıfat]
Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen
- BELİRMEK
-
-
[nsz]
Önce belli veya görünür olmayan bir şey ortaya çıkmak, tezahür etmek
- "Karanlıkların ardından birçok adamlar belirerek acayip birtakım eşyalar taşıyor." (Refik Halit Karay)
-
Bir düşünce veya durum kesin bir biçim almak, tebellür etmek
- "Kafasında günden güne çeşitli düşünceler, çeşitli kaygılar beliriyordu." (Orhan Hançerlioğlu)
-
İyice görünür ve anlaşılır bir durum almak, tebarüz etmek
- "O kibar cemiyete nasıl bir elbise ile gireceğini düşündü, manzara gözünün önünde belirdi." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Önce belli veya görünür olmayan bir şey ortaya çıkmak, tezahür etmek
- BELİRTİK
-
-
[sıfat]
Açık, belli, sarih
-
[sıfat]
Açık, belli, sarih
- BELLETEN
-
-
[isim]
Bilim kurumlarının çalışmaları ile ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı dergi
-
[isim]
Bilim kurumlarının çalışmaları ile ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı dergi
- BELLEMEK
-
-
[nsz]
Öğrenip akılda tutmak
- "Kasım lodosla girdi mi kış yumuşak olur diye bellemiş atalarımız." (Haldun Taner)
-
Sanmak
- "Yumuşak, sabırlı, şefkatli bir insan bellemişsin." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Öğrenip akılda tutmak
- BELEDİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İl, ilçe, kasaba, belde vb. yerleşim merkezlerinde temizlik, aydınlatma, su, toplu taşıma ve esnafın denetimi gibi kamu hizmetlerine bakan, başkanı ve üyeleri halk tarafından seçilen, tüzel kişiliği olan örgüt, şehremaneti
-
Bu örgütün bulunduğu bina
- "Daha belediyeyi dönmüş dönmemiştim ki beynimden vurulmuşa döndüm." (Tarık Dursun K)
-
[isim]
İl, ilçe, kasaba, belde vb. yerleşim merkezlerinde temizlik, aydınlatma, su, toplu taşıma ve esnafın denetimi gibi kamu hizmetlerine bakan, başkanı ve üyeleri halk tarafından seçilen, tüzel kişiliği olan örgüt, şehremaneti
- BELİRTEÇ
-
-
[isim]
Zarf
-
Ayıraç
-
[isim]
Zarf
- BELİRGİN
-
-
[sıfat]
Belirmiş durumda olan, göze çarpan, besbelli, açık, bariz, sarih
- "Hüzünlü bakışlarının daha belirgin hâle getirdiği iri, siyah, ceylan gözleriyle ... alımlı da sayılabilirdi." (Erhan Bener)
-
[sıfat]
Belirmiş durumda olan, göze çarpan, besbelli, açık, bariz, sarih
- BELGİSİZ
-
-
[sıfat]
Belirsiz
-
[sıfat]
Belirsiz
- BELLENME
-
-
[isim]
Bellenmek (I) işi
-
[isim]
Bellenmek (I) işi
- BELLETME
-
-
[isim]
Belletmek işi
-
[isim]
Belletmek işi
- BELGESEL
-
-
[sıfat]
Belge niteliği taşıyan, dokümanter
- "Televizyon spikeri bu belgesel yayın boyunca hayli vaaz verdi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Belge niteliği taşıyan film veya televizyon programı
-
[sıfat]
Belge niteliği taşıyan, dokümanter