Sonunda ak olan 6 harfli 269 kelime var. AK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ak olan kelimeler listesine ya da başında ak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KALTAK

  1. [isim] Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü
  2. Kuskunsuz eyer
  3. İffetsiz, namussuz kadın
    • "Bırak be, dedi, kendi kendine, elin kaltağı için dövüşecek miyim?" (Sait Faik Abasıyanık)

KUSMAK

  1. [nsz] Midesinin içindekilerini ağız yolu ile dışarı atmak, kay etmek, istifra etmek
  2. Reddetmek
    • "İhanetin böylesini tarih kabul etmez, kusardı." (Tarık Buğra)
  3. [-i] Boyanan ve temizlenen şeyler yeniden ortaya çıkmak
    • "Kumaş lekeyi kustu. Helva yağını kusmuş."
  4. [-i] İçinde birikmiş kinini, öfkesini söyleyerek açığa vurmak

FIRLAK

  1. [sıfat] Dışarı doğru fırlamış, çıkmış, çıkık
    • "Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.." (Falih Rıfkı Atay)

KISMAK

  1. [-i] Sesi azaltmak, alçaltmak
    • "Radyoyu biraz kısar mısın?"
  2. Gözü biraz kapamak
    • "Adam göz kapaklarını kısarak bir hesapladı." (Necati Cumalı)
  3. Ezmek, büzmek, daraltmak
    • "Omuzlarını kısar, ellerini cebinden çıkarır, atar ağzından sigarasını." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Lamba ışığını azaltmak
  5. Sıkıştırmak
    • "Birden susan köpek kuyruğunu bacaklarının arasına kıstı." (Ömer Seyfettin)
  6. [-den] Masraf, harcama vb.ni azaltmak
    • "Kes üç kuruş ekmekten / Beş kuruş etten kıs." (Behçet Necatigil)
  7. Verilen hak ve özgürlüklerin sınırını daraltmak
  8. Pintilik etmek

KURMAK

  1. [-i] Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek
    • "Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Hazırlamak
    • "Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak." (Refik Halit Karay)
  3. Yaylı, zemberekli şeylerde yayı veya zembereği germek
    • "Çocukça bir sevinçle kurduğun çalar saatleri çalıp duruyor." (Haldun Taner)
  4. Gereken şartları hazırlayıp kendi kendine olmaya bırakmak
    • "Turşu kurmak."
  5. Etkisi ve önemi geniş şeyler meydana getirmek, tesis etmek
    • "Dünyanın en büyük imparatorluklarını kuran kimlerdi?" (Orhan Seyfi Orhon)
  6. Yapmak, inşa etmek
    • "Çirkin yapıları örtecek güzel yapılar kuralım." (Nurullah ataç)
  7. Yapmak, oluşturmak
    • "Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular." (Ömer Seyfettin)
  8. Ortaklık sağlamak
  9. Belli bir işte beraber çalışacak kimseleri belirlemek
    • "Teşkilatı ilçede sevilip sayılan bir avukat kurmuştu." (Tarık Buğra)
  10. Bir araya getirmek, toplamak
    • "Divan kurmak."
  11. Gizlice hazırlamak, tasarlamak
    • "Çocukların top oynadıkları kumluktan iskeleye doğru yürürken hep planlar kuruyordu." (Cahit Uçuk)
  12. Düşünmek
    • "Yalnız hayalle geçiniyorum, ben yalnız hayal kuruyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
  13. Aklına koymak
    • "O gitmeyi bir kez kurdu mu artık durmaz."
  14. Zihinde büyütmek
    • "Bayram ağa, uşakların söylediklerini kurdukça kurdu." (Halide Edip Adıvar)
  15. Sağlamak, oluşturmak
    • "Dostluk kurmak. İlişki kurmak."
  16. Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşı öfkelendirmek

SIÇMAK

  1. [nsz] Dışkıyı vücuttan dışarı atmak
  2. Bozmak, berbat etmek

CAVLAK

  1. [sıfat] Çıplak, tüysüz
    • "Arkasına fırlayan külahını ben elimle tutup cavlak kafasına geçirdim." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Ne olacak a canım, hepimiz de ya bir kaza neticesinde veyahut kazasız olarak cavlağı çekeceğiz." (Halikarnas Balıkçısı)

BALÇAK

  1. [isim] Kabza
  2. Kabzanın demir siperi

DIŞRAK

  1. [sıfat] Herkesin öğrenmesinde sakınca görülmeyen, gizli kapalı olmayan (her türlü bilgi, öğreti), içrek karşıtı

SAPMAK

  1. [-e] Yön değiştirmek
    • "Evvela kuşların bulunduğu tarafa saptım." (Ahmet Haşim)
  2. [-den] Önceden belirlenmiş, tespit edilmiş görüş, düşünüş, amaç veya davranıştan ayrılmak
    • "Amacından saptı."
  3. Doğruluktan ayrılmak

ŞIRNAK
...
BAŞMAK

  1. [isim] Ayakkabı

KASMAK

  1. Kasları gergin duruma getirmek
    • "Karaköy civarını kasıp kavuran iki serseri çocuğu enselerinden yakalayıp huzuruna getirmiştim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. [-i] Kısaltmak
    • "Derhâl asabi, ince, deli sesi çınlamaya başlar, etrafı kasıp kavurur ve kıyametleri koparırdı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  3. Daraltmak
    • "Dışarıda ortalığı kasıp kavuran bir ayaz vardı." (Cahit Uçuk)
  4. Baskısı altında tutmak

SOLMAK

  1. [nsz] Rengini yitirmek, rengi uçmak
    • "Sen, yüzü beyaz güller gibi solan / Adın ve senin?" (Turan Oflazoğlu)
  2. Tazeliğini, diriliğini veya parlaklığını yitirmek
    • "Kuşlar ağlıyor, çiçekler soluyor, yapraklar dökülüyor, ufuklar kararıyordu." (Ömer Seyfettin)

KATRAK

  1. [isim] Marangozlukta tomrukları biçmeye yarayan ve birden çok testeresi olan biçme makinesi

KIPÇAK
...
TOMBAK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kuyumculukta kullanılan, % 80 bakır, % 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım
  2. [sıfat] Bu alaşımdan yapılmış
    • "Tombak leğen."

KAĞŞAK

  1. [sıfat] Eskimiş, gevşemiş, dağılmaya yüz tutmuş (eşya, yapı)
    • "Kağşak sandalyede rahat edilmez."

YONMAK

  1. [-i] Yontmak

ÇAKMAK

  1. [isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası
    • "Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı." (Burhan Felek)
  2. Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti
  3. Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü