Sonunda ak olan 5 harfli 177 kelime var. AK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ak olan kelimeler listesine ya da başında ak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BUCAK

  1. [isim] Kenar, köşe, yer
    • "Bunlardan sonra köşede, bucakta, kendi âleminde yaşayan Türkler vardı." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. İlçelerin, bir müdürle yönetilen bölümlerinden her biri, nahiye

OVMAK

  1. Bir şeyin üzerine bastırarak el gezdirmek
    • "Şakaklarını, bileklerini kolonya ile ovdum." (Sermet Muhtar Alus)
  2. Bir yere bir şeyi kuvvetle sürterek temizlemek
    • "Tencereyi ovmak. Tahtaları ovmak."

ERZAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adı
    • "Çarşıdan erzakını bile kendi pazarlık eder, kendi alır, kendi evine getirir." (Ömer Seyfettin)

SAKAK

  1. [isim] Çene altı

ŞALAK

  1. [isim] Büyümemiş karpuz

BATAK

  1. [isim] Üzerine basıldığında çöken çamurlaşmış toprak
    • "İnsan bu kumda, bir batakta gibi yürür, ayağını güç çeker, her adımda bir günlük yol zahmeti duyar." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Kötü durum, içinden çıkılmaz iş
    • "Bu bataktan kendini kurtarmaya çalıştıkça büsbütün saplandığını dehşetle görüyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. [sıfat] Hayır gelmez, yarar sağlamaz, batmış

RAMAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] "Bir şeyin olmasına çok az kalmak" anlamına gelen ramak kalmak deyiminde geçer
    • "Gerçekten deli olmama ramak kalmıştı." (Ahmet Mithat)

TALAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Evliliğin sona ermesi, erkeğin karısını boşaması

AŞMAK

  1. [-den] Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek
    • "İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
  2. [-i] Süre geçmek, bitmek, sona ermek
    • "Üstelik çekingenliğin de kaybolmuş hatta sokulganlığı aşarak girişkenlik derecesini bulmuştu." (Tarık Buğra)
  3. [-e] Erkek hayvan dişisiyle çiftleşmek
  4. [nsz] Görünmeden kaçmak
    • "Herif çoktan aşmış."

BASAK

  1. [isim] Merdiven

ŞAFAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık
    • "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." (Mehmet Akif Ersoy)
    • "Şafak sökerken evden çıkıyor, akşam karanlığında dönüyordu." (Reşat Enis)
  2. Askerler arasında terhis için kalan gün sayısından önce söylenen bir söz
    • "Şafak otuz altı."
    • "Kapıyı kapatınca bende şafak attı." (Burhan Felek)

CİYAK
...
SUNAK

  1. [isim] Tapınaklarda, üzerinde kurban kesilen, günlük yakılan, dinî tören yapılan taş masa

ISLAK

  1. [sıfat] Suya batırılmış, üzerine su dökülmüş veya yağmurdan ıslanmış olan
    • "İkisi de gözlerinin ıslak, kalplerinin hüzünlü olduğunu anlamışlardı." (Halide Edip Adıvar)
  2. Herhangi bir nedenle yaşarmış, sulanmış
    • "Hastanın soğuk terle ıslak alnına avucunu koyarak durdu." (Peyami Safa)

TOPAK

  1. [isim] Yufka açmak için avuç içinde yuvarlak bir biçim verilen hamur parçası
  2. Bu biçim verilmiş şey
    • "Daha gün doğmadan anası yayığın ilk tereyağı topağını ona verirdi." (Yahya Kemal)
  3. Hayvanlarda, parmakların ardında topuğu andıran çıkıntı
  4. Şişe veya kadeh

ÇOLAK

  1. [sıfat] Eli veya kolu sakat olan (kimse)
    • "Hırsızları yakalayan genç, mavi gözlü, çolak bir polisti." (Sait Faik Abasıyanık)

UŞŞAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Türk müziğinde ana makamlardan biri

YAMAK

  1. [isim] Bir işte yardımcı olarak çalışan erkek
    • "Eli yüzü düzgün, işgüzar bir yamağı mektupçu efendinin yanına kapılandıracaklar..." (Ercüment Ekrem Talu)
  2. Yeniçeri Ocağında topçu ve humbaracı gibi askerî kuruluşlarda aday olarak bulunan kimse
  3. Birinin etkisinde kalarak onun sözünden çıkmayan kimse

YASAK

  1. [isim] Bir işin yapılmasına karşı olan yasal veya yasa dışı engel, memnuiyet
    • "İçki yasağı. Av yasağı."
    • "Bu boyun bağı eskimiş ama bugünlük yasak savar."
  2. [sıfat] Yapılmaması istenmiş olan, yok, memnu, haram
    • "Bizim çocukluğumuzun şiirlerinde neşe yasak denecek kadar ayıptı." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Bunu da yasak savar gibi değil, yararlı olmak kaygısı ile yani özenle yapacaksınız." (Haldun Taner)

YOLAK

  1. [isim] Patika
    • "Evlerinin önü yoldur yolaktır / Başımızda dönen derttir dolaptır." (Halk türküsü)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü