Sonunda olan 5 harfli 32 kelime var. AŞ ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde aş olan kelimeler listesine ya da başında aş olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BULAŞ
...
ABRAŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Alaca benekli
    • "Abraş at."
  2. Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı)
  3. Çarpık, eğri, düzgün olmayan
  4. Ters, kaba, görgüsüz (kimse)
  5. Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan, çapar (kimse)
  6. [isim] Atın tüysüz yerlerinde görülen uyuza benzer bir hastalık
  7. [isim] Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık
  8. [isim] Deseni ve atkısı bozuk halı

KUMAŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Pamuk, yün, ipek vb.nden makinede dokunmuş her türlü dokuma
    • "Her şey, esvap ve eşya Bursa'da dokunan ipek kumaşlardan yapılmıştır." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Varlığı ve kişiliği oluşturan nitelik veya malzeme

DADAŞ

  1. [isim] Erkek kardeş
  2. Delikanlı, yiğit kimse
    • "Su katılmamış bir dadaştı ve politika ile uğraşmamıştı." (Tarık Buğra)
  3. [ünlem] Yakın dostlar için kullanılan bir seslenme sözü

GEVAŞ
...
YARAŞ

  1. [sıfat] Bir kimseye kendini beğendirmek için alımlı davranan (kimse)
    • "Öbürü ne kadar çekingen ve sessiz ise bu o kadar yaraş ve konuşkan, tam manasıyla bir İstanbul kadını." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

TIRAŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Saç veya sakalı kesme işi, yülüme
    • "Tıraştan sonra da bıyık, sakal yerleri belli olurdu." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Ve hele kaybedilecek zaman yüzünden ya tıraş olmaya ya da temizlenmeye vakit kalmazsa..." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Erkek saçını belli bir biçim vererek kesme
    • "Asker tıraşı."
  3. Kesilme ve kazınma zamanı gelmiş saç ve sakal
    • "Üç günlük tıraşıyla hasta yatıyordu."
  4. Bir şeyin üzerindeki pürüzleri alma, belli bir biçim vermek için yontma
  5. Yalan, asılsız, bıktırıcı söz
    • "Bırak tıraşı, doğru konuş."

LAVAŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Mayalı hamurdan tandırda pişirilerek yapılan ve yapıldığı yere göre büyüklüğü değişen ince ekmek türü
  2. Yufka inceliğinde açılmış uzun sade pide

SALAŞ

Kelime Kökeni : Macarca

  1. [isim] Sebze, meyve vb. satmak için kurulmuş, eğreti, derme çatma dükkân
    • "Bizim salaş bütün ömrünce kaç defa süpürülmüş, kaç defa yıkanmış?" (Aka Gündüz)
  2. Tahtadan yapılmış (baraka)
    • "Kenar mahalleleri gezerken birtakım salaş barakalar göreceksiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. [sıfat] Uyumsuz, derme çatma, kötü görünen

ÇAMAŞ
...
ERBAŞ

  1. [isim] İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker
    • "Silah altında bulunan er ve erbaşlarla, askerî öğrenciler oy kullanamazlar." (Anayasa)

AYYAŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] İçkiye düşkün, içkici, içici, bekri
    • "Ayyaşlar, bol bol buzlu, buzsuz rakı içtiler." (Sait Faik Abasıyanık)

SAVAŞ

  1. [isim] Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, harp, cenk
  2. Uğraşma, kavga, mücadele
    • "Softalığa savaş açan ilk laikler orada toplanmıştır." (Yusuf Ziya Ortaç)
  3. Hayvanların birbirleriyle yaptığı mücadele
    • "Kartallarla leyleklerin savaşı."
  4. Bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla girişilen mücadele
    • "Veremle savaş."

TELAŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Herhangi bir sebeple acelecilik
    • "Atatürk'ün gelişini göremedik ama koridordaki telaştan meseleyi anladık." (Haldun Taner)
    • "Mabeyni büyük bir telaş alıyor." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Nazım Paşa böyle bir içtimadan ne kadar telaş etse haklı idi." (Ahmet Rasim)
    • "Polisle ben konuşurum, siz telaş göstermeyin." (Halide Edip Adıvar)
  2. Kaygı, tasa, sıkıntı, endişe
    • "Ben geçerken onun telaşı, sizi dürtmesi gözümden kaçmadı." (Halide Edip Adıvar)
  3. Şaşkınlıktan doğan karışıklık, kargaşa
    • "O günü vapurda bulunup da hanımların telaşını görseydiniz." (Reşat Nuri Güntekin)

DARAŞ

  1. [sıfat] Dar, kasvetli (yer)
    • "O oda hem daraş hem nezaretsiz hem de lodosa karşı..." (Sermet Muhtar Alus)

FARAŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Toplanan süprüntüleri alıp atmak için kullanılan teneke veya plastikten yapılmış kısa saplı bir tür kürek
    • "Elinde tuttuğu, içi süprüntü dolu faraşı merdivenlerin dibine boşalttı." (Ercüment Ekrem Talu)

ŞABAŞ
...
DALAŞ

  1. [isim] Kavga, gürültülü bağrışıp çağrışma

UĞRAŞ

  1. [isim] Bir insanın yaptığı iş veya meslek, meşguliyet
  2. Bir güçlüğü yenmek için gösterilen sürekli çaba, mücadele

ÜÇTAŞ

  1. [isim] Üç taşla oynanan bir tür çocuk oyunu

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü