Sonunda u olan 4 harfli 88 kelime var. U harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde u harfi olan kelimeler listesine ya da başında u harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İGLU
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Kubbe biçiminde Eskimo kulübesi
-
[isim]
Kubbe biçiminde Eskimo kulübesi
- SUCU
-
-
[isim]
Su satan veya evlere su taşıyan kimse, saka
-
[isim]
Su satan veya evlere su taşıyan kimse, saka
- SORU
-
-
[isim]
Bir şey öğrenmek için birine yöneltilen ve karşılık gerektiren söz veya yazı, sual
- "Minicik ellerini uzatarak bu taş nedir, diyen sorusu hâlâ hatırımızda!" (Orhan Seyfi Orhon)
-
Bir öğrenciye sınavda yöneltilen söz veya yazı, sual
-
[isim]
Bir şey öğrenmek için birine yöneltilen ve karşılık gerektiren söz veya yazı, sual
- USLU
-
-
[sıfat]
Toplumu, çevresini rahatsız etmeyen, edepli, müeddep, yaramaz karşıtı
- "Uslu ve çekingen huyum ne kendimi ne de nafakamı herhangi bir sert hareketle savunmaya asla müsait değildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Sizin gitmeyeceğinizi bildiği için uslu oturacaktır." (Aka Gündüz)
-
[zarf]
Uysal bir biçimde
-
Akıllı, zeki
- "Gören bizi sanır deli / Usludan yeğdir delimiz." (Anonim şiir)
-
[sıfat]
Toplumu, çevresini rahatsız etmeyen, edepli, müeddep, yaramaz karşıtı
- KOKU
-
-
[isim]
Nesnelerden yayılan küçücük zerrelerin burun zarı üzerindeki özel sinirlerde uyandırdığı duygu
- "Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bir yerden kokusu çıkarsa baban vasıtasıyla önlemek isteyecekler." (Sabahattin Ali)
- "O yokken anası tarafından gönderildiğine şüphe olmayan bütün bu şeylere anasının kokusu sinmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Yaz yağmuru yağdığı vakit burada toprağın güzel kokusunu duymak mümkündür." (Memduh Şevket Esendal)
-
Güzel kokmak için sürülen esans
- "Koku sürünmek."
- "Yılların gazetecisisin oğlum, iyi haberin kokusunu kilometrelerce uzaktan alırsın." (Ahmet Ümit)
-
Belirti, işaret
- "Ortalıkta bir savaş kokusu var."
-
[isim]
Nesnelerden yayılan küçücük zerrelerin burun zarı üzerindeki özel sinirlerde uyandırdığı duygu
- OKSU
- ...
- OTLU
-
-
[sıfat]
Otu olan
- "Ona çok güzel, sulak, otlu bir ova buldum." (Yahya Kemal)
-
[sıfat]
Otu olan
- KONU
-
-
[isim]
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
- "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Üzerinde konuşulan şey, bahis
- "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım." (Burhan Felek)
-
[isim]
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
- DOĞU
-
-
[isim]
Güneşin doğduğu ana yön, gün doğusu, şark, maşrık, batı karşıtı
-
Bulunulan yere göre güneşin doğduğu yönde kalan bölge
-
Güneşin 21 Mart ve 23 Eylülde doğduğu yön
-
[isim]
Güneşin doğduğu ana yön, gün doğusu, şark, maşrık, batı karşıtı
- DORU
-
-
[sıfat]
Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan (at)
-
Kızıl (at donu)
-
[sıfat]
Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan (at)
- KUTU
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
İnce tahta, mukavva, teneke, plastik vb.nden yapılmış, genellikle kapaklı kap
- "Enfiyesini, üstü mineli bir kutudan çekerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi / Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi." (Ahmet Muhip Dranas)
-
[sıfat]
Bu kabın alabildiği miktarda olan
- "Bir kutu lokum."
-
Elektrik veya telefon tellerinin toplanıp bağlandığı kap
-
Bir kimsede, bir yerde, bir şeyde iyi veya kötü bir özelliğin fazlalığını belirten bir söz
- "Akıl kutusu. Fesat kutusu."
-
[isim]
İnce tahta, mukavva, teneke, plastik vb.nden yapılmış, genellikle kapaklı kap
- EBRU
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kâğıt süslemeciliğinde kitre, kola vb. yapıştırıcılarla yoğunlaştırılmış su üzerine, neft yağı ile sulandırılmış yağlı boya damlatılarak yapılan ve kâğıda geçirilen süs
-
[isim]
Kâğıt süslemeciliğinde kitre, kola vb. yapıştırıcılarla yoğunlaştırılmış su üzerine, neft yağı ile sulandırılmış yağlı boya damlatılarak yapılan ve kâğıda geçirilen süs
- OLGU
-
-
[isim]
Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, vakıa
- "Bilim yoluyla olguları kavrayıp sıralayabiliriz." (Orhan Hançerlioğlu)
-
Varlığı deneyle kanıtlanmış şey
-
Edebî eserlerde olayı geliştiren davranış, iş
-
[isim]
Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, vakıa
- UTÇU
-
-
[isim]
Ut yapan veya satan kimse
-
Ut çalan kimse, udi
-
[isim]
Ut yapan veya satan kimse
- RÜCU
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Geri dönme, sözünü geri alma, cayma, tersinme
- "Hakkı olmak hakkından kim rücu edecek?" (Peyami Safa)
-
Kayıtım
-
[isim]
Geri dönme, sözünü geri alma, cayma, tersinme
- TAPU
-
-
[isim]
Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge
-
Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş
-
[isim]
Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge
- ALPU
- ...
- DOLU
-
-
[isim]
Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak veya düzensiz biçimli saydam buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü
- "Dolu ekinlerini vurmuşsa bir yıl aç demekti." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak veya düzensiz biçimli saydam buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü
- UYKU
-
-
[isim]
Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu
- "Rahat bir uyku uyumuştum." (Sait Faik Abasıyanık)
- "İkimiz de esniyorduk, uyku bastırıyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Uykumu dağıtmak için birkaç fincan kahve içtim."
- "Yorgunsun, uyku gözlerinden akıyor." (Aka Gündüz)
-
Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık
- "Eğer bu patırtıdan, ikinci uykusu başına sıçrayan imam aşağı koşmasa iki kadın, avluda, saç saça, baş başa dövüşeceklerdi." (Halide Edip Adıvar)
- "Etrafı kapatan dik, sivri dağlar duman ve bulut sarılı kocaman başlarını birbirine dayayarak çoktan uykuya varmışlardı." (Refik Halit Karay)
-
Doğada görülen sükûnet durumu
- "Kış süresince uykuda olan ağaçlar, baharla birlikte uyandı."
-
[isim]
Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu
- UNLU
- ...