Sonunda ak olan 6 harfli 269 kelime var. AK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ak olan kelimeler listesine ya da başında ak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SUNMAK

  1. [-i] Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, yollamak, göndermek, takdim etmek
    • "Bu küçük hadiseyi devlet adamlarımıza bir müşahede olarak sunuyorum." (Burhan Felek)
  2. Tanıtmak, bilgi vermek amacıyla çeşitli yöntemler kullanarak bir konuyu dinleyenlere aktarmak
  3. Radyoda, televizyonda, bir eğlence yerinde programı takdim etmek

SAVSAK

  1. [sıfat] İhmalkâr

ULAMAK

  1. [-i] Eklemek, katmak, ilave etmek

DAYLAK

  1. [isim] Dişi deve
  2. [sıfat] Çıplak
    • "Develer daylak / Sevenler aylak / Sen kimin yârisin / Her yanın oynak." (Halk türküsü)

KANMAK

  1. [-e] Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak
  2. Tatlı sözlere aldanmak
  3. Bir gereksinimini, bir isteğini yeteri kadar karşılamış olmak, doymak
    • "Siz bile bu şekil, renk, koku zenginliğine kanmış ve yorulmuş ruhunuzla..." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Yetinmek, iktifa etmek
    • "Odalarının keçeleri üstüne serilmiş seccadelerde bazen namaz kılmakla kanmayarak çoraplarını çıkarır." (Ahmet Hamdi Tanpınar)

ÇINLAK

  1. [sıfat] Çınlaması, yankısı çok olan (yer)

MİHRAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Odak

TATMAK

  1. [-i] Dil yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak
    • "Ben de tadabilir miyim? Çok merak ediyorum." (Tarık Buğra)
  2. Bir şeyden az miktarda yemek veya içmek
    • "O meşhur beyaz şaraplarını tattık." (Haldun Taner)
  3. Bir duruma uğramış olmak
    • "Yaşamın her acısını tatmış."
  4. Duymak, hissetmek

ÇAĞNAK

  1. [isim] Amniyon sıvısı

DIZLAK

  1. [sıfat] Dazlak

ŞALLAK

  1. [sıfat] Çıplak
  2. Giyimine özen göstermeyen kimse

TAKMAK

  1. [-i] Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek
    • "Gözlüğünü takıp masaya eğildi." (Refik Halit Karay)
    • "Kız, kalk giyin, tak takıştır, diyor." (Halide Edip Adıvar)
  2. [-e] Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek
    • "Geline pırlanta yüzük takmışlar."
  3. [-i] Ad, lakap koymak
    • "Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor." (Haldun Taner)
  4. [nsz] Kuşanmak
    • "Kılıç takmak."
  5. Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek
    • "Arabaya hafiye kıyafetinde polis memurları da takıyorlar." (Yusuf Ziya Ortaç)
  6. [-e] Biriyle olumsuz olarak uğraşmak
  7. Borç bırakmak
    • "Bu eve asilzadelerin biri girip öteki giderdi. Giden kirayı takar, gelen ortalığı kasıp kavururdu." (Peyami Safa)
  8. Önemsemek, önem vermek, tınmak
    • "Dün koskoca bir mebus kızıyken, bir zamanların şalvarlı Nuriye'sini takar mıyım?" (Adalet Ağaoğlu)
  9. [-den] Sınavını başaramamak

ÇAPMAK

  1. [-i] Koşturmak
    • "Atını çaparak gitti."
  2. [nsz] Akın etmek, koşmak
    • "Yağı basar, uğru çapar, tek başıma barınamam, ölürüm." (Memduh Şevket Esendal)

ÇAYLAK

  1. [isim] Yırtıcılardan, uzun kanatlı, çengel gagalı, küçük kuşları ve fare gibi zararlı hayvanları avlayan, tavuk büyüklüğünde bir kuş (Milvus migrans)
  2. [sıfat] Toy, deneyimsiz, acemi (kimse)

PAYTAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Çarpık, eğri bacaklı
  2. [isim] Satranç oyununda piyade taşı

BIKMAK

  1. [-den] Tekrarlanması, sürüp gitmesi yüzünden bir şeyden doygunluk veya yorgunluk duyarak onu istemez duruma gelmek, usanmak
    • "Sonra bir gün bu hayattan bıkıverdi." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Giy onu, çıkar onu. Eş dost, konu komşu, sırtımda onu göre göre bıktılar, usandılar." (Mahmut Yesari)
  2. Dayanamaz duruma gelmek

LAKLAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Leyleğin gagasıyla çıkardığı ses
  2. Ara vermeden söylenilen saçma sapan söz dizisi, gevezelik

PARLAK

  1. [sıfat] Parlayan, ışıldayan
    • "Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." (Halide Edip Adıvar)
  2. Temiz ve ışıklı
    • "Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı / Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
  3. Göze çarpacak kadar başarılı
    • "Birinci İnönü Harbini parlak bir zaferle kazandık." (Aka Gündüz)
  4. Yüzü güzel (oğlan)

ZİKZAK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. Art arda birdenbire ters yöne açılar yapan kırık çizgi
  2. Sık sık değişen görüş, düşünce veya davranış, istikrarsızlık
    • "Yurdumuzun daha çok zikzaklar ülkesi olduğuna artık iyice alıştık." (Haldun Taner)
  3. [sıfat] Karşılıklı
    • "Boğaziçi köylerinde oturanların birbirleriyle buluşmaları için zikzak vapurlar işlerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)

KAKMAK

  1. [-i] İtmek, vurmak
  2. [nsz] Kakma yapmak
  3. Vurarak dar bir yere sokmak

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü