Başında ö olan 5 harfli 63 kelime var. Ö harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ö harfi olan kelimeler listesine ya da sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ö bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖDEME
-
-
[isim]
Ödemek işi, tediye
-
[isim]
Ödemek işi, tediye
- ÖZGÜR
-
-
[sıfat]
Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür
- "Muallim Naci'den önceki çevirmenler de çok özgür bir çeviriden yanadırlar." (Salâh Birsel)
-
Yönetim bakımından yabancı bir gücün etkisi altında bulunmayan, başka bir yönetime bağlı olmayan, bağımsız, hür (ulus, ülke)
-
Kendi kendine hareket etme, davranma, karar verme gücü olan
-
Tutuklu olmayan, hür
-
Başkasının kölesi olmayan, hür
-
Siyasi bir güç tarafından denetlenmeyen, engellenmeyen
- "Özgür basın. Özgür girişim."
-
[sıfat]
Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür
- ÖRTÜŞ
-
-
[isim]
Örtme işi veya biçimi
-
[isim]
Örtme işi veya biçimi
- ÖRGÜT
-
-
[isim]
Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül, teşkilat
- "Örgütteki dosyası da çoktan dürülmüştü." (Tarık Buğra)
- "Sizler batıda yerleştiğiniz her karış toprakta Oğuz töresini yaşatacak örgütleri kuracaksınız." (Nezihe Araz)
-
Bir kuruluşa bağlı alt bölümlerin bütünü
-
[isim]
Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül, teşkilat
- ÖLÇÜM
-
-
[isim]
Ölçme işi
-
Ölçülerek elde edilen sonuç
- "Bu alanın ölçümü iki kilometrekaredir."
-
Ölçümleme sonucu, takdir
-
[isim]
Ölçme işi
- ÖZLEM
-
-
[isim]
Bir kimseyi veya bir şeyi görme, kavuşma isteği, hasret, tahassür
- "Nasıl doysun, yılların özlemini gideriyor." (Atilla İlhan)
- "Mustafa Kemal Paşa, özlemini çektiği bir yuvaya kavuşmuştur." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir kimseyi veya bir şeyi görme, kavuşma isteği, hasret, tahassür
- ÖZDEN
-
-
[sıfat]
Özle, öz varlıkla, gerçekle ilgili
-
İçten, candan, samimi
- "Ama ne kadar özden, ne kadar inandırıcıydı bir bilseniz." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Timüs
-
[sıfat]
Özle, öz varlıkla, gerçekle ilgili
- ÖLÇEK
-
-
[isim]
Birim kabul edilen herhangi bir şeyin alabildiği kadar ölçü
-
[sıfat]
Bu ölçü miktarında olan
- "İki ölçek buğday."
-
Tahıl ölçmeye yarar kap, kile
-
Bir harita veya resimde görülen uzaklıklarla bunların işaret ettiği, karşılandığı gerçek uzunluklar arasındaki oran
- "Yüz binde bir ölçeğinde bir harita."
-
Bir ölçü aletinin üzerinde çizgilerle ayrılmış bölüm, kadran
-
Dört okkaya eşit ağırlık ölçüsü
-
[isim]
Birim kabul edilen herhangi bir şeyin alabildiği kadar ölçü
- ÖLMEK
-
-
[nsz]
Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek
- "Allah geride kalanlara ömür versin, ölenle ölünmez; konuşacağız da gezeceğiz de yiyeceğiz de içeceğiz de..." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Bu defa artık ölmek var, dönmek yoktur." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Çünkü çiçek kokusu. Proust'un tıknefes nöbetlerinde ölüp ölüp dirilmesine yol açarmış." (Salâh Birsel)
-
Bitki, solmak
- "Bu çiçekler dayanmaz, çabuk ölür."
-
Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek
-
Değerini, geçerliğini, gücünü yitirmek, kullanılmamak
- "Bu usul öldü artık."
-
[nsz]
Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek
- ÖZGÜL
-
-
[sıfat]
Bir türle ilgili, bir türe ilişkin
-
[sıfat]
Bir türle ilgili, bir türe ilişkin
- ÖZSEL
-
-
[sıfat]
Öz ile ilgili
-
[sıfat]
Öz ile ilgili
- ÖTÜCÜ
-
-
[sıfat]
Güzel öten, ötüşü güzel olan
-
[sıfat]
Güzel öten, ötüşü güzel olan
- ÖNLÜK
-
-
[isim]
Yemek yaparken giysinin önü kirlenmesin diye giyilen, boyundan askılı ve bele bağlanan örtü
- "Önünde önlük bağlı, kırk yaşlarında kadar bir kadın geldi." (Memduh Şevket Esendal)
-
İlköğretimin ilk beş yılında öğrencilerin giydiği bir örnek giysi
-
Bir iş yaparken giysinin kirlenmesini önlemek için bele takılan veya giyilen örtü, giyecek
-
Küçük çocuklara yemek yedirirken üstlerini korumak için boyunlarına bağlanan örtü
-
[isim]
Yemek yaparken giysinin önü kirlenmesin diye giyilen, boyundan askılı ve bele bağlanan örtü
- ÖĞREK
-
-
[isim]
At sürüsü
-
[isim]
At sürüsü
- ÖRGEN
-
-
[isim]
Organ, uzuv
-
[isim]
Organ, uzuv
- ÖZGÜN
-
-
[sıfat]
Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal
- "Eskinin doğa ile uyuşan, özgün yapılarını yıkıp yerine yabancı, öykünme, yaratıcılıktan yoksun yapılar dikerek çirkinleştirdik." (Necati Cumalı)
-
Bir buluş sonucu olan, nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan
- "Özgün biçim."
-
Çeviri olmayan, asıl olan (metin)
-
[sıfat]
Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal
- ÖLMEZ
-
-
[sıfat]
Ölümsüz, kalıcı olan
- "Her kim ki olursa bu sırra mazhar / Dünyaya bırakır ölmez bir eser." (Âşık Veysel)
-
Çok dayanıklı, kolay eskimeyen
-
[sıfat]
Ölümsüz, kalıcı olan
- ÖNSEL
-
-
[sıfat]
Hiçbir denemeye dayanmayan ve akıl yordamıyla bulunup ortaya konan, apriori
-
[sıfat]
Hiçbir denemeye dayanmayan ve akıl yordamıyla bulunup ortaya konan, apriori
- ÖZNEL
-
-
[sıfat]
Özneye ilişkin olan, öznede oluşan, nesnelerin gerçeğine değil, bireyin düşünce ve duygularına dayanan, enfüsi, subjektif, nesnel karşıtı
- "Bence bunu düşünelim ve ortaya çıkacak öznel davranışımızı içtenlikle dile getirelim." (Melih Cevdet Anday)
-
[sıfat]
Özneye ilişkin olan, öznede oluşan, nesnelerin gerçeğine değil, bireyin düşünce ve duygularına dayanan, enfüsi, subjektif, nesnel karşıtı
- ÖZENİ
-
-
[isim]
Özenme işi
-
[isim]
Özenme işi