İçinde il olan 6 harfli 255 kelime var. İçerisinde İL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında il olan kelimeler listesine ya da Sonu il ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇİLECİ
-
-
[isim]
Çile (I) çeken, sıkıntı sahibi
- "Bu çileci görüş sanatçılarımızı da etkilemiştir elbet." (Tomris Uyar)
-
[isim]
Çile (I) çeken, sıkıntı sahibi
- HAMİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Gebe
- "Şu arkamdaki hamile kadına bir yer arıyorum." (Burhan Felek)
-
Gebe
- TEHZİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Alaya alma
-
Ciddi bir esere alay tarzında nazire yazma, şakalı bir anlatıma çevirme
-
[isim]
Alaya alma
- İLİKLİ
-
-
[sıfat]
İliği olan
-
İliklenmiş
- "Küçük küçük kırmızı çiçekli gömleğinin yalnız boğazına tesadüf eden düğmesi ilikli, ötekiler açıktı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
İliği olan
- TAHMİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yükleme
-
[isim]
Yükleme
- DİLHUN
- ...
- İRİLİK
-
-
[isim]
İri olma durumu
-
[isim]
İri olma durumu
- CİLACI
-
-
[isim]
Cila yapan, eşyaya cila vuran kimse
-
[isim]
Cila yapan, eşyaya cila vuran kimse
- CİLALI
-
-
[sıfat]
Cilası olan, cila sürülmüş, cila ile parlatılmış, mücella
- "Ev sahibi, cilalı basma resmi, tablo yerine astı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Cilası olan, cila sürülmüş, cila ile parlatılmış, mücella
- EPİLOG
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Son deyiş
-
[isim]
Son deyiş
- İLLAKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
İlla
-
[zarf]
İlla
- HİLECİ
-
-
[sıfat]
Hile yapan, hile karıştıran, hilebaz, hilekâr
-
[sıfat]
Hile yapan, hile karıştıran, hilebaz, hilekâr
- VİLADİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğuştan (olan)
-
[sıfat]
Doğuştan (olan)
- DİLBAZ
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[sıfat]
Güzel söz söyleyen, konuşkan
-
Konuşmasıyla kandıran
- "Benli küheylan çok yaman, çok dilbaz, çok dessas bir karı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[sıfat]
Güzel söz söyleyen, konuşkan
- BASKİL
- ...
- VESİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sebep, bahane
- "Arkadaşlar birer vesile ile dağıldılar ve beni Besim Bey'le yalnız bıraktılar." (Memduh Şevket Esendal)
- "İkide birde içimizden birine çatmak için vesile arıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bir vesile bulup size takdim edilmek pek kolay bir iş oldu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Evinde bazen namaz kılar ancak bir vesile olursa camiye giderdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Elverişli durum, fırsat
- "Muhasebeci, yerden temennalar, gevrek kahkahalar arasında bir vesile ile, kuru üzümden iki çekilmiş yirmi iki grado sert rakısını methetti." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sebep, bahane
- BİLİCİ
-
-
[sıfat]
Bilen
- "Tanrı görücüdür, bilicidir, işiticidir."
-
[sıfat]
Bilen
- EĞRİLİ
-
-
[sıfat]
Eğrisi olan
-
[sıfat]
Eğrisi olan
- EĞİLME
-
-
[isim]
Eğilmek işi
- "İstese bile kendisini veremiyor, belirsiz bir tiksinti o yöne eğilmesini engelliyordu." (Atilla İlhan)
-
Bir doğrunun, bir başka doğruya veya düzleme göre eğik olması
-
Yerin manyetik alanında bulunan serbest mıknatıslı bir iğnenin doğrultusu ile yatay düzlem arasındaki açı
-
[isim]
Eğilmek işi
- SİLMEK
-
-
[-i]
Bir şeyin ıslaklığını gidererek kuru duruma getirmek
- "Terlemiş gibi alnını elinin tersiyle sildi." (Ömer Seyfettin)
- "Beni aldattı diye onu kalbimden silip attım, ondan nefret ediyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Üzerine genellikle bir bez sürterek tozlarını, kirlerini almak veya parlatmak
- "Türküler çağırarak tahta siliyorlar." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Büyükdere'den yanına bir sepet kiraz aldığı vakit, sandalda bütün kirazı silip süpürür." (Salâh Birsel)
-
Bir yazı, çizgi vb.ni kazıyarak veya sürterek yok etmek
- "Daktilo yanlışlarını iğneyle kazıyarak sildi."
- "Bu, nereden ve kimden geldiği belli olmayan darbe son ümitlerini de silip süpürmüştü." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Tahta malzemeyi makineyle düzgün ve pürüzsüz hâle getirmek
-
[-i]
Üzerini çizerek atmak, yok etmek
- "Defterden adını silmişler."
-
İlişkisini koparmak, yok saymak
-
[-i]
Üstünlük göstererek o alanda üstün olanları ikinci plana atmak
- "Takımı sahadan silmek."
-
Ortadan kaldırmak, yok etmek veya gidermek
- "Senin gözlerin gönlümü dolduran kara düşünceleri silecek, beni korkulardan kurtaracaktır." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir şeyin ıslaklığını gidererek kuru duruma getirmek