Başında ça olan 5 harfli 62 kelime var. Ça ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ça olan kelimeler listesine ya da sonu ça ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ça bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AÇ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇABUK
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Aceleci
                    
                    
- "Çabuk ve kolay bir konuşma tarzı vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
 - "Çağırınız kuzum, rica ederim çağırınız hem biraz çabuk olunuz" (Peyami Safa)
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Alışılandan veya gösterilenden daha kısa bir zamanda, tez, yavaş karşıtı
                    
                    
- "Yazıma çabuk cevap geldi." (Aka Gündüz)
 
 - 
                        [ünlem]
                    
                        "Acele et, oyalanma" anlamlarında bir seslenme sözü
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Aceleci
                    
                    
 - ÇAPAK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan veya kuruyan akıntı
                    
                    
 - 
                    
                        Madenler dövülürken sıçrayan ince, ufak parça
                    
                    
 - 
                    
                        Metal veya toprak eşya kenarlarında bulunan pürüz
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan veya kuruyan akıntı
                    
                    
 - ÇATKI
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Uç uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü
                    
                    
- "Tüfek çatkısı."
 
 - 
                    
                        Sehpa
                    
                    
 - 
                    
                        Alından geçerek başın çevresine çember gibi bağlanan bağ, kaşbastı
                    
                    
- "Alnında, başı ağrıdığı vakitlerdeki gibi beyaz tülbentten bir çatkı vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 - 
                    
                        Bir işin bütününün veya parçalarının bir araya getirilmesinde uyulan yöntem
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Uç uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü
                    
                    
 - ÇAMÇA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Sazangillerden, pullarından yalancı inci yapılan bir ırmak balığı (Leuciscus rutilus)
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Sazangillerden, pullarından yalancı inci yapılan bir ırmak balığı (Leuciscus rutilus)
                    
                    
 - ÇALTI
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Diken, çalı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Diken, çalı
                    
                    
 - ÇARPI
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Kaba sıva, çarpma sıva
                    
                    
 - 
                    
                        Birbiriyle çarpılan iki sayı arasına konulan işaret: "a x b" veya "a . b", "a çarpı b" diye okunur
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kaba sıva, çarpma sıva
                    
                    
 - ÇAVLI
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Henüz ava alıştırılmamış doğan yavrusu
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Henüz ava alıştırılmamış doğan yavrusu
                    
                    
 - ÇAMAŞ
 - ...
 - ÇAKAL
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [isim]
                    
                        Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)
                    
                    
 - 
                    
                        Kurnaz, yalancı, düzenci, aşağılık kimse
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Titiz, huysuz, görgüsüz
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)
                    
                    
 - ÇARHA
 - ...
 - ÇAVUŞ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bir işin veya işçilerin başında bulunan ve onları yöneten sorumlu kimse
                    
                    
 - 
                    
                        Osmanlı Devleti teşkilatında çeşitli hizmetler yapan görevli
                    
                    
 - 
                    
                        Osmanlı ordusunda üst komutanların buyruklarını ast komutanlara ulaştıran görevli
                    
                    
 - 
                    
                        Onbaşıdan sonra gelen ve görevi manga komutanlığı olan erbaş
                    
                    
- "Katanaların birinin üstünde bir topçu çavuşu oturuyor." (Refik Halit Karay)
 
 - 
                    
                        Askerî okullarda sınıf başkanı
                    
                    
- "İki ay içinde üstünlüğünü tanıtarak sınıfının çavuşu olmuştur." (Falih Rıfkı Atay)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir işin veya işçilerin başında bulunan ve onları yöneten sorumlu kimse
                    
                    
 - ÇATAK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı
                    
                    
- "Karakaçanı, Armutdere çataklarında bu Bozdayı tepelediydi." (Memduh Şevket Esendal)
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Yapışık, ikiz (meyve)
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Kavgacı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı
                    
                    
 - ÇAKIM
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Kıvılcım
                    
                    
 - 
                    
                        Şimşek
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kıvılcım
                    
                    
 - ÇATMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Çatmak işi
                    
                    
 - 
                    
                        Provada geçici olarak bir giysiye iliştirilmiş olan parça
                    
                    
 - 
                    
                        Duvarları ağaç gövdesinden birbirine takılarak ve çivisiz olarak yapılan yayla evi, Yörük çadırı
                    
                    
 - 
                    
                        Bir çeşit döşemelik kumaş
                    
                    
- "Sonra o çatma örtülü minderin üstüne oturmuş, albayın İstanbul hakkındaki suallerine kısa kısa cevap vermişti." (Halide Edip Adıvar)
 
 - 
                    
                        Ahşap yapılarda ağaç iskeletin temel parçaları
                    
                    
 - 
                    
                        Semerin ağaç kısmı
                    
                    
 - 
                    
                        Heykel yapımında çamuru ayakta tutan tel iskelet
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Çatmak işi
                    
                    
 - ÇALAK
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Eline ayağına çabuk, atik, çevik
                    
                    
- "Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Eline ayağına çabuk, atik, çevik
                    
                    
 - ÇARIK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        İşlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan ayakkabı
                    
                    
- "Tozla örtülmüş çarıklarının eskiliği belli olmuyor." (Ömer Seyfettin)
 
 - 
                    
                        Araba yokuş aşağı giderken tekerleği frenlemek için altına sürülen demir levha
                    
                    
 - 
                    
                        Para cüzdanı
                    
                    
- "Kızı bu çarık sözünün para cüzdanı manasına geldiğini bilmeden dinler..." (Refik Halit Karay)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İşlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan ayakkabı
                    
                    
 - ÇADIR
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [isim]
                    
                        Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ
                    
                    
- "Kılıcını çekip tek başına atını, düşman başkumandanının çadırına saldırarak ölüm arayan Türk kumandanları görülmüştür." (Atatürk)
 
 - 
                    
                        Gölgelik olarak kullanılan tente veya şemsiye
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ
                    
                    
 - ÇAPAR
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Postacı, ulak
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Benekli, alacalı (hayvan ve bitki)
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Akşın
                    
                    
 - 
                    
                        Çiçek bozuğu yüz
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Postacı, ulak
                    
                    
 - ÇALAP
 - ...
 - ÇAMUR
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Su ile karışıp bulaşır ve içine batılır duruma gelmiş toprak, balçık
                    
                    
- "Ayakkabılarımızın altındaki kırmızı renkli, arasından kuru otlar fırlamış çamurun ağırlığını duyar gibi oluyorum." (Refik Halit Karay)
 - "Herkesin birbirine çamur attığı, çelme taktığı bu dünyada..." (Haldun Taner)
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Sataşkan, çevresini tedirgin eden, sulu, arsız (kimse)
                    
                    
- "Çamur oyuncu ile dürüst oyuncuyu herkes karıştırıyor." (Haldun Taner)
 
 - 
                    
                        Yapı işlerinde kullanılan çeşitli malzemeden oluşmuş harç
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Su ile karışıp bulaşır ve içine batılır duruma gelmiş toprak, balçık