Başında za olan 5 harfli 23 kelime var. Za ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde za olan kelimeler listesine ya da sonu za ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında za bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AZ

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ZALİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Acımasız ve haksız davranan, kıyıcı, zulmeden
    • "Şehzadeyi hapseyledi zalim pederi / Bir kasra ki gözler göremez gökle yeri." (Yahya Kemal Beyatlı)

ZAĞLI

  1. [sıfat] Kılağılı

ZAYIF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan)
    • "Uzun boylu, zayıf, ellilik bir hanım." (Sermet Muhtar Alus)
    • "Güya bu sene biraz zayıf düşmüşüm." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Muhalefeti hep zayıf düşüren, muhalefeti hep hedefinden uzaklaştıran kusur, ondaki bu sonsuz kanma ve aldanma huyudur." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Kendisini en zayıf yerinden yakalamak istediğinden şüphelenir gibi." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Görevini yapacak yeterli gücü olmayan
    • "Zayıf bir ordu. Gözleri zayıf."
  3. Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan
    • "Zayıf bir yapı."
  4. Önemli, güvenilir olmayan
    • "Zayıf bir bilgi."
  5. Çok az
    • "Zayıf bir ihtimal."
  6. Enerjisi, etkisi, yoğunluğu az olan
    • "Radyoda uzak bir istasyonun zayıf sesini duydu. Zayıf ışık."
  7. [isim] Başarısızlığı gösteren not
  8. Bilgi yönünden yeterli olmayan, yeteneksiz
    • "Zayıf bir öğretmen."
  9. Kişilik ve ruhsal yönden gereği kadar güçlü olmayan
    • "Zayıf ve uydurma bir âşık bu cevaba karşı perişan olurdu." (Aka Gündüz)

ZAHİR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Açık, belli
  2. [isim] Dış yüz, görünüş
  3. [zarf] Kuşkusuz, elbette, şüphesiz
    • "Zahir, o anda başıma kan çıkmış, yüzüm kızarmış olacak ki..." (Sermet Muhtar Alus)
  4. [zarf] Görünüşe göre, anlaşıldığına göre
    • "Ben yanlış biliyormuşum zahir."

ZATEN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] Doğrusu, doğrusunu isterseniz, esasen, zati
    • "Başımıza ne gelirse hep bu herkese uymaktan gelir zaten..." (Necati Cumalı)

ZAHME
...
ZARAR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat
    • "Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Bizden hiç kimseye zarar gelmez." (Ömer Seyfettin)
    • "Usulleri, kaideleri bozanların zarar görecekleri muhakkaktı." (Ömer Seyfettin)
    • "Bu davaya zarar verecek ihtiyarları ortadan kaldırmaya çalışmaktadır." (Falih Rıfkı Atay)

ZAHİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getiren (kimse)
    • "Bu sualin karşısında, hakikati inkâr olunmuş bir zahit gibi doğruldu." (Ömer Seyfettin)

ZAĞAR

  1. [isim] Bir cins çoban köpeği
    • "Azarlanmış bir zağar sümsüklüğüyle otelime kapandım." (Aka Gündüz)

ZAMME

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ötre

ZARİF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Çekicilik, biçim, görünüş, durum, konuşma ve davranışlarıyla hoşa giden, beğenilen
    • "Camilerimizdeki o zarif çizgilerin şiirini bir daha duyacak." (Orhan Seyfi Orhon)
  2. Beğenilir ve nükteli (dil, konuşma vb.)
    • "Zarif bir söz."
  3. İnce, albenili

ZANKA

Kelime Kökeni : Rusça

  1. [isim] İki atlı kızak

ZAMAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit
    • "Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım." (Ömer Seyfettin)
    • "Nihayet yalnız kaldığım bir zamanı avlayarak yanıma yaklaşıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Kaybolmuş şeyleri bulurum ama sen zamanı geçirmişsin, saatini bulamadım." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Bu sürenin belirli bir parçası, vakit
    • "Efendiler, az söylemek çok yapmak zamanı gelmiştir." (Atilla İlhan)
  3. Belirlenmiş olan an
  4. Çağ, mevsim
    • "Gül zamanı. Çocukluk zamanı."
  5. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit
  6. Dönem, devir
    • "Eski müdür zamanında hayli şımarmış olan bu miskin ve ukala herifi sepetledi." (Haldun Taner)
  7. Bir süre ile ilgili durum ve şartlar
    • "Sigarasını efkârlı olduğu zamanlar yaptığı gibi sık nefeslerle çabuk çabuk içiyordu." (Haldun Taner)
  8. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram
  9. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı
    • "Geldi, gelmiş, geliyor, gelecek, gelir."
  10. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri

ZAĞCI

  1. [isim] Kılağı yapan kimse

ZABİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Rütbesi teğmenden binbaşıya kadar olan asker
    • "Bu karanlık günler, senin gibi genç, ateşli, imanlı zabitlerin gayreti ile aydınlanacak!" (Samim Kocagöz)
  2. [sıfat] Tuttuğunu koparan, dediğini yaptıran

ZARTA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yellenme

ZARCI

  1. [isim] Zar oyunu oynayan kimse

ZABIT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tutanak
    • "Şimdi bir zabıt daha tutsam görev başında memura hakaretten, sülaleni yakarım senin." (Çetin Altan)

ZARSI

  1. [sıfat] Zarı andıran, zara benzeyen, zar gibi
    • "Zarsı doku."

ZAMİR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kişi, dönüşlülük, gösterme, soru ve belirsizlik kavramları vererek varlıkların yerini tutan söz, adıl
    • "Ben, sen, o, biz, siz, onlar; kendim, kendin, kendi, kendimiz, kendiniz, kendileri; bu, şu, o; kim, ne; biri."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü