Sonunda z olan 3 harfli 50 kelime var. Z harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde z harfi olan kelimeler listesine ya da başında z harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SÖZ
-
-
[isim]
Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
- "Aklıma bu maaş meselesinden bir kere de Ahmet Kerim'e söz açmak geldi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Toplantıda ilk olarak başkan söz aldı."
- "Numaralar okunuyor, görüşüyoruz, gruplardan gruplara sözler atıyoruz, şakalar ediyoruz, ne hoş eğleniyoruz." (Refik Halit Karay)
- "Söz bir, Allah bir, seni ele vermem." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
- "İşimin yapılacağı konusunda bakandan söz aldım."
- "Sarhoşlar söz atıyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu toplantıda büyüklere söz düşmüyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Hâlbuki bu münasebetsiz dedikodular mektebe de söz getirmeye başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi
- "Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Kesinlik kazanmayan haber, söylenti
- "Ortalıkta bir söz dolaşıyor."
-
Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme
- "O, sözünde duran bir adamdır."
-
Müzik parçalarının yazılı metni, güfte
- "Şarkının sözleri çok anlamlı."
-
[isim]
Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
- DAZ
-
-
[sıfat]
Saçı dökülmüş (baş), dazlak
-
Çıplak (toprak)
-
[sıfat]
Saçı dökülmüş (baş), dazlak
- BEZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pamuk veya keten ipliğinden yapılan dokuma
- "Arkamıza kefenimsi bezler geçirip kuşakla bağladılar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Pamuktan, düz dokuma
- "Amerikan bezi. Kaput bezi."
- "Ben senin az mı bezini yıkadım."
-
Herhangi bir cins kumaş
- "Çadır bezi. Yelken bezi."
-
Herhangi bir iş için kullanılan dokuma
-
Gelişigüzel kumaş parçası, çaput
- "Şurasını ıslak bezle silmeli."
-
[sıfat]
Kumaş veya dokumadan yapılmış
- "Bez bebek."
-
[isim]
Pamuk veya keten ipliğinden yapılan dokuma
- BİZ
-
-
[zamir]
Çokluk birinci kişiyi gösteren söz
- "Biz, Türkler, bütün tarihî hayatımızca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz!" (Atatürk)
- "Şehir uşağıyız. Bize de mi lolo? Bu işin içinde bir karı dalaveresi olduğunu anladım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Bazen teklik birinci kişi zamiri "ben" yerine kullanılan bir söz
- "Biz kendisini aldığımız zaman vücudu pek ince idi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zamir]
Çokluk birinci kişiyi gösteren söz
- LAZ
- ...
- FAZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Elektrik geriliminde evre
-
[isim]
Elektrik geriliminde evre
- TUZ
-
-
[isim]
Kokusuz, suda eriyen, yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billursu madde
- "Kaldırdığı gibi pekmez çömleğini vurmuş yere, tuz buz etmiş." (Rıfat Ilgaz)
- "Küçük votka kadehleri, mermi ıslıklarıyla aynalara çarpıp tuzla buz oluyorlar." (Atilla İlhan)
-
Bir asitteki hidrojenin yerini bir bazın almasıyla oluşan birleşim, sodyum klorür (NaCl)
-
[isim]
Kokusuz, suda eriyen, yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billursu madde
- KEZ
-
-
[isim]
Bazı sayı sıfatlarıyla birlikte kullanılarak bir olayın ve olgunun her bir tekrarlanışını bildiren söz, defa, kere, sefer
- "İki kez İstanbul'a gittim."
-
[isim]
Bazı sayı sıfatlarıyla birlikte kullanılarak bir olayın ve olgunun her bir tekrarlanışını bildiren söz, defa, kere, sefer
- POZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Resim ve fotoğrafta duruş
- "Yastıkları hastaya vereceğim yan oturma pozuna göre dizdim." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Tam çizerken bir arkadaşı geliyor, poz veren çocuğun ensesine bir küfür ve bir de şamar yapıştırıyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Büyük yazar pozlarındalar ama, edebiyat dünyası denilen şu dünyanın ne geçmişinden ne şimdisinden haberleri var." (Nezihe Meriç)
-
Fotoğrafta objektifin açık kaldığı süre
-
Fotoğraf makinesinde kullanılan filmde her bir kare
-
Kurum, çalım
-
[isim]
Resim ve fotoğrafta duruş
- CIZ
-
-
[isim]
Çocuk dilinde ateş
-
Kızgın yağın içine bir şey atıldığında çıkan ses
-
[isim]
Çocuk dilinde ateş
- ŞAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ayrık, kural dışı, müstesna
-
[sıfat]
Ayrık, kural dışı, müstesna
- BÜZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Künk
-
[isim]
Künk
- RAZ
- ...
- TÖZ
-
-
[isim]
Kök, asıl, cevher
-
Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram, cevher
-
[isim]
Kök, asıl, cevher
- GEZ
-
-
[isim]
Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
- "Bağ hendeğine sinip tüfeği geze aldım." (Memduh Şevket Esendal)
-
Tüfek, tabanca vb. ateşli silahlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik
-
[isim]
Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
- ARZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sunma
-
Piyasaya mal sürülmesi
- "Demin de arz ettiğim gibi karakolda izah ederim." (Tarık Buğra)
-
Yüksek bir makama anlatma, bildirme
-
[isim]
Sunma
- GİZ
-
-
[isim]
Sır
- "O gün çözer gibi olmuştu Kütahya çinilerindeki dipdiri renklerin gizini." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Sır
- GAZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tül
-
[isim]
Tül
- TİZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
İnce, keskin (ses)
- "Tüfeklerin daha tiz yaylım teraneleri bu en yüksek ölüm raksına hâkim olmuş." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
İnce, keskin (ses)
- KOZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ceviz
- "Artık iki taraf da son kozlarını oynamak, sonlarının üzerine yürümek zorunda idiler." (Tarık Buğra)
- "Mümeyyiz Efendi varsın bekçi ile kozunu pay etsin..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
İskambil oyunlarında diğer kâğıtları alabilen, onlara üstün tutulan belirli renk ve işaretteki kâğıt
- "Zavallının iratlarında oturan kiracılarla uğraşarak kırmadığı koz, çevirmediği dolap kalmıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Başarı fırsatı olan elverişli durum, saldırış ve savunma fırsatı
- "Başvurduğu bu olağanüstü tabiyede varlığını değil, yokluğunu koz olarak kullanmıştır." (Haldun Taner)
-
Karşısındakini alt edecek etkili şey
-
[isim]
Ceviz