Başında yı olan 6 harfli 16 kelime var. Yı ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde yı olan kelimeler listesine ya da sonu yı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında yı bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YIKKIN
-
-
[sıfat]
Yıkılacak duruma gelmiş, harap
-
[sıfat]
Yıkılacak duruma gelmiş, harap
- YIRTIM
-
-
[isim]
Basma kumaş vb. dokuma
-
[isim]
Basma kumaş vb. dokuma
- YIPRAK
-
-
[sıfat]
Yıpranmış, aşınmış, eski
- "İç cebindeki meşin cüzdandan çıkardığım, ortasından ikiye bölünmüş yıprak bir sarı kâğıdı uzatıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Yıpranmış, aşınmış, eski
- YILMAK
-
-
[-den]
Bir işten gözü korkup vazgeçmek
- "On beş dakika içinde onlar kadar yılmış, onlar kadar güçten kuvvetten kesilmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bıkmak, usanmak
-
[-den]
Bir işten gözü korkup vazgeçmek
- YIKICI
-
-
[isim]
Yıkmacı
- "Eski evlerimiz yandı, yıkıldı. Biz onlar içinde yaşayamaz olduk, alıcı çıkınca yıkıcılara sattık." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
Bir şeyin zarar görmesine, bozulmasına, yok olmasına, ortadan kalkmasına yol açan, tahripkâr
- "O yıkıcı bozgunun sebeplerini öğrenmeye büyük önem verdi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Yıkmacı
- YILMAZ
-
-
[sıfat]
Bir işten gözü korkup vazgeçmeyen, yılmayan
-
[sıfat]
Bir işten gözü korkup vazgeçmeyen, yılmayan
- YIKMAK
-
-
[-i]
Kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek
- "Yangın yarım saatin içinde her yeri sardı, uğruna gelen ne varsa yaktı, yıktı." (Memduh Şevket Esendal)
-
İnsan, hayvan veya ağaç devirmek
-
Bir yana eğmek
-
[-i]
Birine yüklemek
- "Suçu bana yıktı."
-
Yük indirmek
-
(-i, -e) mec. Herhangi bir suç, iş vb.ni birine yüklemek
-
Yıkımına yol açmak, mahvına sebep olmak
- "Bu acı onu yıkar."
-
[-i]
Kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek
- YIRTIK
-
-
[sıfat]
Yırtılmış olan
- "Kirli, yırtık yenleriyle alnının terlerini sildi." (Ömer Seyfettin)
-
Eskimiş, parçalanmış
-
Cırlak, tiz, keskin (ses)
- "Yırtık sesiyle çığlık çığlığa bağırıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Utanması, çekinmesi olmayan
- "Becerikli, yırtık bir kız değil ki mağazalarda iş arasın, bulsun." (Peyami Safa)
-
[isim]
Yırtılma sonucu oluşmuş yarık
- "Çorabın yırtığı."
-
[sıfat]
Yırtılmış olan
- YILDIZ
-
-
[isim]
Güneş ve ay dışında gökyüzünde görülen ışıklı gök cisimlerinden her biri
- "Baktık geceden fecre kadar ellerde / Yıldızlara yükselen kadehler gördük." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Adayı ve adalıları o kadar sevmeme rağmen bir türlü yıldızım barışmamıştır." (Burhan Felek)
- "Yeni Dâhiliye Nazırı Zati Bey'in yıldızı parladıkça Zaptiye Nazırı Selim Paşa'nın ikbali sönmeye yüz tuttu." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu gecelerin artık benzi soluyor, talihi kararıyor, yıldızı sönüyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Meşhur sinema ve müzikhol sanatçısı, star
- "Bir keresinde de bir yerli opera yıldızımız gelmişti." (Haldun Taner)
-
Bir noktadan çevreye beş veya daha fazla çıkıntısı olan çok köşeli şekil
- "Türk bayrağındaki yıldız beş ışınlıdır."
-
[sıfat]
Bu biçimde olan
-
Bir toplulukta, bir meslekte, üstün başarı gösteren kimse
- "Cebirde, geometride, fizikte sınıfımızın yıldızı idim." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Baht, şans, talih
-
Kuzey yönü, kuzey
-
[isim]
Güneş ve ay dışında gökyüzünde görülen ışıklı gök cisimlerinden her biri
- YILGIN
-
-
[sıfat]
Yılmış, korkmuş olan
- "Yılgın gözlerle bunlara baktı ve köşedeki tütüncüyü soracak oldu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bıkmış, usanmış
-
Morali bozulmuş, çökmüş
- "Böyle manen bozgun, yılgın ve bedenen bitkin bir hâlde köye varıyoruz." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Yılmış, korkmuş olan
- YIRTMA
-
-
[isim]
Yırtmak işi
-
[isim]
Yırtmak işi
- YIRTIŞ
-
-
[isim]
Yırtma işi veya biçimi
-
[isim]
Yırtma işi veya biçimi
- YIKAMA
-
-
[isim]
Yıkamak işi
- "Başını soğuk suyla yıkamaya başlamışlar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir eriticideki bir veya birkaç çözünür birleşeni ayırmak amacıyla, eriticiyi, toz durumuna getirilmiş bir maddenin içinden yavaş yavaş geçirme
-
Film üzerinde kalması istenmeyen kimyasal maddelerin akıtılması için arı suyla yapılan temizleme
-
[isim]
Yıkamak işi
- YILLIK
-
-
[sıfat]
Yapımından veya doğumundan başlayarak üzerinden bir yıl geçmiş olan
- "O gün yıllık hesapları getirmişlerdi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir yıl için, senelik, senevi
- "Evi yıllık tuttular."
-
Yılda bir yapılan
- "Kuruluşun yıllık toplantısı."
-
[isim]
Bir yılda verilen ücret
- "Bu evin yıllığı bir milyon liradır."
-
[isim]
Yılda bir çıkan ve o yılın olaylarını anlatan kitap, bülten, dergi vb. eser, salname
-
[isim]
Yılın gün, hafta, ay vb. bölümlerinden başka, bayram, yıl dönümü gibi belli günleri ve birtakım astronomi, meteoroloji, istatistik bilgilerini gösteren kitap biçiminde takvim, almanak
-
[isim]
Öğretim yılı sonunda hazırlanan, öğrenci, öğretmen ve yöneticilerin özellikleriyle ilgili bilgiler ile eğlendirici konuların yer aldığı kitap
-
[sıfat]
Yapımından veya doğumundan başlayarak üzerinden bir yıl geçmiş olan
- YIĞILI
-
-
[sıfat]
Yığılmış olan
-
[sıfat]
Yığılmış olan
- YIĞMAK
-
-
[-i]
Bir tepe oluşturacak biçimde üst üste koymak
-
[-i]
Biriktirmek
- "Herkes kışlık kömürünü yığdı."
-
Toplamak, bir araya getirmek
- "Bu yaşlıları kapının arkasına yığdılar." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Bir tepe oluşturacak biçimde üst üste koymak