Sonunda uç olan 18 kelime var. UÇ ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde uç olan kelimeler listesine ya da başında uç olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
ARDANUÇ
HARTUÇ, KULYUÇ, MARPUÇ, MEFLUÇ, SORGUÇ
BODUÇ, HAVUÇ, HURUÇ, KUMUÇ, PABUÇ, PULUÇ, SONUÇ, SURUÇ
AVUÇ, ORUÇ
SUÇ
UÇ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ARDANUÇ
- ...
- MEFLUÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İnmeli, felçli
- "Mefluç kadın, başını eğiyor, ensesini Bedia'ya uzatıyor." (Peyami Safa)
-
Bozuk, düzgün olmayan
-
[sıfat]
İnmeli, felçli
- HARTUÇ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kartuş
-
[isim]
Kartuş
- MARPUÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Nargileye takılan ve kolayca içmeyi sağlayan, hortum biçiminde uzun ve bükülgen boru
- "Nargilesinin marpucunu ayırdı dudaklarının arasından." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Nargileye takılan ve kolayca içmeyi sağlayan, hortum biçiminde uzun ve bükülgen boru
- KULYUÇ
-
-
[isim]
Geniş ve derin ağızlı mağara
-
[isim]
Geniş ve derin ağızlı mağara
- SORGUÇ
-
-
[isim]
Tuğ
- "Sokak fenerleri önünden geçtikçe bu camların üstünde ışıktan saçaklar ve sorguçlar belirip kayboluyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Tuğ
- PABUÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ayakkabı
- "Ökçesi basık pabucunun içinde kara ve çatlak topuklu ayakları ellerinden ziyade ortadadır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Olur olmaz adama pabuç bırakmaz." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Baktı pabuç pahalı, işi şakaya vurdu."
- "Bu ne hâl, sen kendini pabucu büyüğe okut."
-
Masa, sandalye vb. mobilyaların ayaklarına takılan metal veya plastik eklenti
-
İletken telleri elektrik birimlerine bağlayan veya cıvatalı bağlantıyı sağlayan parça
-
Bina kolonlarının temeldeki basma yüzeyinin geniş ve daha güçlü olarak yoğunlaştırılmış bölümü
-
[isim]
Ayakkabı
- KUMUÇ
-
-
[isim]
Sivrisineğe benzer çok küçük bir tür sinek
-
İçine et veya peynir konarak yapılan bir çeşit sigara böreği
-
[isim]
Sivrisineğe benzer çok küçük bir tür sinek
- BODUÇ
-
-
[isim]
Ağaç veya topraktan yapılmış küçük su kabı
-
[isim]
Ağaç veya topraktan yapılmış küçük su kabı
- HURUÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çıkma, çıkış
-
Göç
-
[isim]
Çıkma, çıkış
- SONUÇ
-
-
[isim]
Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice
- "Her koşu beklenilmeyen, şaşırtıcı bir sonuç verebilirdi." (Necati Cumalı)
- "Çalışmaları sonuç vermedi."
-
Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey
- "Sınav sonucu."
- "Görüşmelerden sonuç alınamadı."
-
Öz, özet
-
Bir yarışmada, spor karşılaşmasında tarafların elde ettikleri puan, sayı, skor
-
Yazının veya sözün bitim bölümü
-
[isim]
Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice
- SURUÇ
- ...
- HAVUÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Maydanozgillerden, koni biçimindeki etli kökü için sebze olarak yetiştirilen iki yıllık otsu bir kültür bitkisi, yeregeçen (Daucus carota)
-
[isim]
Maydanozgillerden, koni biçimindeki etli kökü için sebze olarak yetiştirilen iki yıllık otsu bir kültür bitkisi, yeregeçen (Daucus carota)
- PULUÇ
-
-
[sıfat]
Cinsel gücü olmayan (erkek)
-
[sıfat]
Cinsel gücü olmayan (erkek)
- AVUÇ
-
-
[isim]
Elin iç tarafı, apaz, hapaz
- "Balo ve kokteyl partisine bir davetiye alabilmek için keselerinin ağzını açmak kifayet etmezse, avuçlarını açarlar." (Haldun Taner)
- "Sen avucunu yalarsın! Beni daha fazla rahatsız etme, tamam mı?" (Erhan Bener)
- "Sizin analarınızın, babalarınızın hayat idealini avucumun içi gibi bilirim." (Haldun Taner)
-
Elin yarı yumulmuş durumu
- "Buğdayı avucu ile aldı."
-
[isim]
Elin iç tarafı, apaz, hapaz
- ORUÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tanrı'ya ibadet amacıyla yeme, içme vb. şeylerden belli bir süre veya biçimlerde kendini alıkoyma
- "Eh, biz her vakit duamızı, orucumuzu eksik etmeyiz, çok şükür!" (Necati Cumalı)
- "Akşam Rabia ile beraber oruç bozuyor, iftar ediyoruz." (Halide Edip Adıvar)
- "Bütün sene cumadan gayri günlerde oruç tutarım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Çok sevilen veya istenen şeylerden uzak durma
- "Ayıplama kardeş, üç gündür lakırtı orucundayım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Tanrı'ya ibadet amacıyla yeme, içme vb. şeylerden belli bir süre veya biçimlerde kendini alıkoyma
- SUÇ
-
-
[isim]
Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış
- "... ben de sizinle hapishane arkadaşlığı etmek için bir suç işleyeceğime söz veriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Yasalara aykırı davranış, cürüm
- "Casusluk suçundan yakalanıp müebbet hapse mahkûm olmadın mı?" (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış
- UÇ
-
-
[isim]
Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası
- "Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." (Aka Gündüz)
- "Ucu bucağı görünmeyen okyanusların karanlık dalgaları üzerinde avare yüzen bir çöp gibi yalnız." (Peyami Safa)
- "Ne yapalım, ucunda ölüm yok ya!" (Mahmut Yesari)
- "Ömür boyu hiçbir işin ucundan tutmamış insanlar için bile bir yaşlılık fonu düzenlenmiş." (Haldun Taner)
-
Bir şeyin baş veya son noktası
-
Bir şeyin kenarı
- "Kırk kişilik bir masanın bir ucunda, üç kişiyiz." (Refik Halit Karay)
-
Bir uzaklığın son noktası
- "İstikbal bu yolun ucundan bir güneş gibi doğuyor." (Falih Rıfkı Atay)
- "Günbegün artmada dert ile gamım / Uç verdi yaralar sıralandı gel." (Bayburtlu Zihni)
-
Bir şeyin başı, tepesi
-
[sıfat]
Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, ekstrem
-
Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak
-
[isim]
Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası