Sonunda tat olan 17 kelime var. TAT ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde tat olan kelimeler listesine ya da başında tat olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
HİGROSTAT, TERMOSTAT
BERMUTAT, PALMİTAT
HABİTAT, İNHİTAT, NEBATAT, PROSTAT, SAKATAT
ASETAT, HATTAT, KANTAT
ASTAT, MUTAT, ÜSTAT
STAT
TAT
A T T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
TAT
2 Harfli Kelimeler
AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HİGROSTAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Nemdenetir
-
[isim]
Nemdenetir
- TERMOSTAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Isıdenetir
-
[isim]
Isıdenetir
- BERMUTAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Alışılagelen biçimde, her zaman olduğu gibi
- "Annem bermutat işi merasim tarafından alıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[zarf]
Alışılagelen biçimde, her zaman olduğu gibi
- PALMİTAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Palmitik asidin tuzu veya esteri
-
[isim]
Palmitik asidin tuzu veya esteri
- SAKATAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kesilmiş hayvanın yürek, karaciğer, böbrek, işkembe, beyin, vb. gibi iç organlarıyla baş ve ayakları
-
[isim]
Kesilmiş hayvanın yürek, karaciğer, böbrek, işkembe, beyin, vb. gibi iç organlarıyla baş ve ayakları
- HABİTAT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Yerleşme, oturma
-
Bitkinin doğal olarak yetiştiği yer, yurt
-
[isim]
Yerleşme, oturma
- PROSTAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Erkeklerde idrar torbasının altında bulunan, siyeğin başlangıç bölümünü çevreleyen ve meni yapımında görev alan, iç salgı da salgılayan bez, kestanecik
-
Bu organda oluşan hastalık
-
[isim]
Erkeklerde idrar torbasının altında bulunan, siyeğin başlangıç bölümünü çevreleyen ve meni yapımında görev alan, iç salgı da salgılayan bez, kestanecik
- İNHİTAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çökme, gerileme, alçalma
- "Yükselmeyen düşer / Ya terakki ya inhitat." (Tevfik Fikret)
-
Güçten düşme, inginlik, yaşlanma
- "Evvelce pek meşhurken artık sesinin bozulmaya başladığı, inhitat zamanlarına geldiği söylenirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Çökme, gerileme, alçalma
- NEBATAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bitkiler
-
Bitki bilimi
-
[isim]
Bitkiler
- ASETAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Asetik asidin tuzu veya esteri, saydam
- "Demir asetat. Etil asetat."
-
[isim]
Asetik asidin tuzu veya esteri, saydam
- HATTAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çok güzel el yazısı yazan sanatçı
-
Mesleği hattatlık olan kimse
-
[isim]
Çok güzel el yazısı yazan sanatçı
- KANTAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kahramanlık ve din konularında yazılıp bestelenen şiir veya bu şiirin orkestra eşliğindeki tek veya çok sesli bestesi
-
[isim]
Kahramanlık ve din konularında yazılıp bestelenen şiir veya bu şiirin orkestra eşliğindeki tek veya çok sesli bestesi
- ÜSTAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse
- "Koca üstat hemen rasttan bestelediği bir şarkıyı mırıldanmaya başladı." (Aka Gündüz)
-
[ünlem]
Genellikle erkekler arasında senli benli konuşmada kullanılan bir seslenme sözü
- "Üstat! Nasılsınız?"
-
[isim]
Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse
- ASTAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 85 olan, bizmutun alfa ışınlarıyla bombardımanı sonucu elde edilen yapay element, astatin (simgesi At)
-
[isim]
Atom numarası 85 olan, bizmutun alfa ışınlarıyla bombardımanı sonucu elde edilen yapay element, astatin (simgesi At)
- MUTAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Alışılmış, alışılan
- "Kendilerine güçlükle yol açan mutat zevat da onun peşi sıra otomobilleriyle uzaklaştılar." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Alışılmış, alışılan
- STAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Stadyum
-
[isim]
Stadyum
- TAT
-
-
[isim]
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
- "Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor." (Refik Halit Karay)
- "Kelimenin de tadını alır, kafiyenin de." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Buradan itibaren anladım ki memleketin hiç tadı tuzu kalmamış." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ana çorbaya tuz atıyor, baba mancanın tadına bakıyor." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Tatlılık
- "Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş." (Refik Halit Karay)
- "Bir orman, tadına doyum olmayan bükülüşlerle denize kadar iniyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Hoşa giden durum, lezzet, zevk
- "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz." (Şevket Rado)
-
[isim]
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum