Başında ta olan 4 harfli 31 kelime var. Ta ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ta olan kelimeler listesine ya da sonu ta ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında ta bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AT, TA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

TABU

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç
  2. [sıfat] Yasaklanarak korunan (nesne, kelime, davranış)
  3. [sıfat] Tekinsiz

TAPA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Şişe gibi dar delikleri tıkamaya yarayan mantar, cam, tahta veya plastikten tıkaç, tıpa
  2. Top mermisinin ucuna takılan ve mermi atıldıktan sonra patlamasını sağlayan ayarlı başlık

TABİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bağımlı
    • "Sanki bütün kamara, bütün halk, onlara tabi, onlara mahkûmdu." (Peyami Safa)
    • "Kooperatifler, devletin her türlü kontrol ve denetimine tabi olup siyasetle uğraşmaz..." (Anayasa)

TABA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi
  2. [sıfat] Bu renkte olan

TALK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genellikle açık yeşil, toz durumundayken yağlı bir görünümde, özgül ağırlığı 2,7, sertliği 1 olan, hidratlı doğal magnezyum

TAYA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Dadı

TANE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Herhangi bir sayıda olan, adet
  2. Bazı bitkilerin tohumu
    • "Bu küllerin içinde, kavrulmuş buğday taneleri ... görüyorum." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Çekirdekli küçük meyve
    • "Üzüm tanesi. Nar tanesi."

TAPİ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Pokerde kâğıtlar dağıtılmadan önce oyunculardan birinin fiş veya parasını ortaya sürdükten sonra önünde fişi veya parası kalmadığını belirtmek için söylediği söz

TAYF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Görüntü, hayalet, ruh
    • "Orada ezelî efsanelerini yaşayan binlerce tayf vardı." (Ömer Seyfettin)
  2. Birleşik bir ışık demetinin bir biçmeden geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü
    • "Güneşin tayfı, biçmenin köşesinden tabanına doğru sıra ile şu renkleri gösterir: Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert, mor."

TAKT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yerinde konuşma veya davranma

TANK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Zırhlı ve silahlı, tekerlekleri paletli, motorlu savaş taşıtı
  2. Su, yakıt vb. sıvıları depolamaya yarayan araç
    • "Akaryakıt tankı."

TALİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] İkinci derecede olan, ikincil

TAYT

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir tür pantolon
    • "Tayt giymiş bir genç..."
  2. Sızmaz, su geçirmez bir kumaştan yapılmış şort giysi

TARH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çıkarma
  2. Vergi koyma
  3. Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer
    • "Çiçek tarhları üzerinde küçük sinek kümeleri görünüyor, birden kayboluyorlardı." (Ömer Seyfettin)

TAAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Allah'ın buyruklarını yerine getirme, ibadet etme

TAUN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Veba

TAKA

  1. [isim] Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi
    • "Taka ile deniz yolculuğunun nasıl geçtiğini anlatmayacağım." (Ercüment Ekrem Talu)
  2. Bozuk, zor çalışan veya eski kara taşıtları için kulanılan bir söz

TASA

  1. [isim] Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam
    • "Gazeteleriniz sürüm tasasına kapıldılar mı hemen İstanbul'un nabzını tutarlar." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Sonra, dedim, bunun tasası sana mı düştü?" (Memduh Şevket Esendal)
  2. Tatmin edici olmayan veya tedirgin eden durumların ortaya çıkmasını önleyebilmede, güvensizlik içinde bulunulduğunda duyulan tedirgin edici duygu

TAZE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Bozulmamış, bayatlamamış olan
    • "Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Çamur, taze ot görmüş eşek gibi pis pis sırıtmış bunun üzerine." (Haldun Taner)
  2. Dinç, yıpranmamış, yorulmamış
    • "Yüzü taze, taravetli ve güzeldi." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı
    • "Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Yeni, zamanı geçmemiş
    • "Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü." (Halikarnas Balıkçısı)
  5. [isim] Genç kadın
    • "Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor." (Ömer Seyfettin)

TAPI

  1. [isim] Tanrı
    • "Karacaoğlan der ki taptığım tapı / Yıkılmaz Tanrı'nın yaptığı yapı" (Karacaoğlan)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü