Başında ta olan 4 harfli 31 kelime var. Ta ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ta olan kelimeler listesine ya da sonu ta ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ta bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TAKI
-
-
[isim]
Çoğunlukla evlenen veya nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü
-
Kadınların ziynet eşyası
-
Adın başka bir kelime ile ilgi kurmak üzere aldığı durum eki
- "Türkçede -i, -e, -de, -den, -in ekleri birer takıdır."
-
Cümleler ile kelimeler arasında ilişki kurmaya yarayan kelimeler
- "Türkçede ile, göre birer takıdır."
-
[isim]
Çoğunlukla evlenen veya nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü
- TAPİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Pokerde kâğıtlar dağıtılmadan önce oyunculardan birinin fiş veya parasını ortaya sürdükten sonra önünde fişi veya parası kalmadığını belirtmek için söylediği söz
-
[isim]
Pokerde kâğıtlar dağıtılmadan önce oyunculardan birinin fiş veya parasını ortaya sürdükten sonra önünde fişi veya parası kalmadığını belirtmek için söylediği söz
- TABL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Davul
-
[isim]
Davul
- TAYA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dadı
-
[isim]
Dadı
- TAZI
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Genellikle tavşan avında kullanılan, uzun bacaklı, çekik karınlı, çok çevik bir köpek türü (Canis familiaris grajus hibernicus)
- "Tazının burnu iki kilometre ötedeki bıldırcın kokusunu duyabilir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Genellikle tavşan avında kullanılan, uzun bacaklı, çekik karınlı, çok çevik bir köpek türü (Canis familiaris grajus hibernicus)
- TALİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İkinci derecede olan, ikincil
-
[sıfat]
İkinci derecede olan, ikincil
- TANI
-
-
[isim]
Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma, tanılama, teşhis
-
[isim]
Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma, tanılama, teşhis
- TARZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr
- "Şimdi beni meraka düşürmek suretiyle yine aynı zevki başka tarzda çıkarmakla meşgul..." (Refik Halit Karay)
-
Bir kimse için özel anlatım biçimi
- "Bu tarzda konuşmak doğru olmaz." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Güzel sanatlarda üslup, stil
- "Gotik tarzda bir yapı. Nedim tarzında bir gazel."
-
[isim]
Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr
- TAAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yemek, yiyecek
- "Yemekte salçalı bir taam vardı." (Burhan Felek)
-
[isim]
Yemek, yiyecek
- TAKA
-
-
[isim]
Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi
- "Taka ile deniz yolculuğunun nasıl geçtiğini anlatmayacağım." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Bozuk, zor çalışan veya eski kara taşıtları için kulanılan bir söz
-
[isim]
Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi
- TAVA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yağ kızdırma, yiyecek kızartma vb. işlere yarayan, uzun saplı yayvan kap
-
Bu kapta pişmiş yemek
- "Balık tavası. Ciğer tavası."
-
Maden eritilen saplı pota
- "Kurşun tavası."
-
Kireç karıştırılan tekne
-
Deniz veya göllerde suların geri çekilmesiyle kuruyan bölüm
-
Gemilerde borda iskelesinin alt başındaki sahanlık
-
Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü
-
[isim]
Yağ kızdırma, yiyecek kızartma vb. işlere yarayan, uzun saplı yayvan kap
- TAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Allah'ın buyruklarını yerine getirme, ibadet etme
-
[isim]
Allah'ın buyruklarını yerine getirme, ibadet etme
- TART
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kovma, çıkarma
-
[isim]
Kovma, çıkarma
- TABA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[isim]
Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi
- TAYT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir tür pantolon
- "Tayt giymiş bir genç..."
-
Sızmaz, su geçirmez bir kumaştan yapılmış şort giysi
-
[isim]
Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir tür pantolon
- TASA
-
-
[isim]
Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam
- "Gazeteleriniz sürüm tasasına kapıldılar mı hemen İstanbul'un nabzını tutarlar." (Falih Rıfkı Atay)
- "Sonra, dedim, bunun tasası sana mı düştü?" (Memduh Şevket Esendal)
-
Tatmin edici olmayan veya tedirgin eden durumların ortaya çıkmasını önleyebilmede, güvensizlik içinde bulunulduğunda duyulan tedirgin edici duygu
-
[isim]
Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam
- TAUN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Veba
-
[isim]
Veba
- TAHT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Hükümdarların oturduğu büyük, süslü koltuk
- "Mozaikten tapınaklar yapar, tunçtan kaleler, fil dişinden tahtlar kurarmışsın." (Refik Halit Karay)
- "Sultan Süleyman tahta çıkar çıkmaz, babası namına inşa ettirdiği cami 1522'de bitmiş ve halka açılmıştır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Hükümdarlık makamı, hükümdarlık
-
[isim]
Hükümdarların oturduğu büyük, süslü koltuk
- TAMU
-
Kelime Kökeni : Soğdca
-
[isim]
Cehennem
- "Cehennem inancında tamu sözcüğünün anlattığı belli bir cehennem tasarımı yoktur." (Melih Cevdet Anday)
-
[isim]
Cehennem
- TAZE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bozulmamış, bayatlamamış olan
- "Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Çamur, taze ot görmüş eşek gibi pis pis sırıtmış bunun üzerine." (Haldun Taner)
-
Dinç, yıpranmamış, yorulmamış
- "Yüzü taze, taravetli ve güzeldi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı
- "Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yeni, zamanı geçmemiş
- "Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Genç kadın
- "Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bozulmamış, bayatlamamış olan