Başında t olan 3 harfli 58 kelime var. T harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde t harfi olan kelimeler listesine ya da sonu t harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında t bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TIĞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dantel veya yün örmekte kullanılan, ucu çengelli kısa şiş
- "Maviş Hanım'ın elinde tığ, pencerenin önüne oturmuş, sabırla dantel üretir, görmüyor mu?" (Atilla İlhan)
- "Böyle kibar, yakışıklı, tığ gibi kocayı rüyada görsen inanmazdın." (Sermet Muhtar Alus)
-
Biz (II)
-
Demirci ve tesviyecilerin delikleri büyütmek veya eşit duruma getirmek için kullandıkları takım
-
[isim]
Dantel veya yün örmekte kullanılan, ucu çengelli kısa şiş
- TAB
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mizaç, huy, tabiat, karakter
-
[isim]
Mizaç, huy, tabiat, karakter
- TÖR
-
-
[isim]
Başköşe
-
[isim]
Başköşe
- TAT
-
-
[isim]
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
- "Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor." (Refik Halit Karay)
- "Kelimenin de tadını alır, kafiyenin de." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Buradan itibaren anladım ki memleketin hiç tadı tuzu kalmamış." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ana çorbaya tuz atıyor, baba mancanın tadına bakıyor." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Tatlılık
- "Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş." (Refik Halit Karay)
- "Bir orman, tadına doyum olmayan bükülüşlerle denize kadar iniyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Hoşa giden durum, lezzet, zevk
- "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz." (Şevket Rado)
-
[isim]
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
- TAK
-
-
[isim]
Tahta vb. bir şeye vurulduğunda veya silah patlayınca çıkan tok ve sert ses
-
[isim]
Tahta vb. bir şeye vurulduğunda veya silah patlayınca çıkan tok ve sert ses
- TOS
-
-
[isim]
Alın veya boynuzla vuruş
- "Bir tos vurduğu gibi kapıyı darmadağın ederek fırlıyor."
-
[isim]
Alın veya boynuzla vuruş
- TOY
-
-
[sıfat]
Gençliği sebebiyle görgüsüz ve beceriksiz olan, çaylak
- "Meslektaşlarım, kim bilir, beni ne kadar bilgisiz ve toy bulacaklardı?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Gençliği sebebiyle görgüsüz ve beceriksiz olan, çaylak
- TÜF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yanardağların püskürttüğü kül, kum ve lav parçacıklarından oluşan, çoğunlukla açık renkli, hafif gözenekli bir tür çökelti taşı
-
[isim]
Yanardağların püskürttüğü kül, kum ve lav parçacıklarından oluşan, çoğunlukla açık renkli, hafif gözenekli bir tür çökelti taşı
- TUĞ
-
-
[isim]
Bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy, sorguç
-
Padişahların ve vezirlerin başlarına taktıkları başlıkların ön tarafında bulunan tüy veya püskül biçimindeki süs
-
[isim]
Bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy, sorguç
- TEL
-
-
[isim]
Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne
- "Gelin teli. Telgraf teli."
- "Bahçeye tel çektik."
-
[sıfat]
Bu nesneden yapılmış veya bu nesne biçiminde olan
- "Tel kafes. Tel çivi."
-
Tencere, çaydanlık vb.ni ovarak temizlemek için kullanılan nesne
-
İnsan saçını oluşturan ipçik
- "İki açık sarı tel terli alnımızın üstüne yapışmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bazı organizmaların demet durumundaki oluşumunu meydana getiren ipçiklerin her biri, lif
-
[isim]
Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne
- TAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı
-
[isim]
Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı
- TEM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tema
-
[isim]
Tema
- TEK
-
-
[sıfat]
Eşi olmayan, biricik, yegâne
- "Hamit, biliyorsunuz edebiyatımızın tek dâhisidir." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Tek bir kişi var."
-
[isim]
Birbirini tamamlayan veya aynı türden olan nesnelerden her biri
- "Dirseği hafifçe dizime dokunuyor ve bir saçı, bir tek tel saçı kaşının ucuna sürünüyordu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Tek bir kişi yok."
-
[zarf]
Önüne getirildiği cümleye istek ve özlem kavramı katar
- "Tek yesin de ne isterse yesin. Tek çalışsın da isterse arada yaramazlık da etsin."
-
[zarf]
Yalnızca
- "Bunun için tek bir yol var."
-
Hiç, hiçbir
- "Tek kelime konuşmadan bu yokuşu indik." (Refik Halit Karay)
-
İki ile bölünemeyen (sayı)
- "Üç, beş, yedi ... tek sayılardır."
-
[sıfat]
Eşi olmayan, biricik, yegâne
- TUŞ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Piyano, org vb. müzik aletleriyle daktilo, hesap makinesi, bilgisayar ve telefon gibi makinelerde parmak vurulan yerlerin adı
- "Piyanonun tuşlarından, kemanın tellerinden uçan sesler, insana, insan olmanın mutluluğunu tattırır." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Yağlı boya ressamlığında fırçadaki boyanın tuvale sürülüş biçimi
-
Eskrimde kılıcın ucunun karşı oyuncunun göğüs ve karın bölgesini koruyan özel giysinin bir bölümüne değmesi
-
[isim]
Piyano, org vb. müzik aletleriyle daktilo, hesap makinesi, bilgisayar ve telefon gibi makinelerde parmak vurulan yerlerin adı
- TÖZ
-
-
[isim]
Kök, asıl, cevher
-
Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram, cevher
-
[isim]
Kök, asıl, cevher
- TIK
-
-
[isim]
İnce ve küçük bir nesne ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses
-
[isim]
İnce ve küçük bir nesne ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses
- TUR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dolaşma
- "Yemekten sonra araba ile tura çıktık." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor." (Haldun Taner)
- "Her ay, mehtapta bir iki kere merkeplerle tura çıkardık." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Bir sonuca ulaşıncaya kadar yapılan iş
-
Başladığı noktada biten, bir veya daha fazla yere önceden belirlenmiş bir programa göre yapılan seyahat
-
[isim]
Dolaşma
- TOK
-
-
[sıfat]
Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı
-
Sık ve kalın dokunmuş (kumaş)
-
Kalın ve gür (ses)
- "Biraz tok, biraz derinden gelen bir sesle..." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan
-
[sıfat]
Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı
- TUN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gizli yer, köşe bucak
-
[isim]
Gizli yer, köşe bucak
- TEN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İnsan vücudunun dış yüzü, cilt
- "Tene yapışıp benek benek su kabarcıkları dolan sert mayolar..." (Refik Halit Karay)
-
Vücut
- "Tende can kalmadı."
-
[isim]
İnsan vücudunun dış yüzü, cilt