Sonunda tık olan 25 kelime var. TIK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde tık olan kelimeler listesine ya da başında tık olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
ABARTIK, DAĞITIK, DAMITIK, SIRITIK, YARATIK
BALTIK, BASTIK, FISTIK, KIRTIK, MANTIK, RASTIK, SALTIK, TIRTIK, YASTIK, YIRTIK
ALTIK, ARTIK, BATIK, ÇATIK, FITIK, KATIK, KITIK, YATIK
ATIK
TIK
I K T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KIT, TIK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DAĞITIK
-
-
Kendinden geçmiş, sarhoş
- "Polis, dağıtık gazino müşterisini derdest edip götürdü."
-
Kendinden geçmiş, sarhoş
- SIRITIK
-
-
[sıfat]
Sürekli olarak sırıtan
-
[sıfat]
Sürekli olarak sırıtan
- ABARTIK
-
-
[sıfat]
Abartılmış
- "Bu sözler, günümüz için eskimiş ve abartık edalı olabilir." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Abartılmış
- DAMITIK
-
-
[sıfat]
Damıtma yoluyla, damıtılarak elde edilmiş olan
- "Damıtık su."
-
[sıfat]
Damıtma yoluyla, damıtılarak elde edilmiş olan
- YARATIK
-
-
[isim]
Yaratılmış canlı varlık, mahluk
- "... kediye, bu aşağılık yeryüzü yaratığına küçümseme ile baktı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Yaratılmış canlı varlık, mahluk
- KIRTIK
- ...
- BASTIK
-
-
[isim]
Pestil
-
[isim]
Pestil
- YIRTIK
-
-
[sıfat]
Yırtılmış olan
- "Kirli, yırtık yenleriyle alnının terlerini sildi." (Ömer Seyfettin)
-
Eskimiş, parçalanmış
-
Cırlak, tiz, keskin (ses)
- "Yırtık sesiyle çığlık çığlığa bağırıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Utanması, çekinmesi olmayan
- "Becerikli, yırtık bir kız değil ki mağazalarda iş arasın, bulsun." (Peyami Safa)
-
[isim]
Yırtılma sonucu oluşmuş yarık
- "Çorabın yırtığı."
-
[sıfat]
Yırtılmış olan
- RASTIK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kadınların kaşlarını veya saçlarını boyamak için sürdükleri siyah boya
- "Rastıkla, yanağındaki beni boyamayı da unutmadı." (Sermet Muhtar Alus)
-
Sürme (III)
-
[isim]
Kadınların kaşlarını veya saçlarını boyamak için sürdükleri siyah boya
- TIRTIK
-
-
[isim]
Çentik
-
[isim]
Çentik
- BALTIK
- ...
- FISTIK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Antep fıstığı, çam fıstığı veya yer fıstığı denilen yemişlerin genel adı
-
[sıfat]
Tombul, kısa boylu, tıknaz (kimse)
- "Anamızın büyük babalarından biri kısa boylu, şişman, eli ayağı ufak bir adam olmalıdır ki ona fıstık demişler." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Antep fıstığı, çam fıstığı veya yer fıstığı denilen yemişlerin genel adı
- SALTIK
-
-
[sıfat]
Mutlak
- "Sonra ziller ve ansızın saltık bir gülümseyiş bu genç kız." (Selim İleri)
-
Bağımsız, göreli olmayan ve kendi başına tam sayılan (bir olgunun niteliği)
-
[sıfat]
Mutlak
- YASTIK
-
-
[isim]
Başın altına koymak veya sırtı dayamak için kullanılan, içi yün, pamuk, kuş tüyü, ot vb.yle doldurulmuş küçük minder
- "Pencerenin önünde uzun yüksekçe bir sedirle ot yastıkları var." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bu biçimde yapılmış ve türlü işlerde kullanılan şey
- "İğne yastığı. Ütü yastığı."
-
Fide yetiştirmek için ince toprak ve gübreden hazırlanmış yüksekçe yer
-
Yapılarda, makinelerde bazı bölümlerin üzerine dayandığı parça
-
[isim]
Başın altına koymak veya sırtı dayamak için kullanılan, içi yün, pamuk, kuş tüyü, ot vb.yle doldurulmuş küçük minder
- MANTIK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğru düşünme sanatı ve bilimi
- "Akılla, mantıkla açıklanmayacak durumlar vardır dünyada." (Necati Cumalı)
-
Doğru düşünmenin yolu ve yöntemi
- "Ali Rıza bey gerçi bir vakit bu mantığa kulak vermiyor göründü." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Düşüncenin ve düşüncenin varlık biçimlerinin, ögelerinin, türlerinin, olanaklarının, yasalarının ve düşünce bağlamlarının bilimi
-
[isim]
Doğru düşünme sanatı ve bilimi
- ÇATIK
-
-
[sıfat]
Çatılmış olan
- "O çatık kara kaşlı, al yanaklı hanımın kucağına oturmak lazım gelmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Çatılmış olan
- KATIK
-
-
[isim]
Ekmekle karın doyurmak gerektiğinde, ekmeğe katılan peynir, zeytin, helva vb. yiyecek
- "Birkaç günlük ekmeğini, katığını köyden getirirdi." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Yağı alınmış yoğurt, ayran
-
[isim]
Ekmekle karın doyurmak gerektiğinde, ekmeğe katılan peynir, zeytin, helva vb. yiyecek
- BATIK
-
-
[sıfat]
Batmış
-
İflas etmiş
-
[sıfat]
Batmış
- YATIK
-
-
[sıfat]
Dik olmayan, eğik, yatırılmış bir durumda olan
-
Zamanla dayanıklılığını yitirmiş
- "Yatık kumaş."
-
Çevrilmiş, devrik
- "Yatık yaka."
-
[isim]
Yayvan su kabı
-
[sıfat]
Dik olmayan, eğik, yatırılmış bir durumda olan
- ALTIK
-
-
[isim]
Konusu ile yüklemi aynı olan, biri tümel olumlu, biri tikel olumlu; biri tümel olumsuz, biri tikel olumsuz iki önerme arasındaki bağlantı durumu: "Kimi insanlar fânidir" önermesi "Bütün insanlar fânidir" önermesinin altığı olur
-
[isim]
Konusu ile yüklemi aynı olan, biri tümel olumlu, biri tikel olumlu; biri tümel olumsuz, biri tikel olumsuz iki önerme arasındaki bağlantı durumu: "Kimi insanlar fânidir" önermesi "Bütün insanlar fânidir" önermesinin altığı olur