Başında sı olan 5 harfli 40 kelime var. Sı ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde sı olan kelimeler listesine ya da sonu sı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında sı bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
IS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SIFIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendi başına değeri olmayan, ondalık sayı sisteminde sağına geldiği rakamı on kere büyüten işaret (0)
- "Zannedersem kocamın ziyaretçileri de sıfıra indi." (Ömer Seyfettin)
- "Sıfırdan başladım, lisede kitabım, tıbbiyede beyaz gömleğim yoktu, bu ev, Ihlamur'daki klinik, altımdaki araba, hepsini ben yaptım." (Atilla İlhan)
- "Sonra ulusal sporumuzda hızla geriledik, çok geçmeden sıfırı tükettik." (Talât Halman)
-
Hiçbir değeri olmayan şey
-
[sıfat]
Olmayan, bulunmayan
- "Sıfır makyaj."
-
[sıfat]
Kötü, başarısız, verimsiz
- "Sorma, su içsem kilo alıyorum, bütün rejimleri denedim, netice sıfır." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Yeni, kullanılmamış
-
[isim]
Kendi başına değeri olmayan, ondalık sayı sisteminde sağına geldiği rakamı on kere büyüten işaret (0)
- SINIK
-
-
[sıfat]
Kırık, çıkık
-
Yenilmiş, bozguna uğramış
-
[sıfat]
Kırık, çıkık
- SIÇMA
-
-
[isim]
Sıçmak işi
-
[isim]
Sıçmak işi
- SINIF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri
- "Birinci sınıf öğrencileri."
-
Çeşitli amaçlarla oluşmuş kümeler
-
Ders okutulan yer, dershane, derslik
-
Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin yerleştirildiği kategorilerden her biri
- "Üçüncü sınıf bir gazeteciydi." (Necati Cumalı)
-
Takımlardan oluşan birlik, dalların alt bölümü
- "Memeliler, kuşlar, balıklar, omurgalılar dalının birer sınıfıdırlar."
-
Belli ortak belirtileri olan tek tek nesneler öbeği
-
Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı yararı sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu, klas
- "Parter, her sınıftan insanla hıncahınç dolu idi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri
- SIĞLA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Günlük ağacı
-
[isim]
Günlük ağacı
- SISKA
-
-
[sıfat]
Çok zayıf ve kuru, kaknem, çelimsiz, arık
- "... eskimiş zeytinyağında kızartıp meze diye sunduğu sıska balıkları geveliyoruz." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Karın boşluğuna su dolmuş olan
-
[sıfat]
Çok zayıf ve kuru, kaknem, çelimsiz, arık
- SIYGI
-
-
[isim]
Hacim
- "Sayacağım adlar, vereceğim örnekler birkaç makale sıygısını doldurur, aşar, taşar bile..." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Hacim
- SIHHİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sağlıkla ilgili, sağlığa yarar
-
[sıfat]
Sağlıkla ilgili, sağlığa yarar
- SIRIK
-
-
[isim]
Değnekten uzun ve kalınca ağaç
- "Duvarların üstüne yan yana henüz kesilmiş kavak sırıkları dizilmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Değnekten uzun ve kalınca ağaç
- SIĞIR
-
-
[isim]
Geviş getirenlerden, boynuzlu büyükbaş evcil hayvanların genel adı
-
Anlayışsız, kaba saba kimse
-
[isim]
Geviş getirenlerden, boynuzlu büyükbaş evcil hayvanların genel adı
- SIRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sırat köprüsü
-
Yol
-
[isim]
Sırat köprüsü
- SIKIT
-
-
[isim]
Komprime
-
[isim]
Komprime
- SIZIŞ
-
-
[isim]
Sızma işi veya biçimi
-
[isim]
Sızma işi veya biçimi
- SIÇAN
-
-
[isim]
Sıçangillerden, fareden iri, zararlı birçok türü bulunan kemirgen, memeli hayvan (Rattus)
- "Bir zamanlar hazinemiz tamtakırdı, sıçan düşse başı yarılırdı." (Talât Halman)
-
Küçük yaştaki hırsız
-
[isim]
Sıçangillerden, fareden iri, zararlı birçok türü bulunan kemirgen, memeli hayvan (Rattus)
- SINIR
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut
- "1920 baharı muhteşem bir mart sabahında Sultan Dağları'nın sınır çizdiği Batı Anadolu'ya kan ve barut kokularıyla geliverdi." (Tarık Buğra)
-
Komşu il, ilçe, köy veya kişilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi
-
Bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgi, uç
- "Bataklığın sınırı. Ormanın sınırı."
-
Bir şeyin nicelik bakımından inebileceği veya çıkabileceği en alt ve en üst sınır, limit
-
Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük, limit
-
Uç, son
-
[isim]
İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut
- SIMAK
-
-
[-i]
Kırmak, bozmak
-
Yenmek, mağlup etmek
-
[-i]
Kırmak, bozmak
- SIVAT
- ...
- SICAK
-
-
[sıfat]
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
- "Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti." (Orhan Kemal)
- "Onlardan genelleme yaparak bütün kol emekçilerine sıcak bakma eğilimini edindim." (Refik Erduran)
-
Isısı yüksek olan, çok ısınmış
- "Kız kardeşim ikindiüzeri bana sıcak, limonlu bir çorba içirdi." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Havadaki yüksek ısı
- "Bu sıcakta arada bir şeyler içip yemeden çalışılmıyor." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Sıcak yer
- "Burası bir makine dairesi kadar sıcaktı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Hamam
-
Dostça olan, sevgi dolu
- "Sıcak bir karşılama. Sıcak bir yuva."
-
[sıfat]
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
- SIZAK
-
-
[isim]
Dağ sırtlarında, taş aralarından sızan su, küçük pınar
-
[isim]
Dağ sırtlarında, taş aralarından sızan su, küçük pınar
- SIRMA
-
-
[isim]
Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel
- "Açık gri etrafı iki parmak kalınlığında sarı sırma işlemeli, gayet zarif bir kumaş." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Bu telden yapılmış veya bu tel gibi olan
- "Altın yaldızlı ve siyah çiçekli aynalar duvarlara sırma kordonlarla asılıdır." (Salâh Birsel)
-
Rütbe gösteren şerit
-
[isim]
Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel