Başında su olan 5 harfli 38 kelime var. Su ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde su olan kelimeler listesine ya da sonu su ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında su bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
S U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
SU, US
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SUSTA
 - 
    
Kelime Kökeni : İtalyanca
- 
                        [isim]
                    
                        Köpeğin arka ayakları üzerinde durması
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Köpeğin arka ayakları üzerinde durması
                    
                    
 - SUDAN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Önemsiz, saçma, baştan savma
                    
                    
- "Doğruluğu peşin peşin kabul edilmiş bir hükme sudan sebepler aradılar." (Orhan Veli Kanık)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Önemsiz, saçma, baştan savma
                    
                    
 - SULUK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Öğrencilerin okula su götürdükleri kap
                    
                    
 - 
                    
                        Kuş kafeslerinde su konan kap
                    
                    
 - 
                    
                        Tavukların su gereksinimlerini karşılamak üzere uzun, yuvarlak, küçük çanak veya damlalıklı biçimlerde değişik malzemeden yapılmış yarı otomatik veya otomatik düzen
                    
                    
 - 
                    
                        Büyükbaş hayvanların barındığı yerlerde su içmelerini kolaylaştıran küçük tekne veya havuz
                    
                    
- "Ahırlarda her iki hayvandan birine suluk yapılması gerektiği de vurgulanmış." (Tarık Dursun K)
 
 - 
                    
                        Yarışçıların su, glikozlu su, çay veya meyve suları koymalarına yarayan su kabı
                    
                    
 - 
                    
                        Küçük çocukların başlarında, yer yer saç dökülmesi ve kabartılarla beliren bir deri hastalığı
                    
                    
 - 
                    
                        Oda içinde yıkanmak için ayrılmış küçük yer, gusülhane
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Öğrencilerin okula su götürdükleri kap
                    
                    
 - SUMAK
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Antep fıstığıgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, kabuğu hekimlikte, yaprakları dericilikte kullanılan bir ağaç (Rhus coriaria)
                    
                    
 - 
                    
                        Bu ağacın, ekşilik vermek için dövülerek yemeklere katılan mercimeğe benzeyen meyvesi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Antep fıstığıgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, kabuğu hekimlikte, yaprakları dericilikte kullanılan bir ağaç (Rhus coriaria)
                    
                    
 - SURET
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Görünüş, biçim
                    
                    
- "İnsan suretinde bir ağaç."
 - "İstanbul'a sureti haktan görünen öyle belediye başkanları geldi ki Anadolu'dan gelen hemşehrilerinin gecekondularına göz yumdu." (Aydın Boysan)
 
 - 
                    
                        Yazı veya resim kopyası, nüsha
                    
                    
- "Bunun bir suretini almalı."
 
 - 
                    
                        Biçim, yol, tarz
                    
                    
- "Birbirimize karşı oynayacak bir rolümüz olmadığı açık surette görülüyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 - 
                    
                        İslam felsefesinde, varlığın görünen yanı, beş duyu ile algılanan yönü
                    
                    
 - 
                    
                        Resim, fotoğraf
                    
                    
 - 
                    
                        Yüz, çehre
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Görünüş, biçim
                    
                    
 - SUPLA
 - ...
 - SURAT
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Yüz (II)
                    
                    
- "Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." (Atilla İlhan)
 - "Babam biraz surat astı ama anam katıldı gülmekten." (Falih Rıfkı Atay)
 - "Şimdi ters yüzü eve dönsek çocuklar ağlar, bayan surat eder." (Reşat Nuri Güntekin)
 - "İkimizde de birbirimize bakacak surat kalmamıştı." (Memduh Şevket Esendal)
 
 - 
                    
                        Somurtkanlık, asık yüzlülük
                    
                    
- "Onda surat mahkeme duvarı, tükürsem yağmur yağıyor sanacak." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 - 
                    
                        Soğuk davranma
                    
                    
- "Ne vurdumduymaz misafirdi bunlar, ne surattan anlıyorlardı ne rumuzdan ne kinayeden." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yüz (II)
                    
                    
 - SUSMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Susmak işi
                    
                    
- "On dakika bir mecliste insanların susması korkunç bir şeydir." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 - 
                    
                        Türk nakışlarında bir iğne türü
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Susmak işi
                    
                    
 - SUNMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Sunmak işi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Sunmak işi
                    
                    
 - SUNGU
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bir büyüğe sunulan armağan
                    
                    
 - 
                    
                        Bir tanrıya veya tapınağa yapılan bağış
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir büyüğe sunulan armağan
                    
                    
 - SUCUK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Şişirilip kurutulmuş bağırsak içine baharlı et kıyması doldurularak yapılan bir tür yiyecek
                    
                    
 - 
                    
                        Ceviz, badem içi vb. şeyler, bir ipliğe dizildikten sonra nişasta ile koyulaştırılmış kaynar üzüm şırasına batırılarak yapılan tatlı yiyecek
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Şişirilip kurutulmuş bağırsak içine baharlı et kıyması doldurularak yapılan bir tür yiyecek
                    
                    
 - SUBYE
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Ayağın altından geçen, tozluğa veya pantolon paçalarına bağlanan deriden, kumaş vb.nden şerit
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Ayağın altından geçen, tozluğa veya pantolon paçalarına bağlanan deriden, kumaş vb.nden şerit
                    
                    
 - SUSUŞ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Susma işi veya biçimi
                    
                    
- "Bu susuş söyleyecek söz bulamadığı için değildi." (Tarık Buğra)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Susma işi veya biçimi
                    
                    
 - SUVAT
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Hayvan suvaracak yer
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Hayvan suvaracak yer
                    
                    
 - SUNAK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Tapınaklarda, üzerinde kurban kesilen, günlük yakılan, dinî tören yapılan taş masa
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Tapınaklarda, üzerinde kurban kesilen, günlük yakılan, dinî tören yapılan taş masa
                    
                    
 - SUBAY
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Silahlı kuvvetlerde asteğmenden orgeneral veya oramirale kadar rütbedeki asker
                    
                    
- "Seni gelin edeceğiz, kılıçlı bir subayın koluna gireceksin." (Halide Edip Adıvar)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Silahlı kuvvetlerde asteğmenden orgeneral veya oramirale kadar rütbedeki asker
                    
                    
 - SUBRA
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Koltukluk
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Koltukluk
                    
                    
 - SUYUK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Organizmanın kan, lenf vb. sıvı bölümü
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Organizmanın kan, lenf vb. sıvı bölümü
                    
                    
 - SUNTA
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Doğramacılıkta kereste olarak kullanılan, sıkıştırılmış talaş ve yongadan yapılan tahta
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Doğramacılıkta kereste olarak kullanılan, sıkıştırılmış talaş ve yongadan yapılan tahta
                    
                    
 - SULTA
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Otorite
                    
                    
- "Hepimiz insanız Süleyman, aynı mayanın sultasındayız." (Turan Oflazoğlu)
 
 - 
                    
                        Yetke
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Otorite