Başında sal olan 9 harfli 25 kelime var. Sal ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde sal olan kelimeler listesine ya da sonu sal ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında sal bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
SAL
2 Harfli Kelimeler
AL, AS, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SALLASIRT
-
-
[isim]
"Sırtına almak, yüklenmek" anlamlarındaki sallasırt etmek deyiminde geçer
- "Kapının önünde bekleyen ufak bir cemaat gıcırdayan tabutu sallasırt ettiler." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
"Sırtına almak, yüklenmek" anlamlarındaki sallasırt etmek deyiminde geçer
- SALİSİLİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Söğüt kabuğundan çıkarılan antiseptiklerle ilgili olan
-
[sıfat]
Söğüt kabuğundan çıkarılan antiseptiklerle ilgili olan
- SALİSİLAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Salisilik asidin tuzu
-
Salisilik asidin türlü alkollerle ve fenollerle yaptığı ester
- "Salisilatlar romatizmanın tedavisinde kullanılır."
-
[isim]
Salisilik asidin tuzu
- SALLANMAK
-
-
[nsz]
Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak
- "Dişi sallanıyor. Masa sallanıyor."
-
Bir şey belli noktasından bir yere bağlı kalmak şartıyla, o noktanın iki tarafına aynı doğrultuda ve sürekli olarak gidip gelmek
- "Lamba sallanıyor. Panjur sallanıyor."
-
Salıncak, hamak vb.nde kendini sallamak
-
Vaktini boş ve yararsız işlerle uğraşarak geçirmek, oyalanmak, savsaklanmak
-
Güçlü bir biçimde sarsılmak, titremek
- "Yere çivilenmiş koca masayı sarsarken oda bir salıncak gibi sallanıyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Makamından veya bulunduğu durumdan uzaklaşmak, yerini bir başkasına bırakmak tehlikesiyle karşılaşmak
-
[nsz]
Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak
- SALMASTRA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Halat tellerinden saç gibi örülmüş olan ip
-
Özellikle makinelerde birbirine sıkıca değen iki yüzey arasına yerleştirilerek bu yüzeyler arasına su, buhar veya yağların sızmasını önleyen urgan
-
[isim]
Halat tellerinden saç gibi örülmüş olan ip
- SALIVERME
-
-
[isim]
Salıvermek işi
-
[isim]
Salıvermek işi
- SALİSELİK
- ...
- SALYANGOZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yumuşakçalardan, bahçelerin nemli yerlerinde yaşayan, sarmal kabuklu küçük hayvan (Helix)
-
[isim]
Yumuşakçalardan, bahçelerin nemli yerlerinde yaşayan, sarmal kabuklu küçük hayvan (Helix)
- SALGINLIK
- ...
- SALAPURYA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Ticaret eşyası taşımakta kullanılan, 10-15 tonluk, üçgen biçiminde yelkeni olan ticaret gemisi
-
[isim]
Ticaret eşyası taşımakta kullanılan, 10-15 tonluk, üçgen biçiminde yelkeni olan ticaret gemisi
- SALLAPATİ
-
-
[sıfat]
Düşünmeden ve saygısızca davranan
- "Sallapati bir adam."
-
Özensiz, dikkatsiz ve kaba saba yapılmış
- "Bu entarileri, basma veya patiska gibi adi ve ucuz kumaşlardan, kaba tire ile şıpın işi dikilmiş, iri taş düğmeli, sallapati bir şey sanmayınız." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Düşüncesizce, saygısızca ve patavatsız bir biçimde
- "Sallapati konuşmak."
-
[sıfat]
Düşünmeden ve saygısızca davranan
- SALGILAMA
-
-
[isim]
Salgılamak işi
-
[isim]
Salgılamak işi
- SALDIRTMA
-
-
[isim]
Saldırtmak işi
-
[isim]
Saldırtmak işi
- SALÇALAMA
-
-
[isim]
Salçalamak işi veya durumu
-
[isim]
Salçalamak işi veya durumu
- SALLATMAK
- ...
- SALINTILI
-
-
[sıfat]
Herhangi bir etkiyle sarsılabilen, sallanabilen
- "Salıntılı bir ev."
-
Yürüyüşünde iki yana salınan
-
[sıfat]
Herhangi bir etkiyle sarsılabilen, sallanabilen
- SALAHİYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yetki
- "... beni buraya alırken geniş salahiyet verdi." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Yetki
- SALDIRICI
-
-
[sıfat]
Saldırgan, birinin üzerine atılan, mütecaviz
-
[sıfat]
Saldırgan, birinin üzerine atılan, mütecaviz
- SALDIRMAK
-
-
[-e]
Bir kimseye veya bir şeye karşı saldırı yöneltmek, zarar verici bir davranışta bulunmak, hücum etmek
- "Bugün şu dakikada onlar hâlâ düşmana saldırıyorlardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Bir şey veya kimse üzerine saldırı yapılmasına sebep olmak
-
[-den]
Gemi, kalkmak için yelken açıp başını gideceği yola çevirmek
-
Yıkıcı ve sert eleştiriler yapmak
-
Etkisiyle eritmek
- "Asitler madenlere saldırır."
-
[-e]
Bir kimseye veya bir şeye karşı saldırı yöneltmek, zarar verici bir davranışta bulunmak, hücum etmek
- SALABİLME
- ...