Başında sa olan 6 harfli 130 kelime var. Sa ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde sa olan kelimeler listesine ya da sonu sa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında sa bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SANSÜR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, yayın ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim
-
Denetleme işini yapan kurul
-
[isim]
Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, yayın ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim
- SARSMA
-
-
[isim]
Sarsmak işi
-
[isim]
Sarsmak işi
- SARPIN
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Tahıl kuyusu, zahire ambarı, silo
-
Ekmeği koymaya yarayan dört gözlü sandık
-
[isim]
Tahıl kuyusu, zahire ambarı, silo
- SAMİMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İçten (duygu vb.)
- "Sanatkâr, bizi söylediklerinin samimi olduğuna da inandırmalı." (Orhan Veli Kanık)
- "Kocasının samimi olup olmadığını düşünmeden kadın insiyakıyla üzülüverdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Candan, açık yüreklikle davranan
- "Diğerine gelince: Bu pek sıcakkanlı, pek samimi bir gençtir." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
İçli dışlı, senli benli olarak
- "Onunla samimi konuştum."
-
[sıfat]
İçten (duygu vb.)
- SAVLET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şiddetli saldırı
-
[isim]
Şiddetli saldırı
- SARKIŞ
-
-
[isim]
Sarkma işi veya biçimi
-
[isim]
Sarkma işi veya biçimi
- SAHİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sayfa
-
[isim]
Sayfa
- SAGUCU
-
-
[isim]
Ağıtçı
-
[isim]
Ağıtçı
- SARRAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuyumcu
-
Mesleği, değerli kâğıt ve metal paraları birbiriyle değiştirmek, tahvil alışverişi yapmak olan kimse
-
[isim]
Kuyumcu
- SATMAK
-
-
[-i]
Bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek
- "Geniş arazisini parselleyip sattı." (Tarık Buğra)
-
[nsz]
Kendinde olmayan bir şeyi var gibi göstermek, taslamak
- "Onun yerinde kim olsa bu kadar azamet satardı." (Peyami Safa)
-
Bir kimse, kendini veya başkasını olduğundan daha önemli, yetkili ve değerli göstermek
- "Herhâlde beni de satmasını bilmiş olacaktı ki hatırlılar masasında ehemmiyetli bir adam gibi karşılandım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir çıkar karşılığında bir şeyi gözden çıkarmak, feda etmek
-
Bir yolunu bularak birinden ayrılmak
- "Yanımdakini satamazsam size gelemeyeceğim."
-
[-i]
Bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek
- SAÇMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek
- "Oraya birikmiş sulara basarak çamurları etrafa saçtı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Işık ve ısı yaymak
- "Büyümüş gözler örste dövülen kızgın demir gibi kıvılcımlar saçtı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Belli bir görüşü, düşünceyi yaymak
-
[-i]
Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek
- SAFLIK
-
-
[isim]
Saf olma durumu, temizlik, arılık, safiyet
- "Yıldız bir çocuk saflığı ile gülümsedi." (Aka Gündüz)
-
Kolayca aldatılabilme durumu
- "Gayet basit bir hile ile saflığımdan istifade ederek işi başardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Saf olma durumu, temizlik, arılık, safiyet
- SANTUR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kanuna benzeyen, tokmaklarla çalınan bir tür telli çalgı
-
[isim]
Kanuna benzeyen, tokmaklarla çalınan bir tür telli çalgı
- SATÜRN
- ...
- SAYMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak
- "Nara sormuşlar: - Tanelerin kaç tane? Yiyenler saysın bana ne -demiş." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Böyle misaller sayıp dökmek gerekse satırlar değil, sütunlar dolar." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Sayıları arka arkaya söylemek
- "Birden ona kadar saymak."
-
Herhangi bir sıraya koymak, herhangi bir sırada yer aldığını kabul etmek
- "Artık kışı geçti sayabiliriz."
-
Herhangi bir şey, yerine koymak veya herhangi bir şey gözüyle bakmak, addetmek
- "Her çiçekten bal eyledik / Arıya saydılar bizi." (Pir Sultan Abdal)
-
Varsaymak, tutmak, farz etmek
- "Elimi uzatsam benim olacak bir vazoya sırt çevirip başkasına kaptırınca onu benden çalınmış saymak neden?" (Haldun Taner)
-
Arka arkaya söylemek, sıralamak
- "Birinin iyiliklerini saymak."
-
Ödemek, peşin vermek
- "İki bin lira saydı, bana bir küpe aldı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Geçer tutmak
- "Bunu saymam, sizi bir gün erkenden beklerim."
-
Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı dolayısıyla bir kimseye veya bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmak, saygı göstermek, sözünü dinlemek, hürmet etmek
- "Anam babamı nasıl saydı ise ben de kocamı öyle sayacaktım." (Memduh Şevket Esendal)
-
Önemsemek
-
Gibi görmek, kabul etmek
- "Arzularını yapmayı belli büyük bir külfet saydığınız bu küçük kalpler, saadetin kapısından girmeden felaketin ortasına yuvarlanıyorlar." (Aka Gündüz)
-
Hesaba katmak, dikkate almak
- "Bundan önce verdiğimi saymıyor musun?"
-
[-i]
Bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak
- SARMAL
-
-
[sıfat]
Dolana dolana oluşmuş, birbirini izleyen, helisel, helezoni
-
İçinden çıkılmaz (durum)
-
[sıfat]
Dolana dolana oluşmuş, birbirini izleyen, helisel, helezoni
- SAYILI
-
-
[sıfat]
Herhangi bir sayısı olan
- "On sayılı kâğıt."
-
Sayısı belli olan, sayılmış olan
- "Tabaklar sayılıdır."
-
[sıfat]
Herhangi bir sayısı olan
- SAPINÇ
-
-
[isim]
Özel bir görevin normal sonucuna ulaşmasına engel olan sapıklık, aberasyon
-
Işık hızının sonlu olmasından dolayı bir gök cisminin görünen konumu ile gerçek konumu arasındaki fark, aberasyon
-
Bir mercek, ayna veya optik dizgenin odaklama özelliklerindeki yanlış, aberasyon
-
[isim]
Özel bir görevin normal sonucuna ulaşmasına engel olan sapıklık, aberasyon
- SANCAK
-
-
[isim]
Bayrak, liva
-
Çoğunlukla askerî birliklere verilen yazı işlemeli, kenarları saçaklı ve gönderli bayrak
-
Gemilerin sağ yanı
-
Osmanlı yönetim teşkilatında illerle ilçeler arasında yer alan yönetim bölümü, mutasarrıflık
-
[isim]
Bayrak, liva
- SAYLAV
-
-
[isim]
Milletvekili, mebus
-
[isim]
Milletvekili, mebus