Başında s olan 3 harfli 46 kelime var. S harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde s harfi olan kelimeler listesine ya da sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında s bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SİF
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlunu giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti
-
[isim]
İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlunu giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti
- SKİ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Kayak
- "Sokaktan sırtlarında skileriyle birkaç sporcu gülüşerek geçmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Kayak
- SİK
-
-
[isim]
Erkeklik organı
-
[isim]
Erkeklik organı
- SES
-
-
[isim]
Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün
- "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." (Falih Rıfkı Atay)
- "Gülsüm bu fena muamelelere ses çıkarmazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Üç defa ses veren bir küçük çanın altından bahçeye girdiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Çardaktan kocasının sesini yükselterek söylediğini duyan kadın, kahve takımlarını alıp çıktı." (Necati Cumalı)
-
Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda yaptığı titreşim
- "Boğukluğu benim kulağıma da ürkütücü gelen bir sesle sordum." (Refik Halit Karay)
- "Her biri bir türlü feryada başlar / Güller seda verir, bağlar ses verir." (Âşık Veysel)
-
Duygu ve düşünce
- "Gençliğin sesini duyuran başka bir dergide ..." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Herhangi bir davranış, tutum karşısında uyanan ruhsal tepki
- "Vicdanın sesi. Aklın sesi."
-
Aralarında uyum bulunan titreşimler
-
[isim]
Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün
- SAĞ
-
-
[sıfat]
Vücutta kalbin bulunduğu tarafın karşısında olan, sol karşıtı
- "Sağ cebinde kocaman bir gazete tomarı görünüyordu." (Ömer Seyfettin)
- "Binbaşının gayriihtiyari içi sızladı, yaşlı bir kadını dövmeye kalkmış gibi utanma hissi duyarak sağdan geri etti, başı önünde mağlup ve mahcup merdivenleri indi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bu taraftaki yön
- "Sağa dönmek. Sağdan yürümek."
-
Ekonomi ve siyasette gelenekçi (görüş)
-
[isim]
Boksta sağ yumrukla vuruş
-
[sıfat]
Vücutta kalbin bulunduğu tarafın karşısında olan, sol karşıtı
- SİZ
-
-
[zamir]
Çokluk ikinci kişi zamiri
- "... sizden iyi olmasın pek babacan, cana yakın bir adamdır." (Haldun Taner)
- "Doktor 'size doyum olmaz' diye gülerek müsaade istedi. Ayağa kalktı." (Ömer Seyfettin)
-
Bir kişiye saygı ve incelik belirtisi olarak kullanılan bir seslenme sözü
-
[zamir]
Çokluk ikinci kişi zamiri
- SÜT
-
-
[isim]
Kadınların ve memeli dişi hayvanların yavrularını beslemek için memelerinden gelen, besin değeri yüksek beyaz sıvı
- "Şimdi önümüzden süt dökmüş kedi gibi sakin sakin akıyor." (Haldun Taner)
- "İş söze döküldü mü nedense tutuklaşıyor, süt dökmüş kediye dönüyordu." (Atilla İlhan)
- "Hacı yenge süt gibi saçları, buruşuk yüzüyle asıl şimdi eli öpülecek bir hacı yenge olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Fadime'yi aldım götürdüm, kaynanamın odasına bıraktım, sütten kesmiştim." (Halide Edip Adıvar)
-
Bazı bitkilerin türlü organlarında bulunan beyaz renkte öz su
-
Erkek balığın tohumu
-
Süte benzeyen her türlü sıvı
- "Acı badem sütü."
-
Benzin, mazot
-
[isim]
Kadınların ve memeli dişi hayvanların yavrularını beslemek için memelerinden gelen, besin değeri yüksek beyaz sıvı
- SİM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gümüş
-
Genellikle işlemelerde kullanılan, gümüş görünüşünde ve parlaklığında olan iplik vb
-
[sıfat]
Gümüş gibi parlayan
-
[isim]
Gümüş
- SIR
-
-
[isim]
Bazı nesnelere parlaklık verme, dış etkilerden koruma, sızmalarını önleme vb. amaçlarla sürülen, saydam veya donuk vernik
- "Küpün sırı dökülmüş."
-
Aynaların arkasına ve kaplama metal eşyanın yüzüne sürülen ince tabaka
-
[isim]
Bazı nesnelere parlaklık verme, dış etkilerden koruma, sızmalarını önleme vb. amaçlarla sürülen, saydam veya donuk vernik
- SER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Baş, kafa
- "Sertabip. Sermürettip."
- "Bakakalırım giden geminin ardından / Atamam kendimi denize, dünya güzel / Serde erkeklik var, ağlayamam." (Orhan Veli Kanık)
-
Başkan, reis
- "Sertabip. Sermürettip."
-
[isim]
Baş, kafa
- SAL
-
-
[isim]
Birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı
- "Dalgaları ufukları örten bir denizde, küçük bir sal parçası üstünde bir boraya mı tutulduk?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı
- SEK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
İçine su, başka bir içki veya bir sıvı karıştırılmamış (içki)
- "Sek viski."
-
[zarf]
İçine su veya bir başka içki karıştırmadan
- "Sek içmek."
-
[sıfat]
İçine su, başka bir içki veya bir sıvı karıştırılmamış (içki)
- SOL
-
-
[sıfat]
Vücutta kalbin bulunduğu tarafta olan, sağ karşıtı
- "Sol el. Sol kulak."
- "Sol elimiz bekliyor, çabuk gelin."
-
[isim]
Bu taraftaki yön
- "Sola dönmek."
-
[isim]
Sosyalizme yakın görüşte olan grup
-
[isim]
Boksta sol yumrukla vuruş
-
[sıfat]
Vücutta kalbin bulunduğu tarafta olan, sağ karşıtı
- SEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sürekli yağan yağmurdan veya eriyen kardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın su
- "Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi." (Âşık Veysel)
- "Sel gider kum kalır misali, türküler gidiyor, şiirler kalıyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Hareket hâlindeki büyük kalabalık, yığın
- "Ellerinde çantalı, küçük yiyecek paketleri, kadınlı erkekli bir memur seli, Ulus Meydanı'na doğru akıyor." (Necati Cumalı)
-
Etki ve iz bırakan güçlü durum veya davranış
-
[isim]
Sürekli yağan yağmurdan veya eriyen kardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın su
- SİS
-
-
[isim]
Atmosferin alt tabakalarındaki küçük su taneleri veya buhardan oluşan bulutların çok alçalarak yeryüzüne kadar inmesiyle oluşan duman
- "Kalkuta'yı süt mavisi bir akşam sisi kaplıyor." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Atmosferin alt tabakalarındaki küçük su taneleri veya buhardan oluşan bulutların çok alçalarak yeryüzüne kadar inmesiyle oluşan duman
- SOS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bazı yemeklerin üzerine dökülen, domates, baharat vb. şeylerle yapılan karışım
-
[isim]
Bazı yemeklerin üzerine dökülen, domates, baharat vb. şeylerle yapılan karışım
- SİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tarih öncesinden günümüze kadar değişik çağların ve uygarlıkların kültür değerlerini temsil eden eser veya kalıntı
-
[isim]
Tarih öncesinden günümüze kadar değişik çağların ve uygarlıkların kültür değerlerini temsil eden eser veya kalıntı
- SAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dizi, sıra
- "Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Grup
-
[isim]
Dizi, sıra
- SAP
-
-
[isim]
Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm
- "Konuşma sap derken saman demek kabilinden hiçten şeylerden ibaret kalmıştır." (Refik Halit Karay)
- "Avurtları çökmüş, boynu yakasının ortasında sap gibi kalmıştı." (Haldun Taner)
- "O sapına kadar askerdir; asker doğmuş, asker ölecektir." (Haldun Taner)
-
Çiçek veya meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak
- "Armudun sapı. Gülün dikenli sapı."
-
Bir aracı tutmaya yarayan bölüm
- "Bir küçük çekmeceden sapı fil dişi bir revolver çıkarmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İplik, tire, ibrişim vb. şeylerde iğneye geçirilen bir dikişlik iplik
- "Bir sap tire. İki sap ibrişim."
-
Kabza
-
Demet durumundaki ekinler
- "Bugün sap çekeceğiz."
-
Erkek
-
[isim]
Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm
- SAÇ
-
-
[isim]
Baş derisini kaplayan kıllar
- "Muntazam taranmış, noksansız, sarı, genç saçlar..." (Ahmet Haşim)
- "Kıbrıs'ta parti politikası da bir ara, ana vatandaki gibi saç saça baş başa idi." (Talât Halman)
- "Eğer bu patırtıdan, ikindi uykusu başına sıçrayan imam aşağı koşmasa iki kadın, avluda saç saça baş başa dövüşeceklerdi." (Halide Edip Adıvar)
- "Matmazelin saçı başı birbirine karışmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Baş derisini kaplayan kıllar