Başında s olan 3 harfli 46 kelime var. S harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde s harfi olan kelimeler listesine ya da sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında s bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SİH
...
SAĞ

  1. [sıfat] Vücutta kalbin bulunduğu tarafın karşısında olan, sol karşıtı
    • "Sağ cebinde kocaman bir gazete tomarı görünüyordu." (Ömer Seyfettin)
    • "Binbaşının gayriihtiyari içi sızladı, yaşlı bir kadını dövmeye kalkmış gibi utanma hissi duyarak sağdan geri etti, başı önünde mağlup ve mahcup merdivenleri indi." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. [isim] Bu taraftaki yön
    • "Sağa dönmek. Sağdan yürümek."
  3. Ekonomi ve siyasette gelenekçi (görüş)
  4. [isim] Boksta sağ yumrukla vuruş

SEL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sürekli yağan yağmurdan veya eriyen kardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın su
    • "Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi." (Âşık Veysel)
    • "Sel gider kum kalır misali, türküler gidiyor, şiirler kalıyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. Hareket hâlindeki büyük kalabalık, yığın
    • "Ellerinde çantalı, küçük yiyecek paketleri, kadınlı erkekli bir memur seli, Ulus Meydanı'na doğru akıyor." (Necati Cumalı)
  3. Etki ve iz bırakan güçlü durum veya davranış

SAC

  1. [isim] Yassı demir çelik ürünü
  2. [sıfat] Bu üründen yapılmış olan
    • "Yüksek bir kahve masası, üstünde minimini bir sac soba." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Bu nesneden yapılmış dışbükey pişirme aracı
    • "Esmer, sacda pişirilmiş bir somun ekmeği, eliyle parçalayıp sofradakilerin önüne dağıttı." (Necati Cumalı)

SON

  1. [sıfat] Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı
    • "Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." (Peyami Safa)
    • "Dallar uçlara doğru gittikçe inceliyor, gecenin karanlığına karışarak son buluyordu." (Necati Cumalı)
    • "Kavga âdeta göz yaşları içinde sona eriyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Salime kadının damadından bahsederken onu övmelerine son gelmezdi." (Halit Ziya Uşaklıgil)
  2. En arkada bulunan
    • "Son vagon."
  3. Artık ondan ötesi veya başkası olmayan
    • "Son atlıkarıncayı Kadırga meydanında birkaç yıl evvel görmüştüm." (Hasan Âli Yücel)
  4. [isim] Uç, sınır
  5. Olanca
    • "Son kuvvetiyle: Ya Ali! diye bağırdı." (Memduh Şevket Esendal)
  6. [isim] Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet, akıbet
    • "Kışın sonu. Bu yolun sonu."
  7. [isim] Ölüm
  8. [isim] Etene

SÖZ

  1. [isim] Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
    • "Aklıma bu maaş meselesinden bir kere de Ahmet Kerim'e söz açmak geldi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Toplantıda ilk olarak başkan söz aldı."
    • "Numaralar okunuyor, görüşüyoruz, gruplardan gruplara sözler atıyoruz, şakalar ediyoruz, ne hoş eğleniyoruz." (Refik Halit Karay)
    • "Söz bir, Allah bir, seni ele vermem." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
    • "İşimin yapılacağı konusunda bakandan söz aldım."
    • "Sarhoşlar söz atıyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Bu toplantıda büyüklere söz düşmüyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Hâlbuki bu münasebetsiz dedikodular mektebe de söz getirmeye başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi
    • "Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  4. Kesinlik kazanmayan haber, söylenti
    • "Ortalıkta bir söz dolaşıyor."
  5. Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme
    • "O, sözünde duran bir adamdır."
  6. Müzik parçalarının yazılı metni, güfte
    • "Şarkının sözleri çok anlamlı."

SUÇ

  1. [isim] Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış
    • "... ben de sizinle hapishane arkadaşlığı etmek için bir suç işleyeceğime söz veriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Yasalara aykırı davranış, cürüm
    • "Casusluk suçundan yakalanıp müebbet hapse mahkûm olmadın mı?" (Refik Halit Karay)

SAN

  1. [isim] Ün, şan, şöhret
    • "Ne adını sanını ne kalıbını kıyafetini ne oturup kalkmasını ... beğenirdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Saygı belirtme sözü, unvan
  3. Herhangi bir şeyi, neyse o yapan nitelik, kip karşıtı

SIR

  1. [isim] Bazı nesnelere parlaklık verme, dış etkilerden koruma, sızmalarını önleme vb. amaçlarla sürülen, saydam veya donuk vernik
    • "Küpün sırı dökülmüş."
  2. Aynaların arkasına ve kaplama metal eşyanın yüzüne sürülen ince tabaka

SUR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kale duvarı

SEM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Zehir

SKİ

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Kayak
    • "Sokaktan sırtlarında skileriyle birkaç sporcu gülüşerek geçmiş." (Sait Faik Abasıyanık)

SUT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Eskiden bazı bitkilerden, bugün sodyum klorürden elde edilen sodyum karbonatın ticaretteki adı

SİF

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlunu giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti

SOL

  1. [sıfat] Vücutta kalbin bulunduğu tarafta olan, sağ karşıtı
    • "Sol el. Sol kulak."
    • "Sol elimiz bekliyor, çabuk gelin."
  2. [isim] Bu taraftaki yön
    • "Sola dönmek."
  3. [isim] Sosyalizme yakın görüşte olan grup
  4. [isim] Boksta sol yumrukla vuruş

SİS

  1. [isim] Atmosferin alt tabakalarındaki küçük su taneleri veya buhardan oluşan bulutların çok alçalarak yeryüzüne kadar inmesiyle oluşan duman
    • "Kalkuta'yı süt mavisi bir akşam sisi kaplıyor." (Refik Halit Karay)

SAH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret

SÜT

  1. [isim] Kadınların ve memeli dişi hayvanların yavrularını beslemek için memelerinden gelen, besin değeri yüksek beyaz sıvı
    • "Şimdi önümüzden süt dökmüş kedi gibi sakin sakin akıyor." (Haldun Taner)
    • "İş söze döküldü mü nedense tutuklaşıyor, süt dökmüş kediye dönüyordu." (Atilla İlhan)
    • "Hacı yenge süt gibi saçları, buruşuk yüzüyle asıl şimdi eli öpülecek bir hacı yenge olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Fadime'yi aldım götürdüm, kaynanamın odasına bıraktım, sütten kesmiştim." (Halide Edip Adıvar)
  2. Bazı bitkilerin türlü organlarında bulunan beyaz renkte öz su
  3. Erkek balığın tohumu
  4. Süte benzeyen her türlü sıvı
    • "Acı badem sütü."
  5. Benzin, mazot

SEK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] İçine su, başka bir içki veya bir sıvı karıştırılmamış (içki)
    • "Sek viski."
  2. [zarf] İçine su veya bir başka içki karıştırmadan
    • "Sek içmek."

SIK

  1. [sıfat] Benzerleri veya parçaları arasında çok az aralık bulunan, seyrek karşıtı
    • "Ağaçları sık bir bahçe. Sık saç."
  2. Çok bulunan, çok rastlanan
  3. [zarf] Kısa zaman aralıklarıyla, az aralıklarla
  4. [zarf] Aralıksız olarak, aralarında az aralık bırakarak
    • "Çiçekleri çok sık diktik."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü