Başında s olan 3 harfli 46 kelime var. S harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde s harfi olan kelimeler listesine ya da sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında s bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SİF

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlunu giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti

SKİ

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Kayak
    • "Sokaktan sırtlarında skileriyle birkaç sporcu gülüşerek geçmiş." (Sait Faik Abasıyanık)

SİK

  1. [isim] Erkeklik organı

SES

  1. [isim] Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün
    • "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Gülsüm bu fena muamelelere ses çıkarmazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Üç defa ses veren bir küçük çanın altından bahçeye girdiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Çardaktan kocasının sesini yükselterek söylediğini duyan kadın, kahve takımlarını alıp çıktı." (Necati Cumalı)
  2. Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda yaptığı titreşim
    • "Boğukluğu benim kulağıma da ürkütücü gelen bir sesle sordum." (Refik Halit Karay)
    • "Her biri bir türlü feryada başlar / Güller seda verir, bağlar ses verir." (Âşık Veysel)
  3. Duygu ve düşünce
    • "Gençliğin sesini duyuran başka bir dergide ..." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. Herhangi bir davranış, tutum karşısında uyanan ruhsal tepki
    • "Vicdanın sesi. Aklın sesi."
  5. Aralarında uyum bulunan titreşimler

SAĞ

  1. [sıfat] Vücutta kalbin bulunduğu tarafın karşısında olan, sol karşıtı
    • "Sağ cebinde kocaman bir gazete tomarı görünüyordu." (Ömer Seyfettin)
    • "Binbaşının gayriihtiyari içi sızladı, yaşlı bir kadını dövmeye kalkmış gibi utanma hissi duyarak sağdan geri etti, başı önünde mağlup ve mahcup merdivenleri indi." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. [isim] Bu taraftaki yön
    • "Sağa dönmek. Sağdan yürümek."
  3. Ekonomi ve siyasette gelenekçi (görüş)
  4. [isim] Boksta sağ yumrukla vuruş

SİZ

  1. [zamir] Çokluk ikinci kişi zamiri
    • "... sizden iyi olmasın pek babacan, cana yakın bir adamdır." (Haldun Taner)
    • "Doktor 'size doyum olmaz' diye gülerek müsaade istedi. Ayağa kalktı." (Ömer Seyfettin)
  2. Bir kişiye saygı ve incelik belirtisi olarak kullanılan bir seslenme sözü

SÜT

  1. [isim] Kadınların ve memeli dişi hayvanların yavrularını beslemek için memelerinden gelen, besin değeri yüksek beyaz sıvı
    • "Şimdi önümüzden süt dökmüş kedi gibi sakin sakin akıyor." (Haldun Taner)
    • "İş söze döküldü mü nedense tutuklaşıyor, süt dökmüş kediye dönüyordu." (Atilla İlhan)
    • "Hacı yenge süt gibi saçları, buruşuk yüzüyle asıl şimdi eli öpülecek bir hacı yenge olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Fadime'yi aldım götürdüm, kaynanamın odasına bıraktım, sütten kesmiştim." (Halide Edip Adıvar)
  2. Bazı bitkilerin türlü organlarında bulunan beyaz renkte öz su
  3. Erkek balığın tohumu
  4. Süte benzeyen her türlü sıvı
    • "Acı badem sütü."
  5. Benzin, mazot

SİM

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Gümüş
  2. Genellikle işlemelerde kullanılan, gümüş görünüşünde ve parlaklığında olan iplik vb
  3. [sıfat] Gümüş gibi parlayan

SIR

  1. [isim] Bazı nesnelere parlaklık verme, dış etkilerden koruma, sızmalarını önleme vb. amaçlarla sürülen, saydam veya donuk vernik
    • "Küpün sırı dökülmüş."
  2. Aynaların arkasına ve kaplama metal eşyanın yüzüne sürülen ince tabaka

SER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Baş, kafa
    • "Sertabip. Sermürettip."
    • "Bakakalırım giden geminin ardından / Atamam kendimi denize, dünya güzel / Serde erkeklik var, ağlayamam." (Orhan Veli Kanık)
  2. Başkan, reis
    • "Sertabip. Sermürettip."

SAL

  1. [isim] Birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı
    • "Dalgaları ufukları örten bir denizde, küçük bir sal parçası üstünde bir boraya mı tutulduk?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

SEK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] İçine su, başka bir içki veya bir sıvı karıştırılmamış (içki)
    • "Sek viski."
  2. [zarf] İçine su veya bir başka içki karıştırmadan
    • "Sek içmek."

SOL

  1. [sıfat] Vücutta kalbin bulunduğu tarafta olan, sağ karşıtı
    • "Sol el. Sol kulak."
    • "Sol elimiz bekliyor, çabuk gelin."
  2. [isim] Bu taraftaki yön
    • "Sola dönmek."
  3. [isim] Sosyalizme yakın görüşte olan grup
  4. [isim] Boksta sol yumrukla vuruş

SEL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sürekli yağan yağmurdan veya eriyen kardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın su
    • "Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi." (Âşık Veysel)
    • "Sel gider kum kalır misali, türküler gidiyor, şiirler kalıyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. Hareket hâlindeki büyük kalabalık, yığın
    • "Ellerinde çantalı, küçük yiyecek paketleri, kadınlı erkekli bir memur seli, Ulus Meydanı'na doğru akıyor." (Necati Cumalı)
  3. Etki ve iz bırakan güçlü durum veya davranış

SİS

  1. [isim] Atmosferin alt tabakalarındaki küçük su taneleri veya buhardan oluşan bulutların çok alçalarak yeryüzüne kadar inmesiyle oluşan duman
    • "Kalkuta'yı süt mavisi bir akşam sisi kaplıyor." (Refik Halit Karay)

SOS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bazı yemeklerin üzerine dökülen, domates, baharat vb. şeylerle yapılan karışım

SİT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tarih öncesinden günümüze kadar değişik çağların ve uygarlıkların kültür değerlerini temsil eden eser veya kalıntı

SAF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dizi, sıra
    • "Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." (Ercüment Ekrem Talu)
  2. Grup

SAP

  1. [isim] Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm
    • "Konuşma sap derken saman demek kabilinden hiçten şeylerden ibaret kalmıştır." (Refik Halit Karay)
    • "Avurtları çökmüş, boynu yakasının ortasında sap gibi kalmıştı." (Haldun Taner)
    • "O sapına kadar askerdir; asker doğmuş, asker ölecektir." (Haldun Taner)
  2. Çiçek veya meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak
    • "Armudun sapı. Gülün dikenli sapı."
  3. Bir aracı tutmaya yarayan bölüm
    • "Bir küçük çekmeceden sapı fil dişi bir revolver çıkarmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. İplik, tire, ibrişim vb. şeylerde iğneye geçirilen bir dikişlik iplik
    • "Bir sap tire. İki sap ibrişim."
  5. Kabza
  6. Demet durumundaki ekinler
    • "Bugün sap çekeceğiz."
  7. Erkek

SAÇ

  1. [isim] Baş derisini kaplayan kıllar
    • "Muntazam taranmış, noksansız, sarı, genç saçlar..." (Ahmet Haşim)
    • "Kıbrıs'ta parti politikası da bir ara, ana vatandaki gibi saç saça baş başa idi." (Talât Halman)
    • "Eğer bu patırtıdan, ikindi uykusu başına sıçrayan imam aşağı koşmasa iki kadın, avluda saç saça baş başa dövüşeceklerdi." (Halide Edip Adıvar)
    • "Matmazelin saçı başı birbirine karışmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü