Başında oyun olan 18 kelime var. Oyun ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde oyun olan kelimeler listesine ya da sonu oyun ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında oyun bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
OYUNLAŞTIRILMAK
OYUNLAŞTIRILMA
OYUNLAŞTIRMAK
OYUNBOZANLIK, OYUNCAKÇILIK, OYUNLAŞTIRMA
OYUNBAZLIK, OYUNCUKTAN
OYUNBOZAN, OYUNCAKÇI, OYUNCAKLI, OYUNCULUK
OYUNBAZ, OYUNCAK, OYUNLUK
OYUNCU, OYUNTU
OYUN
N O U Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
OYUN
2 Harfli Kelimeler
ON, OY, UN, UY, YO
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- OYUNLAŞTIRILMAK
-
-
[nsz]
Oyun biçimine getirilmek
-
[nsz]
Oyun biçimine getirilmek
- OYUNLAŞTIRILMA
-
-
[isim]
Oyunlaştırılmak durumu
-
[isim]
Oyunlaştırılmak durumu
- OYUNLAŞTIRMAK
-
-
[-i]
Tiyatro türünden olmayan herhangi bir eseri teknik yönden oynanabilir duruma getirmek
-
[-i]
Tiyatro türünden olmayan herhangi bir eseri teknik yönden oynanabilir duruma getirmek
- OYUNCAKÇILIK
-
-
[isim]
Oyuncak yapma veya satma işi
-
[isim]
Oyuncak yapma veya satma işi
- OYUNBOZANLIK
-
-
[isim]
Oyunbozan olma durumu, mızıkçılık
- "Ama hiçbir arkadaş böyle işlerde oyunbozanlığı kabul etmezdi." (Tarık Buğra)
- "Şimdi arkadaşlarım oyunbozanlık ettiğim için bana ne kadar kızgındırlar." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Oyunbozan olma durumu, mızıkçılık
- OYUNLAŞTIRMA
-
-
[isim]
Oyunlaştırmak işi
-
[isim]
Oyunlaştırmak işi
- OYUNCUKTAN
-
-
[zarf]
Oyun benzeri olsun diye
- "Yastığın üstünde oyuncuktan yuvarlandın, ödüm koptu yataktan aşağıya düşeceksin diye." (Nazlı Eray)
-
[zarf]
Oyun benzeri olsun diye
- OYUNBAZLIK
-
-
[isim]
Düzencilik, hilecilik
-
[isim]
Düzencilik, hilecilik
- OYUNCAKÇI
-
-
[isim]
Oyuncak yapan veya satan kimse
-
[isim]
Oyuncak yapan veya satan kimse
- OYUNCAKLI
-
-
[sıfat]
Oyuncağı olan
-
Çocuksu, çocuk gibi davranan
- "Şimdi oyuncaklı kadın ruhuyla değil, açık söylüyorum." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Oyuncağı olan
- OYUNBOZAN
-
-
Birlikte yapılmasına karar verilen bir işten tek taraflı cayan (kimse), mızıkçı
-
Birlikte yapılmasına karar verilen bir işten tek taraflı cayan (kimse), mızıkçı
- OYUNCULUK
-
-
[isim]
Oyun oynama işi
-
Sahne sanatçılığı
- "Oyunculuk ki o devirde toplum dışı bir parya işi sayılmaktadır." (Haldun Taner)
-
Düzencilik, hilecilik
-
[isim]
Oyun oynama işi
- OYUNCAK
-
-
[isim]
Oynayıp eğlenmeye yarayan her şey
- "Çocuğun elinde oyuncak bir köpek." (Burhan Felek)
-
Önemsiz ve kolay iş
- "Oyuncak değil, mesele çok ciddi."
-
Başkaları tarafından bir araç gibi kullanılan, hiçe sayılan güçsüz kimse
-
[isim]
Oynayıp eğlenmeye yarayan her şey
- OYUNLUK
-
-
[isim]
Tiyatroda oyun oynanan yer, sahne
-
[isim]
Tiyatroda oyun oynanan yer, sahne
- OYUNBAZ
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[sıfat]
Oynamayı seven
-
Düzenci, hileci
- "O zavallı Çolak'ın nasıl bir oyunbaz olduğunu şimdi biliyordu." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Oynamayı seven
- OYUNTU
-
-
[isim]
Oyulmuş bölüm
- "Ceketin kol oyuntusu iyi açılmamış."
-
Oyuk, çukur
-
[isim]
Oyulmuş bölüm
- OYUNCU
-
-
[isim]
Herhangi bir oyunda oynayan kimse
- "Oyuncuları meydana çağırıyor ve düdüğümü çalıyorum." (Peyami Safa)
-
Sinema, perde veya bir gösteride rol alan sanatçı, aktör, aktris
- "Hiç kibar sınıfından, asilzade bir gencin oyuncu olduğunu gördünüz mü?" (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Oyunu seven
- "Oyuncu kedi."
-
[sıfat]
Düzenci, hileci
-
[sıfat]
Çok oyun yapan, oyundan oyuna geçen (kimse)
- "Oyuncu bir pehlivan."
-
[isim]
Herhangi bir oyunda oynayan kimse
- OYUN
-
-
[isim]
Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence
- "Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
- "Ömer de bizimle idi ama oyunumu bozacağı için sana yüzünü göstermemiştim." (Refik Halit Karay)
- "Millî takım güzel bir oyun çıkardı."
- "Kendisine oyun ettim diye, benden kuşkulandığı hâlde gene bana başvuruyor." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Kumar
- "Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar." (Peyami Safa)
-
Şaşkınlık uyandırıcı hüner
- "Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu."
-
Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi
-
Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü
- "Zeybek oyunu."
- "Büyük annem yeni dansları eski kabakçı Arapların oyunu kadar bile güzel bulmuyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Seslendirilmek veya sahnede oynanmak için hazırlanmış eser, temsil, piyes
-
Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma
- "Olimpiyat oyunları. Akdeniz oyunları."
-
Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket
-
Teniste, tavlada taraflardan birinin belirli sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç
-
Hile, düzen, desise, entrika
- "Atatürk hiçbir zaman onların oyununa kanmış değildir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence